Seokjin heyecandan yerinde duramazken Baekhyun ve Seojoon onu yatıştırmaya çalışıyorlardı. Seokjin heyecanlanmakta haklıydı, ilk kez evleniyordu hemde liseden beri aşık olduğu kişiyle, Namjoon'la. Namjoon'da ondan aşağa kalır değildi, o da heyecanlıydı. Heyecandan yerinde duramıyordu onu da Chanyeol ve Jackson sakinleştirmeye çalışıyordu.
Yeonjun'da konuklara bakıyor her şeyin yerli yerinde olmasını sağlıyor. Daha doğrusu sağlamaya çalışıyor çünkü Soobin'le flörtleşmekten bazen yaptığı işi unutuyordu. Soobin güldüğü vakit Yeonjun onun gamzelerinde ölebilirim diye düşünürken hayranlıkla bakıyordu.
Yoongi ise Hoseok'la konuşup ona iltifatlar ediyor, Hoseok ise utancından bakışlarını kaçırıyordu. Yoongi'nin bu kadar tatlı ve naif biri olduğunu bilmiyordu, ona bir şans vermekle iyi yaptığını düşünüyordu, karşısındaki kedi gülümsemesiyle bakan Yoongi'ye bakarak.
Sana, Nayeon ve Jeongyeon masada oturup ikram edilen şampanyalardan içerken, Huening Kai, Beomgyu ve Taehyun ise kendi aralarında konuşup, düğünde rezillik çıkartmamak için kendilerine söz veriyordu. Yugyeom, Eunwoo ve Mingyu ise etrafa göz gezdiriyorlardı, çünkü ilk kez düğüne katılıyorlardı. Evet ilk kez, Jungkook'un ısrarı üzerine gelmişlerdi ve kendilerini aşırı kasmışlardı. Hatta o kadar kasmışlardı ki, en pahalı takım elbiseleri aldılar ve bu borcu nasıl ödeyeceğiz diye düşünüp duruyorlardı. Hatta aralarında saçma sapan bir diyolog geçmişti."Oğlum bu takım elbisenin fiyatı ne!"
"Biz bunu götümüzü satsak alamayız!"
"Pavyona mı gitsek?"
"Oldu Mingyu başka? Ben şarkı söyleyim Yugyeom'da dans etsin?"
"Güzel fikir ha! Hemen yapalım."
"Sende mi Yugyeom ya?"
Jisoo ve Jongin düğün alanına gelirken arkalarında Jimin ve Jungkook gelmişti. Jungkook'da tatlı bir telaş vardı, çünkü yapacağı sürprizin bozulmasından veya mahvolmasından korkuyordu. Haksızda değildi, düğünde çalacak ilk dans şarkısında Jimin'e evlenme teklifi edecekti.
Seokjin, önünde duran parfümlere bakarken ne sıkacağını bilememişti, heyecandan hepsini sıkmak istese de Baekhyun buna izin vermemiş, Seojoon ise ona öneride bulunyordu. Seokjin aynada kendine baktığında beyaz damatlığına bakıp yakasında bulunan pembe karanfili düzeltmişti.
"Herkese nasip olmuyor be böyle beyaz atlı prens."
"Atı nerde bunun Baek, anca beyazlı prens olur bundan."
"Ben her zaman yakışıklıyım, beyaza bile ihtiyacım yok prens olmak için."
Üçü keyifle gülerken kapı çaldı ve içeri Namjoon girdi. Giydiği simsiyah takım elbisenin içinde parlıyordu. Keza gözleride parlıyor, Seokjin'i beyazlar içinde gördüğünde kalbinin teklediğini ve ağzında attığını hissetti. Onu böyle görmek, kurduğu hayallerinin de gerçekleştiğini düşündü. Seokjin ona dönmeden aynadan onu izliyordu, gülümseyerek ona baktı. Seojoon ve Baekhyun onları yalnız bırakmak için odadan çıkarlarken, Seojoon onlara dönüp, fazla geç kalmamalarını söylemişti.
"Pembe karanfil sana yakışmış hayatım."
"Sana da mor karanfil yakışmış."
Seokjin gülümseyerek ona döndü, Namjoon gülümseyerk onun yanına doğru gitti. İkisi içinde önemliydi bu karanfiller. İlk randevuya çıktıklarında birbirlerine almıştı. Pembe içtenlik ve şevkati temsil ediyordu, aynı Seokjin gibi. Mor asalet ve derin sevgiyi temsil ediyordu, aynı Namjoon gibi. Birbirlerini tamamlayacak çiçekler bunlardı.
Namjoon, ellerini Seokjin'in beline yerleştirip kendine çekti ve kokusunu içine çekti. Parfüm sıkmasa bile onun doğal kokusunda sarhoş oluyordu, bunu seviyordu Namjoon. Onun doğal oluşunu seviyordu. Seokjin ise kollarını onun omuzlarına yerleştirdi, başını göğüsüne yasladı. Bu rüyanın bitmesini istemiyordu ama biliyordu ki bu rüya bir ömür devam edecek.
"Herkes bizi bekliyor, hadi gidelim."
"Gidelim hayatım."
İkisi gülümseyerek el ele odadan çıktılar. Merdivenlerden inerken onları Yeonjun görmüş hemen davetlilerin olduğu alan giderek, geldiklerini ve ayağa kalkmalarını söylemişti. Namjoon ve Seokjin merdivenden inip, pembe halı ve üstüne serilmiş gardenya yapraklı yoldan yürümeye başladılar, herkes ayakta bağırarak alkışlıyorlar, konfeti patlatıyorlardı bu çiftin üstüne. Herkes onlar kadar heyecanlıydılar. Böyle güzel bir ana tanıklık ettikleri için her bir detayı akıllarına kazımaya çalışıyordu. Bir kişi hariç, ne yazık ki o gelmemişti düğüne.
3 yıl önce Taehyung, Jisoo ile anlaştığı gibi Jennie olayını çözmek için kafeye gitmişti. Kafede sakince Jisoo ile muhabbet eden Taehyung bir nevi geçmiş için özür diliyordu. Pişmandı ve artık o günlerdeki gibi biri olmak istemiyordu. Jisoo, onun ne kadar çok pişman olduğunu anladığı vakit affetmişti, artık iki arkadaşlardı.
Çok geçmeden Jennie gelmişti, Taehyung'a ölümcül bakışlar atarak masaya oturduğunda, Taehyung'un her bir hücresi korkuya kapılmıştı. Jennie'nin sağı solu belli olmazdı bu yüzden kendisini koruması gerekiyordu, araya biraz daha mesaja koyup konuşmaya başladı. Jisoo'yla sadece arkadaş olduğunu, lisede çıkarken intikam için çıkmadığını ve gerçekten o zamanlar sevdiğini söylemiş olsa da, Jennie'nin umru değildi. Bir kez de olsa onun canını yaktığı için nefret ediyordu Taehyung'dan. Araya belki de Jisoo girmese orada Taehyung'u öldürebilirdi.
Fazla bir sorun çıkmadan aralarındaki sorunu çözdükten sonra Jennie, Taehyung'a döndü ve Taemin hakkında daha çok endişelenmesi gerektiğini söylemişti. Taehyung bunu çoktan biliyordu ve en küçük sorunları önce halledip, en büyük sorunu olan Taemin'le konuşacaktı. Öyle de yaptı.
Taemin asla ama asla Taehyung'dan haz etmezdi, öyle ki en popüler çocuk olmak için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Gerçekten de elinden geleni yapıyordu, siz anladınız. Taehyung ise saf mallığı ile okulun popüler çocuğuydu, dersleri o kadar harika olmasa da yinede okulun popüler çocuğuydu. O yakalanma olayından sonra Taemin daha çok nefret etmeye başlamıştı Taehyung'dan, göz dağı vermek adına da babasının trafik kazası geçirmesini sağlamıştı. Hoş bu Taehyung'un işine gelmişti, sonuçta babasını sevmiyordu ama bilmiyordu ki bu kazanın sorumlusunun Taemin olduğunu.
Tehdit mesajı yollamıştı Taehyung ve Jimin'e. Jimin'i de görmüştü o olayda, onu da suçluyordu ama en büyük zararı Taehyung'a vermek istiyordu. Eğer bu olaylardan her hangi birine anlatacak olurlarsa, aileleri ve sevdiklerini öldürmekle tehdit etmişti. Taehyung bu olayı sadece ve sadece Seojoon'a anlatırken, Jimin ise Hoseok'a anlatmıştı.
Taemin'in şirketinin önüne geldiği vakit kendisine çeki düzen vererek içeri girdi, sekretere ise Taemin'le görüşmesinin olduğu söylediğinde, sekreterinin yönlendirmesiyle asansöre bindi. 10. kata basarak asansör hareketlendi. Uzun bir bekleyişinin ardından, kata geldiğinde asansörün kapısı açıldı. Adım atarak asansörden çıktıktan sonra, sekretere Taemin'in odasını sordu. Sekreteri tarif ettiği yere doğru yürümeye başladı. Öfke, nefret vardı gözlerinde, sakinleşmek için elini yumruk yaptı ve odasının önüne geldi. Kapıyı tıklatarak, onay almadan içeri girdi. Tüm küstahlığıyla karşısında duran Taemin'e baktı.
"Hiç mi terbiyen yok senin? Gir dememi bekleseydin."
"Asıl senin insanlığın yok mu?"
İkisininde kaşları çatılmış birbirlerine bakıyorlardı. Taemin yerinden kalktı ve bir kaç adım atarak ona yaklaştı.
"Diyen kişi beni okulda rezil etti."
"Sende sikine muhakyet olsaydın. Ben mi dedim git kızları becer diye?"
Taehyung sırıtmıştı, genelde ona söylenen lafı bu sefer başkasının yüzüne söylemişti ve bu yüzden sırtmıştı. Taemin'in daha çok sinirlenmesini sağlamıştı ve az daha ileri giderse üstüne çullanacaktı.
"Hem sevişecek başka yer yok muydu? Oraya bir çok öğrenci girip çıkabiliyordu. Bunu bilmen gerekirdi okulun eski popi oğlanı. Ha evet bana popüler çocuk sana da popi oğlan derlerdi, hatırlatırım."
"Eskileri açıyoruz madem öyle devam edelim. Keşke o kötü olaydan sonra sende kaybolsaydın. Sen yokken okul baya eğlenceliydi, tüm kızlar benim peşimdeydi. Benle yatmak için sıra oluyorlardı."
Taehyung sadece bir cümlede takılı kalmıştı. "Keşke o kötü olaydan sonra sende kaybolsaydın." Taemin'in üstüne çullanacak kişi belliydi ve bu bardağı taşıran son olaydı. Taehyung bir sinirle Taemin'in yakalarından tuttup duvara sertçe geçirdi. Taemin acı içinde inlerken Taehyung'un gözlerinden öfkenin getirdiği alevler püskürüyordu.
"Bir daha babaannemle ilgili bir şey dersen, Tanrı şahidim olsun seni sağ bırakmam anladın mı beni piç kurusu!"
"Ne o babaannen çok mu önemliydi senin için? O olaydan önce yaşasaydı emin ol ölümü benim ellerimde olurdu. Piç!"
Taehyung'un daha çok sinir krizi geçirmesini sağlamış, yakalarından tuttuğu adamı sertçe yere doğru fırlatmış, yüzüne karşı bir yumruk atmıştı. Acı içinde inleyen Taemin'e bir de tekme atmıştı.
"Seninle anlaşma yapmak için gelmiştim ama anlıyorum ki seni öldürmek için de bir sepebim yokmuş. Orospu çocuğu!"
"Seni dava edeceğim!"
"Edersen et, senden korkan senin gibi olsun! Asıl davayı ben açıyorum orospunun doğurdu! Babamı öldürenin sen olduğunu biliyorum!"
Evet öğrenmişti, Jennie'den almıştı bu bilgiyi, Jennie'den pek rastlanmayan ama Jisoo için yaptığı bir iyilikti. Ağabeyi Minho'dan aldığı bir haberdi, kendisi polisti ve bu olayla ilgilenmesi için atanmıştı. Her şeyi biliyordu ama karşısındaki kişi ise siyasette güçlü bir konumda olan kişinin oğlu olunca karışamamıştı. Ta ki Taehyung bu olayı öğrenene kadar, tek istedikleri Taemin tarafından itiraf almaktı.
"Bunu bilmen imkansız!"
"Tehdit mesajların bunu kanıtlıyor aptal oropsu çocuğu! Babam asla dikkatsiz bir şekilde araba sürmez! Bunu bilmeyecek kadar aptal olduğumu mu düşünüyorsun!"
"Ben yaptıysam ne olmuş? Kanıtın nerde? Kanıtın olmadan benden şikayetçi olamazsın."
"İşte şimdi ağıma düştün."
Taehyung sadece polislerin gelmesini bekliyordu, Taemin ise şaşkınca ona bakıyordu. Daha az önce onu öldürmek isteyen kişi şimdi karşısında keyifle sırıtırken görüyodu. Aklı karmaşıklaşırken dışardan gelen gürültüyle kapıya baktı ve o an anladı. Polisler kapıyı açtıklarında Taehyung kenara çekildi ve olanları izlemey başladı.
Taemin kelepçelenip götürülürken aynı şekilde Taehyung'a götürüldü. Küfür etmek, saygı çerçevesinde yapılmaması gereken bir hareket olduğu için onuda tutukladılar.
Seokjin ve Namjoon, nikah masasına oturdular ve birbirlerine bakarken, nikah memurun dediği şeyleri duymamazlıktan geldiler. Dünden hazırlardı o yemini etmek için, o yüzden dinlemediler. Konuklar ise onların ne kadar güzel olduklarını düşünüp duygusallaşırken, ilk evet Namjoon'dan gelince alkışlamaya başladılar. Sıra Seokjin'e gelince biraz beklemiş heyecan yaratmıştı ve o da evet demişti. Jimin ve Baekhyun'dan bir çığlık kopmuştu.
"Ayağına baaaaas!"
Seokjin gülerek Namjoon'un ayağına basmıştı ve gülümeyerek ona baktı. Ayağını acıtacak şekilde basmamıştı. Ortam sessizleşirken bir anda bir ayak sesiyle bozuldu ve herkes kapının olduğu yere döndüklerinde şaşkınlıkla baka kaldılar. Gelmeyeceğini ve hatta herkesi unuttuğunu düşündükleri kişi gelmişti.
Taehyung giydiği smokin içinde tam bir ceo gibi gözüküyordu ki haksız da değildi. Kendisi 2 yıl önce kurduğu ve ana merkez binasını Amerika'ya taşıdığı, modellik şirketi Vantae'nin sahibiydi. Ama asıl şaşırtan olayın ise yanındaki kız arkadaşıydı. Kız, Taehyung'un koluna girmişti ve Taehyung alkışlayarak girmişti ve o klişe sözleri söylemek için dudaklarını aralamıştı.
"Evlenemezsiniz! Siz kardeşsiniz!"
"Üzgünüm Taehyung ama biz çoktan evlendik."
Seokjin bu sözün ardından nikah cüzdanını havaya kaldırmış ve herkes gülmeye başladı. Taehyung ise dudak büzmekten bir şey yapamamıştı. Gözleri bir anda Jimin ve Jungkook'a kaydı. 3 yıldır onları görmüyordu ve heyecanla yanında ki kız arkadaşıyla, yanlarına gitti.
Jimin ona kocaman sarılmıştı, Taehyung'da sarıldı. Her ne kadar 3 yıl önce duygu karmaşası yaşanmış olsa da, onu affetmek için bahane arıyordu. Jimin artık duygularından emindi, 4 yıldır beraber olduğu Jungkook'la beraber olmaktı. Jungkook ise Taehyung'a kırgındı, Jimin'den sonra o da sarıldı. Eski sevdiğine ve eski dostuna.
Jimin ve Jungkook ona sorular soruyor ve cevaplerken en can alıcı soru gelmişti Jimin'den.
"Bu hanımefendi kim?"
"Yoona, eşim olur kendisi."
"Eşim mi?!"
Jimin ve Jungkook şok içinde bakarlarken Yoona gülümseyerek elini uzattı ikisine.
"Geçen sene Almanya'da sessiz sedasız evlendik bu yüzden kimsenin haberi yok. Taehyung'un aksine ben istemiştim sessizce evlenmek."
Şaşkınlıkla Yoona'ya bakarlarken, Taehyung ise felaketin geleceğini anladığı gibi ufak ufak adımlarla kaçarken başarısızlıkla sonuçlanmış, arkasında öfkeyle nefes alan Seojoon'a dönmüştü.
"Oh merhaba Sejoon, özledim seni ehi."
Sahte bir şekilde sarılmaya çalışırken Seojoon biraz sarsmıştı.
"Lan it merak ettim seni! İnsan bir haber verir değil mi! Yazıklar olsun sana!"
Baekhyun ve Chanyeol'da Taehyung'un yanına gelirken, yanlarına Yoona gelmişti ve Taehyung'un zor bir duruma girdiğini anladığı vakit kendisini tanıtmıştı.
"Ben Yoona, Taehyung'un eşiyim."
Eşine minnettarlıkla bakarken, arkadaşları şok içinde Yoona'ya bakmışlardı. Bu durumdan keyif almış olacakki gülümsemeye başladı Yoona.
Taehyung 2 yıl önce şirketi kurarken tanışmıştı Yoona ile. İlk görüşte aşktı onunki, Bogum, Jisoo ve Jungkook felaketlerini saymazsak eğer, onun adına. Yoona'nın gülümsemesine aşık olmuştu, bir insan bu kadar zarif ve tatlı gülümseyebilir diye düşünürken buldu kendisini.
Taehyung çok değişmişti artık, babaannesine verdiği sözü harfi harfi yerine getiriyorduı, kazandığı parayla hem annesine, kardeşlerine verirken hemde kimsesiz çocuklara da burs ve bağış yapıyordu. Yoona onu çok değiştirmişti, belki de Taehyung'un eksik parçası Yoona'ydı kim bilebilir ki?
İlk dans şarkısı çalmaya başladığında, Jungkook heyecanla Jimin'in elinden tutup piste götürmüştü, Namjoon ve Seokjin dans ederlekden diğer çiftler de yanlarına gelmeye başlamıştı. Sana, Taehyun ile, Nayeon, Huening Kai ile, Jeongyeon ise Beomgyu ile dans ederken, Chanyeol'da Baekhyun ile dans ediyorlardı. Yoongi ise biraz utanarak da olsa Hoseok'a dans teklifi etmiş, Hoseok ise büyük bir sevinçle kabul etti. Yeonjun ve Soobin'de dans ediyorlardı.
Eunwoo ise ilk dans şarkısını söylüyor, Mingyu ve Yugyeom ise dans edenleri izliyordu.
"Biz de mi dans etsek la?"
"Yok daha neler Yugyeom?"
"Ne var be?"
"Olmaz kardeşim. Benim karizmama ters."
"Mal."
Kendi aralarında gülüp izlerken, Taehyung'da eşiyle beraber bu güzel atmosfere kapılıp dans etmeye başladılar. Arada evli çifte bakıp, eşiyle onların dedikodusunu yapıyordu. Acaba bunlar ne konuşuyorlar derken, eşi onun omzuna hafifçe vuruyor ve gülüyorlardı.
Jungkook, bir elini cebine koyarken, Jimin'in kulağına fısıldıyordu. Müziğin yüksekliğinden ne dediği pek anlaşılmamış olsa da son cümlesini Jimin net bir şekilde duymuştu.
"Benimle bir ömrünü paylaşmak ister misin Jimin'im?"
Jimin şaşkın gözlerle ona bakarken, Jungkook ise yüzüğü ona uzatmıştı. Sevinçten dolan gözlerle evet diye haykırınca herkes sesin geldiği yere bakmaya başladı. Eunwoo ise olayı çaktırmadan şarkısına devam etmeye çalışsa da, bazı hayinler anlamıştı olayı.
Yeonjun, Taehyung, Namjoon ve Sana bağırmaya başladılar.
"Evet de! Evet de!"
Durumu daha da utanç hale getirseler de kendilerini alıkoyamıyorlardı. Seokjin, Namjoon'u çekiştirse de susmuyor, Yoona'da Taehyung'u cimciklese de o durumdan keyif alıyordu. Soobin ise utancından yerin dibine girmeyi istese de, Nayeon, Jeongyeon, Huening Kai, Beomgyu ve Taehyun, Sana'yı videoya alıyorlardı, Sana alkolu biraz fazla kaçırmıştı ve başlıyordu gece.
Jimin utanarak evet diyebilmişti, Jungkook parıldayan gözleriyle, ona uzanmış eli tutup yüzüğü taktığında herkes alkışlamaya başlamıştı.
Böylece geçen ve sonu mutlu biten bir hikaye okumuş oldunuz.
Evet bazı yerler saçmalandı bazı yerler ise cidden saçmaydı ve hatta daha da saçmaydı ama buna rağmen okuyup devam ettiğiniz için teşekkür ederim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Secret || Vminkook
Storie breviPark Jimin, Kim Taehyung ve Jeon Jungkook çok sıkı arkadaşlardır. Hepsi birbirinin ne sevdiğini ve ne sevmediğini biliyor. Taehyung ise bir sır saklamak zorundaydı, olmaması gereken biri olup çıkmıştı. [TEXTİNG] [DÜZ YAZI]