Günaydın! Yeni bir gün. Aynı olan şey ise bugün de okul var. Sabahları saati kurup alarmdan önce uyanan bir ben varım herhalde. Gün doğumu da gün batımı da benim için çok özeldir. Sıcak veya soğuk fark etmez balkona çıkar, o taze havayı solurum. Kuşları izler onlara da günaydın derim. Ne demiş Cemal Süreya; Hayat kısa, kuşlar uçuyor.
Düşünmeye zamanım vardı. Dün olanları düşündüm. Bana neden öyle dedi? Kafka ve Milena'yı biliyor mu? Neden o kadar soğuk? Nerden çıktı geldi? Sorular, sorular... Tamam Berfin sakin ol dedim, içimden. Artık hazırlanmalısın. Hemen odama gittim, kıyafetlerimi giydim, saçlarıma çok özenmedim. Dağınık bir şekilde topladım. Anneme günaydın dedim. Canım annem benim! Kahvaltımı hazırlamış bile. Keyifle kahvaltı yaptık, biraz da sabah sohbeti. Çantamı hazırlayıp, annemi öpüp, servisi beklemeye indim. Birkaç dakika sonra servisim geldi. Her zamanki yerime, cam kenarına oturdum. Müzik listemden sabah müziklerimi dinledim. Yolu izledim. Servistekilerin birkaç sorusuna cevap verdim. Kafam okuldaydı, derken okula geldik. Servisten inip okula doğru yürüdüm. Sanki etrafımdaki hiçkimseyi görmek istemiyordum. Merdivenleri çıkıp sınıfa girdim. İçeridekilerle günaydınlaşıp çantamı bıraktım. Kapının önünde Elvin'i bekledim. Bir yandan da gözüm Sarp'ı arıyordu. Elvin'i gördüm çantasını sınıfa bırakıp beraber kantine indik.
-Kızım dün ne oldu öyle? Ne dedi o çocuk sana?
+Güldüm. Hatırlamıyorum ya. Sahi ne dedi?
-Hadi Berfin hadi. Adın gibi biliyorsun ne dediğini.
+Tamam tamam sustum. Hadi sınıfa çıkalım.
Sınıfa çıktık. Herkes çoktan oturmuş Hocanın gelmesini bekliyordu. İçimden kandırdım diye bağırmak geliyordu. Lakin sustum. Olsundu, güzeldi. Elvin ile yerlerimize oturduk. Peşimizden Murat Hoca girdi. Günaydın çocuklar dedi ve yoklama almaya başladı. Sarp yoktu. Açıkçası biraz merak ettim. Ama sadece biraz. Biraz yani. Nerdeydi bu çocuk? 279 Sarp Arslan.
Vay, beyefendinin soyadı Arslan mıymış? Evet, beğendim bunu. Murat Hoca: Sarp kim dedi ve yok mu dedi. En önde oturan Burak: Hocam yeni öğrenci ama gelmemiş dedi. İkinci günden yok yazılmayı başaran Sarp. Alkışlıyorum gerçekten. Ders Matematikti. Tahtaya yazılan önemli notları deftere geçirdim. Saate baktığımda dersin bitmesine 7 dakika vardı. Kapı çaldı. Hemen bakışlarımı kapıya yönelttim. İçeri Sarp girdi. Pardon Hocam servisi kaçırmışım dedi. Özür dilerim. Murat Hoca Sarp sen misin dedi. O da evet benim dedi. Hoşgeldin otur bakalım dedi Murat Hoca. O da etrafa bakmadan sırasına oturdu. Tabi bu arada ders bitti zil çaldı herkes teneffüse çıkıyordu. Elvin Berfin yavrum ben şimdi Cenk'in yanına gidicem. Gelince beraber bahçeye inelim olur mu dedi. Olur tabi git keyfine bak dedim. Sınıfta tek tük birkaç kişi, ben ve Sarp kaldı. Yanına gidip gitmemekte tereddütte kaldım. Güven kendine, alt tarafı selam vereceksin işte dedim. Bi yanım git bi yanım gitme diyordu. Ama henüz hiç arkadaşı yoktu ve yalnızdı. Sıramdan kalktım ve yanına doğru ilerledim. Günaydın Sarp dedim. Vay canına Berfin, aferin kızım sana dedim içimden. Diğer yanımda bunlara ne gerek var alt tarafı bir selam verdin işte diyordu. Kafasını kaldırıp yüzüme baktı ve sonra yüzünü tekrar aşağı indirdi. Bir cevap verir mi diye birkaç saniye bekledim ve o an o telefonu kırmak istedim. Hayır, cevap gelmedi. Beyefendiye bak, bir günaydın demek bu kadar zor mu? Derin bir nefes aldım. Olduğum yerde geri döndüm domates gibi olmuş suratımı kimse görmesin diye hızla aşağı indim. Kimsenin beni görmesini istemediğimden bahçede sinirli bir şekilde volta atmaya başladım. Tabi, bu arada iç ses bağırıp, çağırıp tepiniyordu. Ne sanıyordu bu kendini? Bir daha iyilik falan yok buna. Sınıfa yeni geldi dedik, günaydın dedik, yabancılık çekmesin dedik... Salaksın kızım sen dedim kendi kendime. Bu sinirin üstüne şimdi bir kaç paket çikolata iyi gider.
Olamaz koordinat alanıma Efe girdi. Asla kaçamam, görmezden gelemem. Efe esmere yakın, orta boylu, yeşil gözlü bir çocuk. Onunla okulun müzik klübünden tanışıyoruz. Çok iyi gitar çalar. Özel biridir benim için.
-Selam Berfin,görüşemiyoruz uzun zamandır. Nabersin? Gelmedin bi türlü çalışmalara.
+Oo Efe... Ne desen haklısın. Dersler, projeler işte. Senden naber?
-Bende iyiyim. Söylemiştim ya bir parça üzerine çalışıyordum bitti artık. Senin de dinlemeni istiyorum. Ne zaman müsaitsin?
+Aa tamam. Çalışmalara en kısa zamanda katılıcam. Yarın müsaitim. Öğle arası müzik odasına gelsem olur mu?
-Olur tabi, sabırsızlıkla bekliyorum. İyi bak kendine, görüşmek üzere.
+Gülümsedim. Tamamdır iyi çalışmalar, görüşürüz dedim.
Efe sayesinde sinirim biraz geçmişti. Ama hatırlayınca yeniden moralim bozuldu. Karışık duygular içerisinde kantine gittim. Çikolata krizimi dindirmek için 3-5 paket çikolata aldım. Kantinde elimdeki çikolataları gören arkadaşlar hepsi senin mi diye sordular. Bende evet hepsi benim, kimseyle paylaşmam anca yeter dedim ve güldük. Afiyetle yediğim 2 paket çikolatadan sonra keyifli bi şekilde sınıfa çıktım. Amaaaaaan dedim. Az önce olanları unuttum bile. Sırama oturup kulaklığımı taktım. Dünyaya yansa umrumda değil. Tabi içeri girerken gözüm Sarp'a takıldı. Beyefendinin umrunda değil. Hala telefonuyla ilgileniyo. Üstelik resmen sırıtıyor. Bende boşuna sinir oluyorum. Olacak iş değil. Ders başlamak üzereydi. Elvin Hanım anca geldi. Bir de birlikte gezecektik güya bahçede, bak sen. Tripli tripli Elvin'e baktım. O da özür diler gibi gözlerime baktı. Sonra gülümsedik birbirimize, barışmıştık bile...
Tam o sırada içeri Turgut Hoca girdi. Çok severim kendisini. Tarih öğretmenlerinin bir tanesi! Bu dersi seviyorum, bazen sıkıcı olsa da. Tarih öğretmenimiz de Sarp ile tanıştı. Arada göz ucuyla Sarp'a bakıyorsam, sonra bana bir günaydın bile demediği aklıma gelince yeniden sinirleniyorsam ne olmuş yani? Ben tam bunları düşünüyorken Turgut Hoca: Berfincim bugün iyi misin? Önüne dönsen, dersi daha iyi dinlemiş olursun değil mi diye bana takılmasın mı... Herkes güldü,Berfin ise domates... Tam peki hocam diyecekken dün duyduğum sesi bir daha duydum.
Sarp: Hocam bence Berfin benim yanımda otursun. Hem böylece kafasını çevirmeye gerek kalmaz. Sınıf o anda dondu. Sınıf değil, dünya dondu sanki. Bu sözleri duyunca baştan aşağı öfkeye kapıldım. Bu çocuk kendini ne sanıyor ya? Ne demeliyim ben şimdi?