Bendeki çok utanmış ve bir o kadar öfkeli hali gören Turgut Hoca: Çok beklersin Sarp Efendi. Biz bu kızları dokuzuncu sınıftan beri ayıramadık. Sen sıra arkadaşı arıyorsan başka.. Diye söze devam edecekken sınıf kapısı çaldı. Ama ne çalma. Aynı zamanda koridorda bağrış çağrış sesler de gelmeye başladı. Kapıyı yumruklayıp içeri kendini zor atan çocuk, sanırım onuncu sınıflardandı, kendisi nefes nefese hocam hocam diyor lafının gerisini getiremiyordu. Bu arada koridor yıkılıyordu sesten. Hepimiz ayaklandık. Kimimiz camlara koştu. Turgut Hoca: Neler oluyor evladım anlatsana diye çocuğa çıkıştı. Çocuk nefesini toparlayıp tam anlatacakken havlamaları duyduk. Elvin ile birbirimize baktık. Sınıf karıştı, kulaklarıma inanamadım. Ne gün bee!
Çocuk Turgut Hocam önce okulun bahçesine sonra da okulun içine bir kaç köpek girdi. Köpekler Ali Hocayı kovalıyordu önce. Bende koridordaydım, nöbetçiyim. 5-6 tane köpek dağıldılar okulun içine...
Tamam tamam sakin olun çocuklar. Çıkarırlar şimdi. Ben bakayım, serbestsiniz, dışarı çıkmayın dedi Turgut Hoca. Elvin ile birbimize bakarak anlaştık. Bizde geliyoruz hocam dedik, kararlı bir şekilde. Haydaaa dedi Turgut Hoca gelin bakalım. O an hayır diyemeyeceğini anlamıştı. Ben Hocam açtır o zavallılar diye söze başlamıştım ki koridorun sonunda biri açık kahve ve cılız diğeri siyah iki köpek nereye gideceğini bilemeden dolanıyordu birbirinin etrafında. Bağırmayın, korkuyorsanız içeri girin dedim kafasını uzatıp kapıdan bakan bir kaç kişiye. Bu arada Hüseyin Amca, müdür, bir kaç öğretmen de hem öğrencileri sakinleştirmeye hem de köpeklerin tamamının dışarı çıkmasına çalışıyorlardı. Müdürümüz kızım girin sınıfınıza hallediyoruz biz dedi. Turgut Hoca müdüre bir bakış attı ve Kemal Bey kızlar benimle merak etmeyin dedi. Elvin: Hocam biz korkmuyoruz asıl köpekler korkmuş yardım edebiliriz dedi ve cevap beklemeden koridorun sonuna köpeklerin yanına gitti, bende arkasından. Dışarı çıkmak isteyen, şaşırmış, zavallı köpeklere yol gösterdik. Yanımızda yürüyerek aşağı indiler. Sakindim, Elvin de öyle. Seviyorum hayvanları. Tarçın'ımı kaybettiğimden beri yeni bir hayvanım yok. Elvin'in Lord'u ile idare ediyorum. Çok bağlanmak istemiyorum. Tarçın'ımın yokluğuna zaten zor alıştım. Evet, ortalık sakinledi. Biz çok bir şey yapmadık ama köpeklerin tamamı dışarı çıktı. Kimse de bir şey yok. Sadece gereksiz panik. Köpekler aç ve zararsız. Okulun çöp kovalarını devirmişler zaten. Ali Hoca da kovalayım derken köpekleri kızdırmış. Of be ne gündü! Çok acıktım. Turgut Hoca teneffüse az kaldı. Gelin çay ısmarlayayım size süper kahramanlarım dedi. Siz gerçi soğuk çay ile kandırılan bir nesilsiniz. Hangisini isterseniz artık. Güldük. Zil çaldı. Kalabalık olmadan yemek alalım önce hocam açız biz, çay borcunuz olsun sonra alırız dedim. Biz yemek Turgut Hoca çay istedi Leyla Abladan. Attık kendimizi bir masaya. Kantine inip bizi soru yağmuruna tutan arkadaşlara zafer işareti yapıp göz kırptım. Çok açız, gidin sonra basın açıklaması yaparız dedim ve büyük bir iştahla yemeğime odaklandım. Abim mesaj atmış. Telefondan ona olanları anlatıyordum bir taraftan. Cenk geldi masaya oturdu. Gözümle selam verdim. Elvin ile sohbete daldılar. Afiyet olsun dedi biri başımın üstünde. Sesi tanıdım, of ya Sarptı bu olamaz. Ağzım yemek dolu... Dejavu. Bu anı yaşamıştık değil mi? Duymamazlıktan da gelebilim, teşekkür de edebilirim. İç ses karar ver. Saat intikam saati mi?