B.2 "Su Şişesi"

1.9K 137 19
                                    


B.2 "Su Şişesi"

"Siktir."

O kadar saçma bir durumdaydım ki. Ne kurtulabilme imkanım vardı, ne de açıklayabilme ihtimalim.

Kaşları çatılmış yüzünde hiç iyi bir ifade olmayan surata bakarken iyi düşüncelerim hızla dökülüyordu. Karşısına geçip, 'Ya şey birlikte olmanız bana çok tuhaf geldi ben de türlü bahanelerle burada kalıp sizi dinledim.' diyecek halim yoktu.

"Ne işin var lan senin burada?" Güzel ve yerinde bir soruydu. Elimle dolapları göstererek konuştum. "Giyiniyordum."

"Giyiniyordun, öyle mi?" bunu kafasını sallayarak tehtidkar şekilde söylemese belki cevap verebilirdim, fakat sıkılı yumrukları bile konuşmamam için çok yeterli bir sebepti.

Ta ki "Konuşsana lan." diyerek iyice dibime girene kadar. Hafif bağırır tonda söylemişti.

"Giyiniyordum işte evet." Gözlerinin içine baktım. Belki benden güçlü olabilirdi. Belki dövse şirazem kayacak olabilirdi. Ama bunların hiç biri cesur olmamam için bir sebep değildi. Şu ana kadar yediğim dayaklar ve ettiğim kavga tecrübelerinden dolayı çok da pasif kalmazdım sanırım. Elimiz armut toplamıyordu hani. Belki mor bir göz, belki patlak bir dudak hediye edebilirdim ona.

Hiç iyi gözükmeyen hafif bir sırıtışla bana doğru eğildi. "Dalga mı geçiyorsun lan benimle? Kaç saatte giyinemedin mi amına koyayım?" Sonlara doğru yükselen sesiyle ve solan gülüşüyle sormuştu.

"Giyindim çıkıyorum işte bırak da gideyim." dedim onu iterek. "Bak sen, giyindin, çıkıyordun ha?" Kollarını birleştirdi ve bakışlarını yeniden bana dikti.

"Çok fazla sorgulamıyor musun bazı şeyleri?" derken kapının açılmasıyla ikimizinde bakışları gözükmeyen kapıya doğru döndü. Doruk Gökçe'yi iyice kenara doğru çekiştirip kolumdan tuttu ve dolapların arasından çıkardı bizi. Gördüğüm beden hocasına kalpli gözlerle baktım. Adam hayatımı kurtarmıştı.

"Çocuklar napıyorsunuz burada ders başladı?" dedi mavi eşofman takımlı Can hoca. Her şey değişiyor bir bu hocanın eşofman takımı değişmiyordu galiba. Ya da aynı eşofman takımından evinde on tane falan vardı.

"Biz de tam çıkıyorduk hocam." dedi Doruk suratında sevecen bir gülümsemeyle.

Can hoca kapının yanından çekilip eliyle Doruk'u işaret etti. "Sen on saniye içinde üstünü giyiyorsun," işaret parmağı bana döndükten sonra dışarıyı gösterdi, "Sen de derse gidiyorsun, haydi." Hocanın sözlerinin bitmesiyle yanımdaki şahıstan uzaklaşıp dışarıya çıktım.

Sanırım bu seferlik şansım yaver gitmişti.

***

Okul bitmiş ne kadar artist tavrımdan ödün vermesem de. Olabildiğince kaçmaya çalışmış ve başarmıştım da. Kalan ders ve tenefüslerde hiç karşısına çıkmamış arkadaşlarından birini bile görmemiştim.

Tabi bu sonsuza kadar böyle gidemezdi. Belki beni dinlese kimseye bir şey söylemeyeceğimi anlar ve dövmekten vazgeçebilirdi ama ne mümkün. Gerçi düşünüyorum da. Benim de Gökçe ile ilişkim olsa ben de riske atmazdım.

Adamın adını, kim olduğunu, ne iş yaptığını falan bilmiyordum. Sadece okulda hatrı sayılır bir namı vardı işte. Emre'nin de yardımlarıyla olayı kavramıştım. Benlik bir durum yoktu zaten. Benim ağız tadımı bilen biliyordu. Gökçe ile işim olmazdı yani.

Nefretin KalbiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin