"Buraya ne için geldiğini biliyorum." Elindeki şarap dolu kadehi sertçe masaya bırakıp Azura'nın çenesini tuttu. Kaliteli ahşap tok bir ses çıkardı ve kurul odasının sessizliğini bozdu.
"Ne yapmak istiyorum Majesteleri?" diyip tatlı tatlı güldü. İblis, şüphesiz bu kusursuz gülümsemeye kanmayacaktı ama Azura her silahını kullanırdı.
"Piç kardeşinle birlikte babanın intikamını alacaksın ha?" Yeşil gözleri oğlununkiler gibi alaycılaştı. "Ben bu ülkeyi yirmi beş yıldır yönetiyorum. Tam yirmi beş yıl. İki çocuk karşıma geçip alay edecek öyle mi?"
Azura nazik bir hareketle kralın elinden kurtuldu. Kralın küçümseyici ses tonuna aldırış etmedi. "Buraya soyadımın verdiği hakla uygun bir evlilik yapmaya geldim. Ailemin suçlarından asil kardeşim ve ben sorumlu değiliz." Nefes verdi. "Sonor Muhafızlığını istemiyorum majesteleri bu lekelenmiş adımız için fazla büyük bir istek olur. Ben sadece merhametli kalbinize sığınarak soylu bir hayat diliyorum." Yalanlar gül kırmızısı dudaklarından tereddütsüz bir şekilde dökülmüştü.
Corren tek kaşını kaldırıp masaya bıraktığı şaraptan bir yudum aldı. "Ailenin öldürülmesini bu kadar çabuk mu kabullendin?" İnanmamış gibiydi.
Azura kalın kadife perdelerin arasından sızan güneş ışığına bakarak yüzünü ifadesiz tuttu. "Ailem annemi öldürerek ilk kutsal kanı döktü. Siz sorumlu değilsiniz majesteleri, elbette. Ayrıca kayıplarımı çabuk kabullenmedim." Sarı gözleri yine yeşilleri buldu. "On yıl oldu."
Corren'in gözleri uzaklara takıldı. Yüzü nefretle buruşmuştu. "Andrew, hain baban hep benim güneş tahtımı istedi. Siz Mortess'ler bir türlü ejderhanın liderliğini kabullenemediniz. Sonor size hiç yetmedi. Daha fazlası, daha fazlası." Dudakları şeytani bir gülümsemeyle kıvrıldı ve Leydi Mortess'e döndü. "İşte size sonuçları."
Azura yalandan gözlerini doldurdu. "Çok zor yıllar geçirdik. Ben sadece acının ve nefretin bitmesini istiyorum, bunun için, samimiyetime inanmanız için babamın ölmesini bekledim. Artık küçük kardeşimden başka kimsem kalmadı." Sesini titretti ve başını eğdi. İblisin ruhunda vicdan kırıntıları kalmışsa önündeki sahneye seyirci olmayacaktı. Eh, kalmamışsa bile en azından inandırıcı olduğunu kanıtlardı.
"Tamam." dedi kral bir süre düşünüp. "Uygun bir evlilik yapana kadar sen ve kardeşin sarayda kalabilirsiniz. Yüklü bir çeyiz hatırlatırım ve ilk erkek çocuğuna benim adımı koyarsın." dedi dalga geçer gibi.
Orospu çocuğu. "Çok teşekkür ederim majesteleri. Çok cömertsiniz." Kral Corren'in iğrenç gülümsemesine karşılık verdi.
Sonraki günler Azura'nın sarayı keşfetmesi ile geçti.
Sabah kalkıyor ve Maera'nın hazırladığı suyla yüzünü yıkıyordu, sonra kahvaltısını odasına getirtiyor ve devasa çiçek bahçesinin güllere ayrılan kısmında elindeki kitabı okuyordu. Akşam yemeği ortak salonda toplu yendiği için Leonel'in olmadığını net bir şekilde görebilmişti.
Günlerinin bu kadar sıkıcı ve sıradan geçmesi elbette uyum sağladığını göstermek içindi, Corren'in onu izlettiğini biliyordu. Dario ve Azura'nın her hareketi İblisin kulağına gidiyordu.Ablasının aksine Dario ise öğleden sonra ve akşamının büyük kısmını kılıç eğitimi ile geçiriyordu, Sonor'da aldığı eğitim şövalyelik için yeterli değildi. Sarayda olmasalar Azura bizzat kendisi çalıştırırdı ama başkent, hatta tüm Perantos genç bir leydinin kılıcı kaldıracak dahi gücü olmaması gerektiğini düşündüğü için bunu denememişti bile.
Akşam güneşi yüz hatlarını kızıla boyarken kılıç eğitimini ve ilk ustasını ne kadar özlediğini düşündü. Çocukluğu ne kadar uzak geliyordu şimdi. Bir anda büyümek zorunda kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderha ve Yılan
Historical FictionBaşka bir zamanda, kadim soyların büyüyle çarpıştığı bir dönemde yaşayan Azura Morgana Mortess. Hanedandaki Vagorin'ler tarafından katledilen ailesinin intikamını almak zorunda. Ama buzdan kalbi ya düşmanına aşık olmak üzereyse? Lordlar, leydiler...