B.16 "Uyku"

1.2K 122 73
                                    

Günleri artık daha fazla monoton geçiyordu. Doruk'la şikayet ettiği o eski yakınlığından eser kalmamıştı. Asıl sevgilisiyle gizli buluşmalarını arttırmış Ege'yle artık gerçekten öylesine kendilerini göstermek için iletişime geçiyordu. İletişime geçiyordu dediği doğru düzgün konuşmuyorlardı bile.

Sürekli gidiyor oldukları bilardo salonuna artık çok daha seyrek gidiyordu. Belki de onlar gidiyordu ama Doruk Ege'yi alma gereği duymuyordu.

Onluk bir durum yoktu. Sonuçta malum yakınlaşmayı gerçekleştiren, gecenin bir körü kucağına oturtup dakikalarca boynunu öpen kişi o değildi. Böyle dillendirince de biraz garip kaçıyordu. Zaten neden yaptığına bir türlü kalıp bulamamıştı. Boşu boşuna düşünmeye gerek yoktu. Tek sinirine dokunan sanki bütün bunları o yapmış gibi bir anda soğuk yapmaya başlamasıydı.

Doruk'un ona uzak davranıyor soğuk yapıyor oluşu umurunda olduğundan değil de... biraz garip bir duruma düşmüştü işte. Yorulmuştu artık. Özellikle de beyni, fazla düşünmekten artık başka şeylere vakit ayıramıyordu. Güya bursu bok yoluna gitmesin diye uğraşıyordu da, derse ayıracak kapasitesi mi kalmıştı sanki.

Yatağına uzanmış her günün en önemli aktivitesi olan tavan inceleme seansını gerçekleştirirken aklından bütün bunları geçiriyordu. Haftasonunun ilk günüydü. Diğer günlerden farklı olarak okulda uyumak yerine bütün gününü evde yatarak geçirecekti. Annesi işte olduğu için bütün gününe ayrı ayrı pozisyonlarda uyuma şekli tasarlamıştı.

İlk posizyonuna geçmek üzereydi ki yatağının bir ucunda titreyen telefonu dikkatini çekti. Gelen mesajı kaş çatarak okumuştu.

Doruk Öküzner: Annen evde mi?

Bu ne saçma bir soruydu böyle. İlk olarak elinin gittiği 'Sanane sikik." yazısını kendine büyük bir güçle engel olarak sildi.

Ben: Değil.

Ben: Niye?

Doruk Öküzner: Geliyorum.

Geliyor muydu? Öğlen öğlen ne saçmalıyordu bu aptal herif.

Ben: O ne demek lan?

Mesajı yazmasından sonra bir daha cevap alamamıştı. Galiba bir zamandır uzak olmalarından dolayı götü sıkışmıştı. Gözlerini devirip doğrulduğu yatağa yeniden attı kendini. Gelsindi bakalım Doruk Bey.

Yirmi dakika sonra çalan telefonuyla geldiğini anlayıp ayaklandı. Telefonu açıp kulağına götürdü.

"İki dakika kapıya çıksana beni almaya diye."

Göz devirip bir şey söylemeden suratına kapattı. Söylenmeyi ihmal etmeyerek dış kapıya indi. Demir kapıyı aralayıp arabasından inen adama baktı. Küçük bir an etrafa bakıp Cengiz'in de arabasını görmesiyle düşündüğünün doğru olduğunu anlayıp alaycı bir şekilde güldü.

Kendini çok mahalleye göstermeyecek yine de Cengiz'in arabasından gözükebilecek bir yerde sabit durdu.

Esmer delikanlı orta hızdaki adımlarını kapıdaki çocuğa doğru atmaya başladı. Gözleri çok sakin bakıyordu.

İlk defa her hangi bir izin istememişti. Elini kumral olanın yanağına götürüp derin bir öpücük kondurmuş her zaman ki gibi bir nefesi içine çekmişti. Aynı zamanda boynuna da ufak bir öpücük kondurmayı ihmal etmemişti.

Şaşırmış fakat belli etmemeye çalışarak gülümsemişti. Cengiz'in olduğu tarafa bakıp arabasından inmiş sigara içtiğini görmüştü.

Nefretin KalbiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin