☂1☂

165 9 0
                                    

Number Eight-Umbrella Academy

∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷

"Don't Go Chasing Waterfalls. 
Stick To The Rivers And The Lakes 
That You're Used To."

∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷∷

"Eee kendini tanıtsana. Gücün ne?" dedi tam karşımdaki kıvırcık saçlı kız. Şu an Umbrella Academy binasındaydım, saat akşam sekizdi ve geleli en fazla bir dakika olmuştu.

"Ben Sydney. Sizinle aynı yıl, aynı gün, aynı saatte doğdum ve iki saat öncesinde de resmi olarak kardeşiniz oldum. Gücümse şekil değiştirebilmek ama sadece insanlar arasında. Ve eğer ölü birinin kılığına bürünmek istersem de haliyle görünmez oluyorum." kız şaşkınlıkla kafa sallayarak kendini tanıttı. "Ben de Allison, memnun oldum." 

"Ben 1 numara ama bana Luther diyebilirsin." 

"4 numara veya Klausss." diye uzatarak söylei adını çaprazımdaki uzun çocuk.

"Vanya, 7 numara. Memnun oldum bu arada."

"Diego, lanet 2 numara." diyen çocuğa 1 numara olduğunu hatırladığım sarışın çocuk sırttı.

"5 numara."

"İsmin yok mu?"

"Var." demesi üzerine 'eee?' der gibi bakış attım. O da cevapladı "Five."

"İlginçmiş ismin baya." dedim yarı gülerek. Five ise bıkkınlıkla bakmayı seçti sadece. O sırada yanımıza fazla güzel bir kadın geldi. 

"Merhaba tatlım, ben Grace, yemeğinden, rahatlığından, bakımından ben sorumluyum," diye kendini tanıttı kadın sonra az önce tanıştığım çocuklara dönüp ekledi, "Hadi çocuklar yemeğe."

Herkes yemek masasına doğru gitmeye başlayınca ben de peşlerine takıldım. Reginald Hargreeves gelince Five'ın karşısına, Diego'nun yanına oturdum. Yemek boyunca kimse kouşmadı. 

Yemek bitince babam "Grace, 8 numaraya odasını göster. Diğerleri siz de odalarınıza dağılın." diye emredince bana gülümseyen Grace'in peşinden üst kata çıktım. 

Odam Diego'nun ve Klaus'un odalarını arasındaydı. Grace yanımdan ayrılınca odama çoktan çıkarılmış eşyalarımı boş dolaplara yetleştirmeye koyuldum. Son kitabımı da rafa dizdikten sonra kendimi yatağa atmamla anında doğrulmam bir oldu. Birinin beni izlediğini hissetmiştim çünkü. Kafamı hızla kapıya çevirdiğimde orada hiçbir şey yoktu. Ben de çok sorgulamadan uykuya daldım.

"Tatlım, uyan hadi." diyen sesle gözlerimi açtım. Grace beni uyandırmaya gelmişti. 

"Kardeşlerin kahvaltıya iniyor, sen de geç kalma."

"Tamam, geliyorum." Bazen uyanınca nerede olduğunuzu anlayamazsınız ya, o hissi yaşamıştım fakat bulunduğum yere, akademideki odama adapte olmam hiç de uzun sürmedi.

Yataktan kalkıp Grace tarafından mavi ahşap dolabıma titizlikle yerleştirilmiş üniformamı giydim ve aşağı indim. Reginald Hargreeves dışında herkes masanın etrafında ayakta duruyordu. 

"Günaydın." diyen Allison'a ben de karşılık verdim. Reginald Hargreeves gelince hepimiz sandalyelerimize oturduk. Bir takım saygı şeyiydi bu yapptıkları galiba, çok sorgulamadan ben de uyum sağlıyor Reginald gelmeden oturmuyordum. Kahvaltı boyunca da dünkü akşam yemeğindeki gibi kimse çıtını çıkarmadı. 

Herkes önündekini bitirince Reginald Hargreeves "Kahvaltınız bittiğine göre hepiniz avluya çıkın ve bugünkü eğitimlerinize başlayın. 1 Numara, 8 Numara'ya antrenmanların işleyişini anlat." diye emir verdi çaprazımdaki ayaklanan sarışın çocuğa bakmaya tenezzül bile etmeden. Bunu üzerine ben dahil herkes ikiletmeden avluya çıktık. Luther da bana programı anlatmaya başladı.  

"Burası avlu, sabah eğitimlerimiz dövüş üstüne olur ve yağmur ve kar olmadığı sürece burada yaparız. Pazartesi, salı, cuma tekli ; kalan günler de çifti gruplar halinde yaparız bu antrenmanı. Bugün çiftli yani. Öğlen eğitimlerinde herkes gücüne göre bireysel çalışır. Akşamları da yemek masasında olur ve ders odaklı geçer yani matematik falan. Anladın değil mi?"

"Evet, sağ ol."

"Babam hakkında ne düşünüyorsun?" diye sordu sesini alçaltarak, sormaktan tedirgin olduğunu belliydi.

 Hiç düşünmeden "Emir veren?" dememin ardından güldü.

"Neyse, gel hadi." diyerek diğerlerinin çember yaptığı yere doğru ilerledi. Ben de peşinden gittim haliyle. Dövüşebiliyordum çünkü 2 yılını sokakta geçirince otomatik öğreniyordu insan.

"Evet, umarım herkes geçen haftaki dövüş çalışmalarımızı hatırlıyordur. 1 ve 4 numara ortaya gelin. 1 Numara güç kullanmak yok." diye emretti Reginald Hargreeves.

Luther Klaus'u açık ara yendikten sonra babam Klaus'u azarladı. Böyle böyle iki tane daha dövüş olduktan sonra sıra bana ve sona kalan Five'a geldi.

"5 ve 8 Numara buraya!" 

"İyi de bu adil değil. 8 Numara daha yeni geldi ve eğitimi yok." diye beni savunan Diego'ya "Seni ilgilendirmez 2 Numara." cevabı geldi. Ben de Five ile bakıştıktan sonra ortaya geçtim.

"Merak etme çok acıtmayacağım." dedi Five, dalga mı geçiyor ciddi mi anlamdığım bir ses tonuyla.

"Sorun olmaz." diye yanıtladım ve dövüşmeye başladık. İlk önce Five çok da sert olmayan bir tekme attı. Sonra ben yumruk attım ve ıskalayıp omzuna geldi. Daha sonra tekme attım ama bacağımı yakalayıp ittirince geri sendeledim. Daha sonra o yumruk atmaya çalıştı ama eğildiğimden bana gelmedi. Bu sefer ben yumruk attım bu sefer yanağına geldi. Çok sert ve öldüresiye dövüşmediğimizden canı çok acımış durmuyordu. Ama daha sonra onun attığı tekme karın boşluğuma sert geldi ve geri sendeleyip düştüm. 

"İyi misin? Sert mi geldi?"dedi endişeli sesiyle önümde dikilen çocuk.

"Biraz ama sıkıntı yok." diye yanıtladım Five'ı. O ve Diego kalkmama yardım ederken Reginald Hargreeves'in pek umrunda gibi görünmüyordu ve öğlene kadar bir saat serbest zamanımızın olduğunu söyledi. Hepimiz odalarımıza dağıldık. Gerçi Luther ve Allison beraber başka bir yere gidiyorlardı. Ama üstüne kafa yormadım, dinlenmeye ihtiyacım vardı.

Odamda yatağıma uzanıp kitaplarıma gömüldüm. Şimdiden yorucu bir sabahtı.





𝐍𝐮𝐦𝐛𝐞𝐫 𝐄𝐢𝐠𝐡𝐭Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin