2: Can ve Yalan

54 5 0
                                    

"Evet. Ölüm. İnsanın Tanrı'sına kavuşması. O en kutsal an... Tanrı'ya ulaşılan en kutsal an. Varoluşun tek gerçek anı... Ölüm. Tanrı'yla birleşme..."

Tezer Özlü 

Jessies Death

                               Nazan Öncel, Bırak Seveyim Rahat Edeyim

Sahnedeydim.

İnsanlar bunu da oyunun bir parçası zannetmişler, bana kulak kesilmişlerdi. Ama oyun yoktu. Onlar yaşasa içlerinin kan ağlayacağı gerçekleri anlatırken, onlar çocuklarına, bak masal anlatıyor dinle, diye gönül eğlendiriyorlardı.

Bu anlattıklarım çocuk masalı gibi geliyordu, farkındayım.

Ama bu anlattıklarıma ağlamaya başlayacak olanlar ilk büyükler olacaktı.

"Bir gün küçük prenses, küçük ayaklarıyla koşup oynarken koca sarayın içinde, genç kraliçenin ağlayışını duymuş. Geride kalan ve onu arayan dadılarını boş verip, kraliçenin odasının kapısına yaslanmış. Annesinin ağlayışını dinlemiş bir süre. Acaba ben mi üzdüm onu, diye düşünmüş. Çok mu şımarıklık yaptım? Dadılarımı mı üzdüm? Ödevlerimi mi yapmadım? Acaba ben mi üzdüm annemi? Sonra kralın otoriter sesi doldurmuş odanın içini. Ağlayıp durmamasını haykırmış kraliçeye. Annesi zorlukla yutmaya çalışmış hıçkırıklarını. Prensesin sanki her bir kalp ritmi azalmış annesinin silinip giden hıçkırıklarıyla. Kral hiç durmadan ailesinden, sarayından, prensesten özellikle de prensesten bıkkınlığını nefretini belirtmiş cümleleri arasında. Ne yaptığının bile farkında olmayan prensesin kalbi her seferinde biraz daha kırılmış, babasına ait olan boşluk biraz daha büyümüş. Yavaşça ayrılmış kapının önünden. Uzaklaşmış o kapının önünden. Minik adımlarını prenses köşküne döndürmüş. Sarayın koca koridorlarında onu bulan dadılar tam onu azarlamaya hazırlanacakken prensesin her zaman bahar menekşeleri açan suratında kardelenlerin çıktığını fark etmişler. Neler olduğunu sormuşlar prensese. Prenses cevap vermemiş. Odasına varmış. Elbiselerini çıkarmadan yatağına girip gözlerini kapatmış."

Derince bir nefes aldım. İnsanlar gene huysuzlanmaya başlamışlardı, hiç başka yaptıkları bir şey yokmuş gibi.

Kemanı tekrar omzum ve çenem arasına sabitleyip çoğu insanın vals şarkısı deyip ayaklanıp dans edeceği ama o küçük prensesin ve kraliçenin en sevdikleri melodiyi çaldım. Bu melodi artık bir vals, bir şenlik şarkısı değil; prensesin ağıt şarkısıydı.

2: Can ve Yalan 

Bu hayata karşı herkesin bir tutumu vardı. Kimisi bir aileyi yaşatmak için yaşardı. Kimisi Tanrı korkusundan, kimisi ölmekle yaşamak arasında asılı kalırdı.

Ölmek ve yaşamak arasında asılı kalmak öylesine tehlikeliydi ki bu insanların arasında. Bir dala tutunup yaşamak öylesine zordu ki bu devirde... Sağlam, çok sağlam bir dal olması lazımdı. Öyle sağlam olması lazımdı ki sen bırakmak istesen de yaprakları tıpkı bir sarmaşık gibi sarıp elini bırakmamalıydı. En takatin kalmadığı zamanlarda bir gölge olup korumalı seni güneşten, en düşeceğin zamanlarda altına yapraklarından yastıklar yapmalıydı.

Gözlerinde bir kişi taşımalıydı yaşayan. Gözlerinde ki de onunla beraber yaşamalıydı. Gözlerindeki kişi onu beklemeden ölenlerin pek gayesi olmazdı bu pisliklerle dolu savaş alanında. Yaşamak onlar için sadece zahmet edip nefes almaktı. Oysa onlar toprağın altındaydı. Üzerlerine bir kürekte biz toprak atmış hatta ve hatta mezar olarak adlandırdığımız toprak yığınlarının üzerine güller, karanfiller dökmüştük. Harbiden, ne işe yarıyordu bu üzerimize atılan her kürek toprak. Topraktan geldiğimizi kanıtlamak, toprağın tekrar bizi yanına alacağına inanma çabamız neydi bu kadar?

KİBRİT İLE BARUT, METASTAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin