Evinin kapısı daha önce hiç çalınmamışçasına çalıyor gibiydi. Bir an rüya gördüğünü sandı ama hayal dünyasında olamayacak kadar rahatsız edici bir sesti. Aynı zamanda çalan telefonunun melodisini de işitmeye başladığında artık bir şekilde kalkması gerektiğini anladı. Kapıdaki kişi her kimse çalıp çalıp gidecek biri gibi durmuyordu.
Gözleri yavaşça aralandığında ilk önce kısık gözlerle tavanı izledi. Yaklaşık bir on saniyenin sonunda elini hala çalmaya devam eden telefonuna atıp kendisine çevirdi. Yeni uyanmış gözleri ani gelen telefon ışığıyla kapansa da kısa bir süre içerisinde alışmıştı. Ekranda ki ismi okuduğunda şuanki kafasıyla yanlış gördüğünü düşündü. Gözlerini biraz yukarı saate kaydırdığında ise kaşlarını iyice çatmıştı. Gecenin biriydi ulan.
Artık ne kadar kendine bu adamın hareketlerine şaşırmayacağım dese de gecenin bir köründe canını almaya gelmiş gibi kapısını çalmasına, arayıp durmasına, şaşırmadan edemezdi. İyi ki annesi bugün nöbetteydi. Mazallah kadınının yüreğine falan inebilirdi yoksa.
Neler olduğunu kapıya gitmeden öğrenemeyeceğini fark ettiğinde aniden doğruldu. Önce odasına sersem bir bakış attı. Sonra da yerinden kalkıp kapıya yürümeye başladı. Ulaştığı kapıyı hiç beklemeden açtı.
Kapıda hafif bol pantolonu ve her zaman ki üstüne yapışan siyah tişörtü ve ceketiyle Doruk'u görmeyi beklediği için şaşırmamıştı.
"Umarım biri ölmüştür yoksa gecenin bir köründe kapımı bu şekilde çalmanın hiç bir açıklaması olamaz."Doruk kapı açıldıktan sonra söylediği şeyleri takmadan çocuğu süzdü. Yeni uyandığı her halinden belli oluyordu. Yüzünde ki ve dudaklarındaki hafif şişlik yarı mayışık bakışları bunlara bir örnekti.
"Hazırlan."
Ege kaşlarını kaldırdı bir şey demeden. Kendisini konuşmak için yormak isteyip devamını getirmesini istediği belliydi.
"Gitmemiz gereken bir yer var yorma beni hazırlan." Kullandığı uysal ses tonu onun inat etme ihtimalini az da olsa kırmak içindi.
"Gelmiyorum ben bir yere birader uyuyacağım hadi." dedikten sonra kapıyı kapatmaya yeltenmişti ki ters taraftan gelen ani güçle başarılı olamadı.
"Son kez söylüyorum yorma beni."
Ege gülümseyip onu kapının dışına ittirdi kışkışlarmış gibi. "Yorulmamak için defolup gidebilirsin mesela."
Doruk sıkkın bir şekilde kafasını tavana çevirip ofladı. Gözlerini yeniden ela gözlü olana çevirdiğinde cebindeki ellerini seri bir hareketle çıkarıp çocuğu belinden yakaladı. Havaya kaldırması antrenmanlı vücudu sayesinde çok da zor olmamıştı. Ayağıyla da kapıyı ittirip kapanmasını sağladı.
"Lan." Tek koluyla kaldırdığı çocuğu ağırlığı sebebiyle odaya götürürken ikinci elinden de destek aldı. "Doruk siktir git ya."
Odaya geldiğinde kollarındaki çocuğu dolabının yanına bıraktı. Sinirli olduğu her halinden belli olan gözlere kısa bir bakış attı.
"Bugün bizim çocuklarla bir yere gideceğiz Cengiz de olacak. Ağzını arayıp bir şeyler öğrenmemiz lazım artık." Ona kızgın bakışlar atmaya devam ederken dolabına doğru çevirdi omuzlarından tutup. "Sen de bizimle geliyorsun o yüzden hazırlan." Ege içinden bildiği bütün sabır dualarını sıraladı. Sınanıyordu işte. Baya baya sınanıyordu.
Doruk arkasında bıraktığı çocuğun bir şey demesine izin vermeden dışarı çıkmıştı. Ege de o çıktıktan sonra söve söve dolabını açmış üstüne bir şeyler geçirmişti. Fazlasıyla kısa bir hazırlanma faslından sonra dışarı çıkmış duvara sırtını yaslayıp arabasının anahtarını çevirerek onu bekleyen çocuğu görmüştü. Onu hiç takmadan -hem de daha fazla sinirlenmemek için- hiç durmadan kapıya doğru yürümeye başladı. Evin anahtarını alıp evden hızlı bir çıkış yapmış merdiven iniyordu. Dış kapıya gelmişti ki arkadından gelen adım seslerinin hızlandığını duydu. Doruk bir kaç saniyede ona yetişmiş hatta elini tutarak önüne geçmişti. Dışarı çıktıklarında elinden tuttuğu çocuğu arabasına yürütmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefretin Kalbi
Fiksi RemajaBir insan başka bir insanı nasıl severdi? Severken nefret edebilir miydi? Ya da olmaması gerekirken bile bile ona gider miydi? Kim bilir?