4: Kumru Kuşları ve Feda Çiçekleri

17 3 0
                                    

"İnsanın söylemek isteyip de hani söyleyemediği sözler vardır ya, Ne bileyim böyle bir, böyle bi kanser gibi hani. Büyüdükçe büyüyor, büyüdükçe büyüyor anladın mı? Büyüdükçe büyüyor işte... Seni gördükten sonra Leyla, sen öyle büyüdün ki içimde, her yanım sen oldun anlıyor musun? Sonra ben sensiz olamadığımı anladım. Yalanlar söyledim sana, bir sürü yalan söyledim sana, evet. Bu yalanlar öyle büyüdü ki kaçıp gideceğinden korktum. Hep böyle bir korku vardı içimde. İşte sen içimdeki o korkuydun Leyla. Senin yanında mutsuz olmaya bile hazırdım ben. Hani dünyaları verseler, anladın mı? Dünyaları verseler vazgeçmem derler ya, öyle olmuyormuş işte, o kadar basit değilmiş Leyla. Birinin çıkıp başkalarını düşünmesi gerekebiliyormuş yani anladın mı? Onların mutluluğunu, sevgilerini, acılarını yani ne bileyim.. bazen sevmek fedakarlık yapmayı gerektirebiliyormuş. Anlıyor musun? Ben seni hep beklerim, bir saatte beklerim, bir ömür boyu da beklerim."

Leyla ile Mecnun

Pençe, Melike Şahin 

Pera, Seni Kaybettiğimde 

Bu oyun bitmeyecekti. Bu sahnenin kıyısında köşesinde ölecektim, bu oyun yine bitmeyecekti. Bu oyun ömür boyu sürecekti.

Elimde artık bir gitar vardı. Hala görünmüyordum perdeden. Ama sesimi hala duyuyordu seyircim. Çocuklar huysuzlanıyordu. Birkaç kişi hala merakla dinlemeye devam ediyordu. Salondan çıkmak isteyenler vardı.

Çıkamıyorlardı. Oyuna bulaşmışlardı.

"Hayatı üzerine kumar oynayan çok insan tanıdım. Oynadığı her masadan galip kalkan birisi yoktur hiç. Sonunda birileri muhakkak ölür. Oynadığı oyun sonucu evsiz kalanı da gördüm, aç kalanı da gördüm, canından olanı da gördüm. Fakat hiç yuvasız kalanı görmemiştim."

Çok yağmur yağan bir gün karşılaşmıştım ilk yuvasız kalan kumarbazla. Öylesine bir sağanak vardı ki dışarıda, beyaz gömleği üzerine yapışmıştı. Siyah saçları alnında düşmüş, zaten dokunsan ağlayacak gibi bakan gözlerinden yağan yağmura inat iri taneler yuvarlanıyordu.

Ve bende o yağmurun altında sırılsıklam yürürken rastladım ona. Ama yürüyemedim yanına. Bir sokak lambasının az ilerisinde duruyordu. Bende tam zıttında duruyordum.

Ortamızda duran sokak lambasının altında bu yağmura rağmen sırılsıklam olmuş ama uçup gitmemiş ya da paralanmamış bir bir gül duruyordu. Kıpkırmızıydı yaprakları.

O bana baktı öylesine ağlıyordu ki içim gidiyordu gözlerinden akıp yağmura karışan her damlaya.

"Evime aldım kumarbazı, ısıttım, kuruttum. Karnını doyurdum. Kalbi aç kaldı. Pişmandı, çok pişmandı. Kumar masasında kazanmıştı da kalbinde kaybetmişti. Öylece kapının önüne koyulmuştu, yuvasının kapısı yüzüne kapatılmıştı."

Bundandı ona hiç kıyamayışım. Onu tanımak hayatımda yaptığım en doğru hata olmuştu. Yanına gönderdiğim herkesi onun yaralarına merhem olmakla görevlendirirken ben, o merhemin Canını daha çok yakacağını biliyor gibi, daha da yanarsa sönmez bırak kabuk bağlasın, diyordu. İz kalsın istiyordu. İzi kalmayan yaraya yara demezdi o. Ona yaptığım tüm yanlışları ve hataları sineye çeker, gene gelir benimle kahve içer, sabaha kadar konuşur, derdimi dinlerdi. O olmasaydı bilemezdim böyle herkesi yaralamayı.

4: Kumru Kuşları ve Feda Çiçekleri

Karşımda bir katil duruyordu. Katil olduğunu söylüyordu. Öyle rahattı ki, karşınızda olsa suratını yumruklardınız.

KİBRİT İLE BARUT, METASTAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin