porselen kalbim

2.3K 96 227
                                    

herkese merhaba! heynmel ile bir şeyler deniyoruz... one shotlardan oluşacak. lütfen desteklerinizi esirgemeyin 🥺 iyi okumalar perisiii 🧚

kurgumuzun edit linkini buranın yorumuna bırakıyoruz. 🎶

"sen hatırlamazsın,
ben unutmam."

insanın kendisini çıkmazda hissettiği anlar olurdu. nefes alamadığınızı, klasikleşmiş tabirlerle kelimelerin boğazınızda düğümlendiğini ve bu düğümün büyük bir acıyla ağlamanızı engellediğini düşünebilirdiniz. insan, sürekli böyle anlar yaşardı.

aybike tam anlamıyla böyle bir andaydı. canı yanıyordu. kelimeler boğazında düğümleniyor, bu düğüm ağlamasını engelliyor ve yaşadığı stres ellerinin titremesine neden oluyordu. beceremiyordu. sakinleşmeyi, ağlamayı ya da konuşmayı bir türlü beceremiyor, kendisini dizginleyemiyordu.

telefonundan saate baktı. gecenin ikisine geliyordu. dışarı çıkamazdı, korkardı. ama odasında tek başına durdukça duvarların üstüne üstüne geldiğini düşünüyor, nefes almakta zorlanıyordu. böyle anlarda berk olurdu yanında, sakinleşmesine yardımcı olurdu ama şu an yoktu.

çaresizce aramalar kısmına girdi. arasa eğer rahatsız etmiş olur muydu?

düşünemedi.

şu an düşünebildiği tek şey yalnız başına oldukça nefes alamadığını hissetmesiydi. berk'in numarasını buldu, aradı ve kulağına götürdü.

telefonun çalışlarını büyük bir sabırsızlıkla dinlemeye başladı. ona iyi gelen tek şey berk'ti, başkası yoktu. hiç kimse yoktu.

telefon sonlara doğru açıldığında, "berk," dedi çaresizce. berk ise aybike'yi duymadı. kesik kesik aldığı nefesler, telefonun ucundan duyulan hırıltılar ve tiz iniltileri işitti, aybike. hiçbir şey söylemedi. açamadı ağzını.

boğazındaki o yumru iki katıydı artık.

gözlerinin dolduğunu ama bir türlü akamadığını hissetti. yapamıyordu. ağlayamıyordu. "önemliyse söyle," dedi berk nefes nefese. "yoksa kapatalım, meşgulüm." cevap veremedi. hissettikleri o kadar yoğundu ki...

nefes alamadığını hissettiği için berk'i aramıştı. şimdi daha şiddetli sıkışıyordu göğüs kafesi. acımasızca bir el geliyor, sıkıyordu sanki. ama can verdirtmiyordu. acıtıyordu, kanatıyordu, öldürmüyordu. bir tür işkenceydi bu.

berk özkaya'yı sevmek, aybike eren'in işkencesiydi.

telefonunun ucundan belli belirsiz gelen, "çok güzelsin," sesini işitti, aybike. telefonu kapattı, bir kenara fırlattı ve yüzünü avuçlarının arasına aldı.

duymamalıydı. berk'i hiç aramamalı, acısının üstüne başka bir acı eklememeliydi. neden yapmıştı ki? bilmiyor muydu kızılı? bu saatte neler yaptığını tahmin edemez miydi?

"ağla..." dedi kesik kesik. "ağla, yalvarırım ağla. canım böyle çok acıyor." nefes alamadı, ağlayamadı. gözleri dolu dolu ayağa kalktı, odasının balkonuna çıktı. temiz havayla doldurmak istiyordu ciğerlerini.

işe yaramayacağını biliyordu. şehrin kargaşasıyla meşgul etmek istiyordu kendisini. beklememişti. zaten çok kötü bir ruh halindeyken daha kötüsünün berk tarafından eklenebileceğini asla beklememişti, bekleyememişti.

yansıma / ayber • one shotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin