Soğuk

55 6 0
                                    

Soğuk havanın etkisiyle titreyen çenemi durdurmaya çalışıyor ve Erol Amcanın ölümünü Sıla'ya nasıl söyleyebileceğimi düşünüyordum.

"Aras Erol Amca neden öldü?" Hala morgdaydık. Ve iliklerime kadar üşüyordum. Damarlarından kan değilde buzlu su akıyordu sanki.

"Ölmedi Bade öldürüldü. Ailesini tanıyormuşsun. Bu yüzden ilk senin öğrenmeni istedim. " Benimle göz teması kurmuyordu ve sert yüz hatlarını belli edercesine dişlerini sıkıyordu.

"Peki. Ama sen ona neden orospu çocuğu dedin." Diye saçma bir soru sordum. O kapıya ilerlemiş ve açmıştı bile.
"Bir kadının ölümüne yardım etmiş."
"Aras o böyle birşey yapmaz." Yüzüme baktı. Gece mavisi gözleri gözlerimi bulduğunda başımı yere eğmek zorunda kaldım. Onun arkasından morgdan çıktık. Gözlerimi sildim ve ondan hızlı yürümeye çalışarak odaya doğru ilerledim.

Neden bu kadar ifadesizdi suratı. Yanımda öylece oturuyor ve sadece bir yere bakıp parmaklarını çıtlatıyordu. Aniden kapı açıldı,Sıla gelmişti.

"Bade, of çok özledim". Sıla'nın gözleri Aras'a kaydı. "Özür dilerim." Utanmıştı. Yanakları kıpkırmızı olmuştu. Aras güldü ve oturduğu koltuktan kalktı.
"Siz kızlar yanyana gelince iki saat konuşuyorsunuz." diye homurdandı.

"Eee havadisler sende bebek". Sıla'da ki yaşama sevinci bende olsaydı eminim ki çok daha mutlu ve huzurlu bir kız olurdum. Fakat dediğim gibi Sıla herşeyi ile benim tam tersim oldu her zaman.

"Bende birşey yok. Dediğim gibi hergün yediğim serum ve tuzsuz yemekler dışında". Sıla bunları duyunca yüzünü ekşitti.

"Bade bir şey soracağım o doktor senin mi?" Evet saçma bir soru sormuştu. Hatta komikti. Ama şu durumda gülmezdim,ağlayamazdım aslında şu an aynı Aras gibi ifadesizdim belkide. Sıla'ya babasının öldüğünü nasıl söyleyebilirdim ki...

Birinin bana "baban öldürüldü" dediğini düşünüyordum. Acaba nasıl bir tepki verirdim? Acaba Sıla nasıl bir tepki verecekti. Babası onun herşeyiydi. En çok onun sözlerini onun nasihatlarını dikkate alır ve uygulardı. Derken içeri Aras girdi.

"Bade" Sesinde istem dışı oluşan bir sertlik ve kararlılık vardı. Gözlerini Sıla'a dikti ve "Neden arkadaşına babasının öldüğünü söylemedin" dedi. Sözleri üzerinde şok olmuştum. Nasıl bu kadar duygusuz olabildi. Sulla'nın gözleri yavaş yavaş doluyordu. Bana dikkatle bakan yeşil gözlerine sis çökmüştü. Kendimi çok kötü hissediyorum. Sıla'nın dudakları yavaşça aralandı.
"Bade" diye tısladı. Aras'a baktığımda gayet ruhsuz bir şekilde ikimizi izliyordu. Ve Erol Amcanın ölümü gayet hoşuna gitmişçesine gözleriyle aşağılıyordu bizi.

Sıla hızla ağlamaya başladı. Yüzünü ellerinin arasına gömdü ve elinden şekeri alınmış ufak bir çocuk gibi ağladı.
Ayağa kalkıp Aras'a doğru ilerledi. Yakasını tuttu ve öfkeyle vurmaya başladı.

"Babam nerde? Bade birşey söyleyin lütfen. N'olur birşey söyleyin. Şaka deyin. Bade babam ölümsüz benim. Her kahraman gibi ölümsüz..." Sıla'nın sözleri içimi paramparça ediyordu.

"Sıla birtanem hadi sakin ol. Şu an neler hissettiğini bilemiyorum ama sakin ol." Sarfettiğim bu laflar yüzünden kendimden utanmıştım.
"Tamam Bade ama bir isteğim var. Anneme söylemeyin." Sıla'nın annesi onları Sıla 3 yaşındayken terketmiş. Ve daha 2-3 yıl önce geri döndü. Neden gitti neden geldi belli değil fakat Erol Amcaya deli gibi aşık olduğu her halinden belliydi. Belki de Sıla annesiz büyüdüğü için babasına çok fazla değer veriyordu. Belki de sadece babası olduğu içindi...

Aras sessizliğini bozdu.
"Tamam ama bilmem gereken bir şey daha var." Gece mavisi gözleri,gözlerimi bulunca yine Sıla'yı üzecek bir şey söyleyeceğini anlamıştım.

"Aras sus tamam mı?" Ifadesiz yüz hatları sertleşince ürpermiştim. Korkak bir insan değildim ama Aras beni korkutuyordu.

"Bade bence Sıla'nın babasının öldürdüğünü bilmesi lazım". Bir insan nasıl üzülür konusunda mastır yapmıştı herhalde.
Sıla'nın gözleri irileşti ve elleri Aras'ın kaslı vücuduna inip gücünü kaybetti. Şu an öyle çaresizdi ki...

"Babam öldürüldü mü?" Sıla şoktayken Aras'ın bu denli soğuk kanlı ve ifadesiz olması beni delirtiyordu.
"Sıla evet. Ama neden bizde bilmiyoruz. Tamam mı? Hadi güzelim şimdi sakin ol." Sesimde ne bir şefkat ne de bir teselli vardı.
Çünkü ben şefkat nedir bilmem. Aşkı da hiç tatmadım. Sınırlarımın ötesini de hiç görmedim ve buzdan duvarlarımın ardında dondum hep. Bu yüzden hep siyah olduğumu düşünürüm. Herkes beni bencil ve ukala olduğumu düşünür. Ama ben kendim dışında herkesi düşünürüm. Belli etmesem de...

Sıla yavaşça yerinden kalktı ve kapıya yöneldi. Kapı kolunu indirirken onun ne kadar üzüldüğünü anlamaya çalışıyordum. Sanki her şey ağır çekimdeydi. Sanki her şey saat yönünün tersine işliyordu.
Sıla kapıyı açtı ve odadan çıkıp gitti. İçim paramparçaydı.

Aras'a çok kızgındım. Sıla'yı çok üzdü.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun? Ya senin ne haddine. O benim arkadaşım sonuçta. Senden nefret ediyorum."
Beynimden izin almadan sarfettiğim sözler onu hiç etkilemiyordu. Öfkesini kontrol edemeyen biri olarak elimi kaldırdım. Aras'ın ifadesiz suratına tokatı indirecekken elimi tuttu. Fazla güçlü biriydi. Ve canımı çok yakıyordu.

"Aras bırak elimi". Sesim çıkmamıştı. Gücü karşısında benim atacağım bir tokat onu etkilemezdi bile. Ama onun benim elime dokunması bile canımı yakmıyordu.

"Neden bırakayım. Tutmasam bana vuracaktın. Kimseden dayak yemedim şimdi senin gibi bir ürkekten mi dayak yiyeceğim."
"Bırak beni. Nefret ediyorum senden git başımdan git.."

SınırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin