Taehyung, onu kurtaran kişiye bağırıyor, içindeki öfkeyi kusuyordu. Karşısındaki ise hiç bir şey diyemedi. Yıllardır oğlunu bu halde görmemişti, onunla ilgilenememişti, şimdi ise Jungkook'un attığı mesajla bulmuştu. Oğlunun genelde gitmeyi sevdiği yeri sanki kendi elleriyle bulmuş gibi buldu onu.
Hayat bir kez daha şans vermişti Taehyung'a ama o istemiyordu. Sadece babaannesinin yanına gitmeyi istiyordu, her şeyi bırakıp gitmek istiyordu. Yorulmuştu bu hayattan, küçüklüğünden beri yaşadığı bu savaştan artık yenilgiyle ayrılmak istiyordu. Savaşacak gücü kalmamıştı.
"Bırakın da rahat rahat öleyim artık! Daha fazla dayanamıyorum artık!"Taehyung yerde ağlayarak haykırıyordu. Annesinin kalbini söküyorlar gibiydi, dayanamıyordu oğlunun bu haline. Keşke onu daha çok sevseydim diyip duruyordu. Yavaş adımlarla yerde duran oğluna yaklaştı. Onu yerden kaldırıp bağrına bastı. Ağlıyordu, pişmanlığı için, yılların içinde biriktirdiği pişmanlıkla akıyordu göz yaşları.
"Oğlum."
Diyebilmişti sadece, sesi boğuk ve kısıktı. Pişmanlık vardı tonunda. Taehyung anladığı an geri adım atmak istese de izin vermedi annesi. Daha çok sarıldı, bırakmak istemedi oğlunu. Yıllardır hasret kaldığı oğluna.
"Bırak beni, yıllardır yoktun şimdi mi çıka geldin!"
Taehyung'ın dediği her kelime kadının ruhuna batıp acıtıyordu, oğlunu çok ihmal etti, hatta o kadar ihmal etti ki yüzünü göremez olmuştu. Kendisine anne bile demiyordu artık, sadece bakıma muhtaç biri gibi davranıyordu hatta. Kardeşleri olmasa asla dönüp bakmayacağı biri haline gelmişti.
"Ben, ben üzgünüm Taehyung. Özür dilerim, belki yüreğindeki yaraları hafifletmeyecek veya ruhundaki hasarları ama inan ben çok üzgünüm. Yapma böyle."
"Üzgün müsün? Yoksa paraya ihtiyacın olduğu için mi hayatta kalmamı istiyorsun!"
Taehyung'ın acıması yoktu, özellikle o acı çekerken en çok annesine ihtiyacı olduğu anda yanında olmayan annesine. Bir nevi haklıydı Taehyung ama bilmediği şeylerde vardı.
"Beni bi dinler misin? Her şeyi açıklamam izin ver."
"Neyi açıklayacaksın anne! Neyi! Ben... Ben benliğimi kaybettim artık! Ben olmadığım kişi oldum çıktım! Hepsi senin ve babamın suçu! Artık ruhumda kalbimde dayanmıyor. Bırak artık, gideyim, şu hayatta artık fazlayım. Ben battım batacağım kadar, hiç bir şeyim doğru gitmiyor. Bak şu halime anne! Sefilin tekiyim, işe yaramazın tekiyim anne!"
"Değilsin Taehyung! Sefil de işe yaramaz falan değilsin! Aptal aptal konuşup delirtme beni!"
Jungkook nefes nefese yanlarına gelirken bir yandan da bağırıyordu. Taehyung artık emindi bugün de intihar edip ölemiyeceğine. Ciddi anlamda yorulmuştu artık, yaşamayı zerre istemiyordu.
"Sen nerden bilebilirsin ki Jungkook? Sen hayatındaki en değerli kişiyi kaybettin mi! Annen baban seni başkasının evine verdi mi! Sevgilerinden mahrum bıraktı mı söylesene Jungkook!"
Jungkook sadece susmuştu, bir şey diyemedi bu haykırışa, ne diyebilirdi ki? Taehyung'ın yaşadıkların %1'ini bile yaşamamıştı.
"Evet sevgimden mahrum bıraktım seni ama sor bakalım bana, mutlu muydum!"
Annesi o an oğluna tokat attı. Taehyung şaşkınlıkla annesine baktı, annesi ise o an tokat attığı için pişman olmuş olsa da oğlunu anca böyle susturabilirdi.
"Babanla her gece tartışmaktan, kavga etmekten ne derece bıktığımı anlayamazsın! Her seferinde senin hakkında tartışıp duruyorduk! Babaannene yollayanda bendim! Baban falan değil, ona kalsa seni evlatlık verecekti!"
Taehyung yanağını tutuyordu ve yere bakarak annesini dinlemeye devam etti. Yüreğindeki ağrı giderek büyüyordu, annesinin her anlatışında. Kalbini tutmaya başladı, acıyan kalbi daha çok acımaya başladı. Jungkook ise sadece Taehyung'a bakmakla yetindi, yanında dursa laf yiyecekti.
"Sanıyor musun yolladığın paraları kullanıyoruz? Yolladığın paraları harcamadık, evde saklıyoruz olurda bir gün başımıza bir şey gelirse hastane masraflarımız çıksın diye. Kıyamıyoruz yolladığın paraya! Şimdi tekrar sor Taehyung! Üzgün müyüm yoksa paran için mi seni hayatta tutuyorum!"
Annesi ayakta durmakta zorlanınca Jungkook hemen onun kolundan tutmaya başladı, fenalaşmaya başlamıştı. Taehyung yine o sahneler gözünde canlanmaya başladı, bu seferde annesini kaybedemezdi. Telaşla annesinin yanına gelip kucağına aldı ve koşmaya başladı. O gün olduğu gibi tanrıya yalvarmaya başladı. Bu sefer annesi içindi.
Jungkook'ta peşlerinde koşmaya başladı. Yol kenarına geldikleri vakit Jimin'e denk geldiler ve telaşla Taehyung'a kucağındaki annesine baktı. Neler olduğunu sorduğunda Jungkook anlatmaya başladı. Taehyung etrafına bakıyordu bir taksi veya bir araba geçer umuduyla, uzaktan bir far görmüştü ve el hareketiyle durdurmaya çalıştı ve işe de yaradı.
Taksi yanaşıp durdu arka koltuğa annesiyle beraber bindi ve Jimin'de arka koltuğa geçti, Jungkook ise ön koltuğa oturup hastane diyerek taski şöförü sürmeye başladı. Taehyung aşırı endişeliydi, annesine bir şey olmasından korkuyordu. Hastanede yaşadığı o kötü anılardan dolayı gözlerinden yaşlar akıp duruyodu. Jimin ise annesinin ellerini tutup nabzını yokluyordu. Jungkook ise endişeli bir şekilde arkasına bakıp duruyodu.
Kısa bir sürede hastaneye geldiler ve Taehyung aceleyle arabadan inip annesini tekrardan kucağına aldı ve acil servise girdi. Haykırıyordu, bu sefer annesi için. Yardım edin diye bağırıyordu, tekrardan ailesinden birini kaybetmeye dayanamazdı bunu kendisi de biliyordu. Her ne kadar annesine karşı kırgında olsa ona kıyamıyordu. O istememişti böyle bir hayat ve böyle bir eş, ama sevgisini gösteremediği için de kırgındı.
Jungkook ve Jimin'de arabadan inip peşinden geldiler. İkiside endişeliydiler, Taehyung'ın tekrardan bir acı yaşamasından korkuyorlardı. Bu seferki acı Taehyung'ın yıkılışı olacağını ikiside biliyordu. Bu kader işi tanrının bileceği bir şeydi, ikisinin yapabileceği bir şey değildi.
Taehyung haykırdıkça Jimin ağlamamak için kendisini tutup Jungkook'un koluna girdi. Jungkook'da farksızdı, değer verdiği insan gözlerinin önünde acı çekiyordu ve ağlıyordu. Ne yapacaklarını bilmeden olan biteni izliyorlardı. Taehyung ağlıyordu, ağladıkça ikisinin kalbi sıkışıyordu.
Bir kaç sağlık ekibi ve bir sedye geldi ve Taehyung'a sorular soruyorlardı annesiyle ilgilenirken. Taehyung bir anda fenalaştığını söylüyordu, ne bir sağlık sorununu biliyordu ne de her hangi bir şey. Yıllardır kopuktu annesinden ve ailesinden. Sol yanım daha ne kadar yanabilir diyordu kendi kendine. Yılların getirdiği pişmanlık yüzünden kalbi yanıyordu bu sefer.
Annesini acil servise aldılar ve yine o günlerde ki gibi Taehyung'ı içeri almadılar. Kapının önünde sefil bir halde yere çökmüş ağlıyordu, haykırıyordu.
"Anne bu sefer sen gitme lütfen!"
Koridor onun bu haykırışıyla yankılandı, Jungkook ve Jimin'in boğazı düğümlendi. Ne yapacaklarını bilemediler. İlk kez Taehyung'ı böyle görüyorlardı çünkü, ilk kez onu bu kadar çökmüş ve perişan halde gördüler. Bildikleri Taehyung'dan farklıydı çünkü. İkisi toparlanıp Taehyung'ın yanına gittiler. İkiside aynı şeyi düşünüyorlardı. Babaannesini hastaneye götürürken de böyle miydi acaba diye.
Taehyung dizlerini karnına çekip başını dizlerinin arasına koyup ağlıyordu. Geçmişi onu yine bırakmamıştı, ne bugün ne de dün, her zaman yanındaydı. Bundan hoşlanmıyordu. Jungkook ve Jimin onun kollarına girip güç bela ayağa kaldırdılar ve bekleme salonuna götürdüler. Taehyung, Jimin'e sarılıp ağlamaya devam etti, o ağladıkça ikisid ağladı. Jimin, Taehyung'ın saçlarını okşuyor iyi şeyler söylüyordu. Jungkook ise sırtını sıvazlıyordu, rahatlatmaya çalışıyordu. Üçü ilk kez bu kadar perişan olmuşlardı. O an anladılar ki Taehyung gerçekten güzel bir hayat yaşamamıştı, o an ilk kez Taehyung ile empati yapabildiler.
Jimin'in kollarının arasında sürekli aynı cümleler dolanıyordu. Her söylediğinde ikisininde kalbi acıyordu.
"Anne lütfen gitme! Bu sefer de sen beni yalnız bırakma! Yalvarırım!"
Jimin ve Jungkook birbirlerine bakıyorlardı ama boşaydı, yapabilecekleri bir şey yoktu çünkü. Ne yapabilirlerdi ki? Ellerinden bir şey gelemezdi sonuçta. İkili çaresizce birbirlerine bakmakla yetindiler. Taehyung'ı rahatlatmak için ellerinden geleni yapıyorlardı ama bildikleri iki şey vardı. Ya doktor gelip durumun iyi olduğunu söyleyip sakinleşmesini yada kötü haberi verip durumun daha da kötüye gitmesini. İkisi sadece iyi olanı düşünmek istediler ve olmasını da. Dayanamazlardı arkadaşlarının yıkılışına o ana tanık dahi olmak istemiyorlardı.
Uzun bir bekleyişin ardından anonsla Taehyung ayağa kalkıp hızla acil servisin önüne gitti, duymak istemediklerini duyma korkusuyla gitti. Doktor geldiğinde içindeki korku ve acı daha da yükseldi, ayakta durmakta güçlük çekiyordu, Jungkook ve Jimin ise yanındaydılar, onlarda doktorun ne diyeceğini bekliyorlardı.
Doktor durumun iyi olduğunu sadece biraz dinlenmeye ihtiyacı olduğunu söyledi ve bu gece burda kalacağını yarın ise çıkabileceğini söyleyince üçü derin bir oh çekti. Taehyung'ın yüreğine su serpilmişti ve annesinin odasını öğrenip koşarak annesinin yanına gitti. Jungkook ve Jimin, Taehyung'a seslenseler de dinlemiyordu, annesinin yanında gidip özür dilemek istiyordu. Bu sefer cidden Taehyung'ın suçuydu, dediklerinden pişmandı. Bu sefer ilk kez gerçekten suçlu olduğu için suçluluk duyuyordu. Yıllardır sevgisini göstermediği annesinden özür dilemek için koşuyordu.
Odanın önüne geldiği vakit durdu, kapıyı açıp açmamakla arasında kaldı. Jungkook ve Jimin soluk soluğa yanına geldiler ve bir hareket beklediler. Ama bekledikleri gibi gelmedi, Jungkook bu duruma sinirlenmeye başladı.
"Ya açarsın şu kapıyı ya da ben açar seni o odaya sokarım! Delirtme beni!"
"Jungkook sakin ol. TaeTae hadi, bir şey olmayacak tamam mı? Hadi."
Taehyung, sulu gözleriyle arkadaşlarına baktı, ağlamaktan şişmiş ve gözleriyle baktı ikisine. Girse ne yapacaktı ki? İlk cümlesi ne olacaktı? Nasıl bir tepki verecekti ki? Bilmiyordu bu bilinmezlikle açamadı kapıyı. Jungkook daha fazla dayanamadı ve kapıyı açtı, Jimin ise Taehyung'ı odaya soktu ve ikisi geri çekilip kapıyı kapattılar.Taehyung yatan annesinin yanına yavaşça gitti ve yanına gelip yavaşça çöktü ve elini tuttu. Çok üzgündü Taehyung, eğer onu incitecek cümleler sarf etmeseydi bu duruma gelmeyecekti diyip duruyordu. Annesinin elini öpüp kokusunu içine seçti, hafifçe uzanıp saçını okşadı.
"Anne özür dilerim, dememem gerekirdi. Affet şu serseri oğlunu. Üzgünüm. Hepsi benim hatam, lütfen anne."
Titrek ve boğuk sesine aldırış etmeden konuşuyordu, afedilmeyi bekliyordu. Canı çok yanıyordu, ağlamak dışında bir şey yapamıyordu. Annesinin başında bekliyordu, uyanmasını bekliyordu. Uyanıp ona kızmasını, laf etmesini istiyordu. Perşanlığını alıp götürmesini istiyordu, başka bir şey istemiyordu.
Taehyung başını yatağa bırakmış bir eli ise annesinin elini tutarken uyuya kalmıştı. Annesi kendisine geldiği vakit Taehyung'ı yatağın ucunda uyuyor vazitte bulunca, başını okşadı.
"Oğlum kalk her yerin tutulcak hadi."
Taehyung duyduğu o şefkatli ses sayesinde uyandı, gözleri yine dolmuştu. Bu sefer acıdan değil aksine mutluluktandı. Çünkü yıllardır annesinden bu şefaktli sesi bekliyordu ve kalkıp sarıldı.
"Özür dilerim anne! Cidden özür dilerim! Ben böyle olsun istemedim, lütfen anne affet beni. Üzgünüm sana böyle dememeliydim. Şu serseri ve haylaz oğlunu affedebilecek misin?"
"Oğlum!"
Taehyung'a sıkıca sarıldı, ikiside ağlıyordu. İkisinde de yılların gelen pişmanlıkların acısını çıkartmış şimdi ise ikisi birbirinden af bekliyorlardı. Taehyung dünden razıydı afetmeyi asıl afedilcek miydi? Anneside dünden razıydı oğlunu affetmeyi, oğlunun afetmesini istiyordu sadece.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yine ağlayarak yazdığım bir bölüm oldu.
Artık kalbim daha fazla hüzünlü bölüme kaldıramaz
Merak etmeyin yeni bölüm neşeli ve matrak olacak
Sanırım duygusal dönemde olduğum için böyle oldu, yoksa bunlar kurguda yoktu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Secret || Vminkook
ContoPark Jimin, Kim Taehyung ve Jeon Jungkook çok sıkı arkadaşlardır. Hepsi birbirinin ne sevdiğini ve ne sevmediğini biliyor. Taehyung ise bir sır saklamak zorundaydı, olmaması gereken biri olup çıkmıştı. [TEXTİNG] [DÜZ YAZI]