Hastaneden çıkıp bilmediğim marka bir spor arabaya bindik.
Aras'ın telefonu çaldı. Kulaklığını taktı ve konuşmaya başladı."Evet dinliyorum. Kaç dedin? Tamam biliyorum orayı. Sen konum at geçerken alırız. Evet hadi görüşürüz." Telefonu kapattı ve bana döndü.
"Bak seni oraya gül diye götüreceğim ama suratın sirke satıyor. Şimdi hemen gül." Bana emir vermesinden nefret ediyordum.
"Nereye gittiğimize bağlı." Bir yola bir bana bakıyordu.
"Tema parka gidiyoruz". Yüzünde yine aynı tebessüm oluşmuştu.
"Tema park?" Tekrar bana bakıp gözlerini devirdi.
"Vialand". Bebek gibi ellerimi çırpmıştım. Aslında bu kendimden bile beklediğim bir tepki değildi. Böyle bir kız değildim."Neden bu kadar sevindin?" Haklıydı.
"Ya nefes darlığım yüzünden öyle lunaparklara falan gitmezdik. Yani en son 3 yıl kadar önce gittik. O zaman da hastalık kendini göstermişti." Son cümlemi homurdanarak söylemiştim.
"Işte bende bu yüzden hazırlıklı geldim. Daha işim bitmeden ölmeni istemem." Nasıl? İşim bitmeden derdi.
"Ne diyorsun ya? Benimle ne işin olacak ki senin hem". Tekrar o sert tebessümünü yüzüne yerleştirdi.
"Ilk hastamsın. Daha doğrusu ilk defa bir virüsle karşı karşıyayım. Senin sonunun ne olacağını görmeden ölmeni istemem" Açıklaması saçma gelse de başımla onaylayıp yüzümü aşağı eğmiştim.Birden araba durdu ve iki kişi arabaya bindi. Güzel bir kız ve onunla uyumlu yakışıklı bir erkek. Kızın turuncuya çalan kızıl saçları vardı. Ve gerçekten doğal duruyordu. Gayet de hoş bir kızdı. Üstüne giydiği şort ve bol T-shirt ise fiziğini güzel kullandığını belli eden cinstendi. Yanında ki erkeğe gelirsek esmerdi. Aras'a nazaran daha sevimli bir yüzü vardı. Ve hiçte sert durmuyordu. Cılız değildi ama yapılı da değildi. Yüzünde yeni kestiği sakalları belli oluyordu. Gözleri ise yeşildi. Koyu bir yeşil.
"Nasılsın bireder." Aras arkasını döndü.
"Iyi Yiğit, Ebru sen nasılsın.". Evet şu anda ikisinin de ismini öğrenmiştim.
Ebru tatlı bir gülümsemeyle Aras'a cevap verdi.
"İyiyim." Sonra gözler bana çevrildi. Aras'da eski ifadesiz haline geri dönerek gaza yüklendi. Vialanda geldiğimizde benim için binmek imkansız olan bir sürü alet görüyordum. Yiğit ve Ebru yanıma geldiler."Merhaba ben Yiğit." Elini uzattı.
"Ben Bade." Uzattığı eli sıktım. Sonra Ebru yaklaştı. Belki iyi insanlardı. Ama tanışmaktan nefret ederdim. Fazla samimi geliyordu.
"Ben de Ebru canım." Yiğit'in yaptığı gibi elini uzattı.
"Bade" dedim kısaca. Aras yanımıza geldi.
"Hadi girelim içeri". Yiğit Ebru'nun elini tuttu. Başından tahmin ettiğim gibi sevgiliydiler.
"Aras abi biz beraber gidelim. Siz de beraber takılın çıkışda buluşalım." Bunu söyleyen Yiğit'di. Aras başıyla onaylayıp kolunu belime sardı. Bundan rahatsız olmuştum. Ama kaçmayı da istemiyordum. Ve Bade yine çelişki yaşıyordu. Daha tanımadığım bir adamın elini belime koyması beni rahatsız ederdi. Fakat Aras koluyla belimi öyle bir sarmıştı ki sanki babam gibi. Korumacı ve beni başkalarıyla paylaşmak istemeyen bir güçte. Sahiden beni koruyor muydu? Tabi ki de bir hayal..."Bade ilk şuna biniyoruz tamam mı?" Yüzüme bakmıyordu. Eliyle işaret ettiği yere baktığımda takla atan hız trenini görmüştüm.
"Hayır Aras. Yok yani ben buna binemem imkansız bir şey." Aras bana baktı ve gözlerini devirdi. Bu sefer kolunu belimden çekti ve parmaklarımı kendi parmaklarıma kenetledi. Sonra da parmaklarını saçlarına doladı. Yapma şunu! Çünkü yapınca dayanılmaz oluyorsun. Gece mavisi gözleri bana meydan okuyordu. Bu anı daha öncede yaşadık. Elimi daha da sıktı ve hızla trene doğru yürümeye başladık. Beraber herhangi bir yere oturduktan sonra Aras'ın elini bırakıp kemeri sıkıca tutmaya başladım. Ve birden tren hızla harekete geçti. Aras yanımda sessizce otururken ben hızla nefes alıp veriyordum. Fazla hızlıydı.Indiğimizde Aras'ın telefonu çaldı.
"Efendim. Hayır. O gayet mutlu. Ne nasıl? Tamam hemen geliyoruz." Aras hızlı adımlarla yürümeye başlayınca ona yetişmek için bende koşmaya başladım. Ona yetişemiyordum.
"Aras n'oldu?" Burnundan soluyordu. Gözbebekleri irileşmiş ve mavi gözlerinin rengi koyulaşmıştı. Bu hali beni korkutuyordu.
"Aras ne olduğunu söyleyecek misin? Cidden meraklanıyorum." Nefesini dışarıya üfledi.
"Bade hastanede öğrenirsin". Gaza daha da fazla yüklendi ve ben de koltuğa yapışmak zorunda kaldım. Nefesim yavaş yavaş azalıyordu. Bu kadar aksiyonu ve hızı kaldıracak bir bünyeye sahip değilim maalesef. Daha da hızla nefes almaya başladım. Aras bunu farkedince bana döndü.
"Bade ne oluyor?" Ürkek Aras'ımız kendini göstermişti. Birdenbire parmaklarım gevşedi ve başım öne düştü.Lanet olsun ki bayılmıştım. Aras'ın "Bade" diye bağırışlarını duyuyordum. Elini bileğime koydu. "Nabzın yavaşlıyor. Dayan prenses dayan. Ölemezsin." Tekrar bileğime elini koydu ve gaza çok daha öfkeyle yüklendi. Hız yapılacak modelden bir arabaya sahipti ama araba bu hızı kaldıramadı. Ve arabanın tekerlekleri çığlık atmaya başladı. Aynı benim hiç yaşamadığım çocukluğum,baharım gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sınır
Teen FictionSevgi şefkat nedir bilemem ben. Aşkı da hiç tatmadım. Sınırlarımın ötesini hiç görmedim ve buzdan duvarlarımın ardında dondum hep. Fakat ilk defa sınırlarımdan mayınlı tarlamdan içeri girebildi biri. "Son nefesimsin. Ben ölünce sende öleceksin p...