Multimedyada Manolya var..
***********************
Lösemi, bu hastalığı ilk duyduğumda 5 yaşımdaydım.Nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum.Hayata 1-0 yenik başlamıştım. Evet çok kötü bir durum.Her gelenin benim başımda -sanki benden iyi biliyorlarmış gibi- öğüt vermelerinden çok sıkılmıştım.O zaman çok küçüktüm,ufacıktım,minnacıktım...Ailemin ilk göz ağrısıydım.Onların gözünde ben bir melektim belki de. Ama o hastane odası beni çok değiştirdi.Beni kurtarabilmek için her şeyi denemişlerdi.Yapmadıkları şey kalmamıştı.Ama sonuç olarak ilk bulmak zorundaydım.Saçlarım,canımdan bile çok sevdiğim,benim için her şeyi ifade ederken onları bile kestirmiştim. Ağlayarak...
Şimdi bana yalnızlığın tarifini yap deseler hastane odasında acıyla kıvranış vaktidir derim herhalde.Çocukluğumun eş yalnız ve acı günlerini hastane odasında bırakmış olmanın sevinci içindeydim.Sancılı günler,ilaç kokusu, iğneler,ağrılar,ağlayışlar,acılar...Hepsi geride kaldı nihayet. Uygun iliğin bulunduğu gün hastaneyi sevinç çığlıklarımla inletişim geliyor aklıma. Küçük bir çocuğun yaşam çiçeğinin ilk tohumu sanki o anda atılmıştı.Babam ve annemin gözlerinde beyaz papatyalar uçuşuyordu.Beni çok sevdiklerini bir kez daha anlamıştım.Göz bebekleri olan biricik kızlarının, bir kez daha doğacağıydı aslında bu haber.
Haberi duyduktan sonra bayram havası geçti üstümüzden.Hastalığa karşı savaşmamın bir nedenide akranlarımla dışarıda oyun oynayabilmekti. Artık insanların bana acıyarak bakması geride kalmıştı.Sonunda bulunan ilik beni hayata bağladı.Kimin verdiğini bilmiyordum. Her sorduğumda geçiştiriliyordum,önemsiz olduğu söyleniyordu bana.Allah aşkına beni hayata bağlayan kişinin önemsiz olması çok saçma değil miydi? Bu yüzden çok kızgınım onlara...
Ben iyileşmeye başladığım sırada annemin arkadaşı-İlbige teyze- ile görüşmemeye başladı.Zaten Özgür ( ilbige teyze'nin oğlu) de ortada yoktu şu sıralar. Ne kadar da özledim anlatamam. Çocukluk aşkım benim,canıma can kattığımdı. Bana hep "benim sayemde hayata döneceksin" derdi. Çok severdim Özgür'ü. Heafre şeydi bana. Koruyup kollardı beni. Nerde diye sorduğumda, annem bana İstanbul'a gitmek zorunda olduklarını söyledi. Koskoca bir hafta yataktan çıkmamıştım.Bana haber vermeden gitmesi canımı çok acıtmıştı. Beni koruyup kollayan Özgür'üm gitmişti hem de hiç haber vermeden. Şaka gibi değil mi?
Okula başladığım yıllarda- İyileştikten sonra tabii, saçlarım yeni çıkmaya başladığı zamanlarda- çok aramıştım yokluğunu.Emirhan çıktı karşıma. Benim canım arkadaşım abi oldu bana.Bir gün yemekhaneye indiğimde benimle dalga geçtiklerinde beni korumuştu. O zaman tanışmıştım onunla.O günden sonra hiç bırakmadık birbirimizi.Abi kardeş olduk. Emirhan beni kardeşi gibi sahipleniyor ve herkese karşı koruyordu. Bir hatamı gördüğünde herkesten önce o uyarıyordu beni. Kimsenin uyarıp beni üzmesine izin vermiyordu.Benim yanımda hareketlerine çok dikkat ediyordu.Tabii bazen öyle bir sinirleniyordu ki ben bile tutamıyordum onu.Benim Güven dışında kimseyle yakın olmamı istemiyordu. Keşke birini bulsada rahatlasam diye düşünmediğim zaman olmuyor değil.
Berra,Güven ve ben çocukluk arkadaşıydık ve Özgür'de vardı aramızda gitmeden önce. Berra çok severdi Güveni tabi sevgisi karşılıksız değildi...
************************
Evet arkadaşlar ilk hikayemizle karşınızdayız umarım beğenirsiniz.. Biz çok beğendik. Yazım yanlışları ve noktalama işareti yalnızları olabilir kusura bakmazsanız seviniriz çok teşekkürler. 2. Bölümle karşınızda olacağız :D Diğer bölüm Özgür'ün ağzından olacak :D
Okuduktan sonra vote vermeyi unutmayın..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ömrümün Miladı
Storie d'amoreÖzlemek nedir bilir misin? Yanındayken dokunamamak Gözlerine bakıpta Seni seviyorum diyememek Ama ben söylüyorum Seni Seviyorum Daha fazlası seni özlemek istemiyorum...