beni sen öldürdün

73 10 19
                                    

İtalik ile yazılan yerler, geçmiş zamandır.
İyi okumalar!!






Taehyun ve Beomgyu ıssız bir denizin kenarında oturmuş, dalgaların sesini dinliyorlardı.

"Bilir misin Taehyun, Zeus sözünü tutmayan tüm aşıklarla alay edermiş oysa Zeus, aşkın ne olduğunu bilmiyormuş. Poseidon da bu alay etme işini dalgalarıyla yaparmış. Yalan aşklara, dalgalarıyla alay edermiş."

Beomgyu, Taehyun'un eskisi gibi olmadığını fark edeli uzun zaman olmuştu. Sürekli onun ile ilgileniyor, yarını yokmuş gibi seviyormuş Beomgyu'u o zamanlar.

Beomgyu'nun ne kadar hoşuna giden bir durum olsa da, garip gelmiş ona.

İşte o zaman anlamaya başlamış Beomgyu. Taehyun, gidecekmiş.

İlk çıkmaya başladıkları zamanlar Taehyun, aile evinden nasıl kaçtığını anlatmış Beomgyu'a.

Taehyun kaçmadan önce sürekli annesini öper, kardeşleriyle daha fazla oynarmış. Gitmeden önce anın tadını çıkarmak ister gibi normalde yaptığı şeyleri daha fazla yapmış.

Beomgyu'a da öyle davranıyormuş kaç gündür. Beomgyu anlamış o zaman.

Ama yine de içindeki bir his, Taehyun'un gitmeyeceğini söylüyormuş ona. O gidemez, seni bırakmaz ve daha birçok cümle.

Ama boşunaymış. Çünkü Taehyun gitmiş, bırakmış Beomgyu'u.

Her ne kadar bir mektup bıraksa ya da gitmek için bencilce bir sebebi olmasa da, gitmiş sonuçta. Beomgyu, uzun süre atlatmamış gidişini. Onun ölümünü engelleyen insan, ölümünün sebebi olmaya başlamış.

Beomgyu gittikçe zayıflamış. Tombul yanaklarının yerini çökük yanaklar, galaksiyi andıran gözlerinin yerini kırmızı gözler ve canlı teninin yerini soluk tene bırakmış vücudu.

Ölmeyi düşünmüş. Kendini öldürmeyi, bu acılara son vermeyi. Gittiği yerde daha mutlu olacağını, belki kardeşini bile görebileceğini düşünmüş.

Kararsızmış bu konu hakkında. Kararını netleştiren ise Nayeon olmuş.

Bir gün Nayeon, Beomgyu'nun yanına gitmiş ve ağlamaya başlamış. Beomgyu şaşırmış, ona ne olduğunu sormuş ama Nayeon o kadar çok ağlıyormuş ki, resmen dünya ile olan ilişkisini koparmıştı.

Bir süre sonra Nayeon, konuşması gerektiğini fark edebilmişti.

"Beomgyu, oğlum. Bilirsin, çocuğum olmadı benim. Kim bilir, belki senin gibi bir tane oğlum, ya da menekşeler kadar güzel yürekli bir kızım olurdu. Lakin olmadı.

Sonra buraya taşındım. Burada bir şeylerin değişeceğini düşündüm ve geldim buraya. İyi ki de gelmişim. Bak, burada bir oğlum oldu.

Beomgyu, oğlum gibisin sen benim.

Seni üzgün görünce bende üzülüyorum, yemek yemiyorsan bende yemiyorum, iştahım kaçıyor.

Oğlum, toparla kendini. Hem onun bencil bir sebebi yok ki. Belki bir şeyler düzelir ve geri döner, bilemeyiz. Biraz sabret Beomgyu. Çok sabrettin biliyorum ama lütfen sabır et oğlum."

Beomgyu o gün anlamıştı ki, Nayeon'u bırakamazdı. Hen dediklerinde de haklıydı kadın. Belki bir gün geri dönerdi.

"Sen! Sen öldürdün onu!"

San'ı ilk defa bu kadar sinirli ve çökmüş görüyordu Taehyun. Pek görüşme imkânları olmasa da yakın dostu olan, ona iyilikler yapan adam ile karşısındaki adamın aynı kişi olduğuna inanılmazdı. Çünkü karşısındaki adam, her an ona zarar verecekmiş gibi duruyor, bir yandan da gözlerinde olan ve git gide büyüyüp, derinleşen okyanusu bırakacakmış gibi duruyordu. Ona iyilikler yapan ve yakın dostu olan adam ise, böyle değildi. Daha mutlu, güler yüzlü ve gözlerinde okyanus yerine topraktaki tohumlar kadar umut taşıyan parıltılar vardı. Bu yüzden Taehyun ne olduğunu daha çok merak etmiş ve bu merakına doğru oranla yükselmeye başlayan korkusuna engel olamamıştı.

Moonlight Sonata by TaegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin