11. Ceset

2.4K 157 104
                                    

(1 Ağustos 2022 pazartesi)

Şuan o kadar kötü hissediyorum ki... Yaklaşık iki ay önce bir tavşan aldım, bembeyaz. Adını Işık koydum, çünkü bu tavşan da yangından kurtulmuş. Mücadeleci. Ailece o kadar sevdik ki, eve getirirsen atarım diye istemeyen annem bile her sabah erken tavşana yiyecek almaya gidiyordu. Çocuğum gibi bir şeydi. Yaklaşık beş dakika önce kucağımdaydı. Zıplıyor koşuyordu. Lavaboya gitmek için kutusuna bıraktım. İşte sonra bölümü atmak için telefonu aldım. Ama kutuda bir sessizlik vardı. Hareketsizce yatıyordu. Ölmüş. Neden öldüğünü hiç bilmiyorum ama şuan kucağımda ve kulakları mosmor. Soğuk. Vücudu taş gibi sert. Beş dakika öncesine kadar video çekeceğimi anlayıp kucağıma geliyordu şimdi ölmüş şaka gibi. O kadar duygusalim ki. Eskiden duygusuz gibi haberlerde hayvanı kaybolunca ilan veren ve ağlayan insanlara "abart sende" diyordum. Şimdi tam o ağlama modundayim. Zaten bu bölüm çok çok çok duygusal, ağlayarak yazdım. Ayrıca bugün 1 ağustos Beni Korur Musun'un doğum günü. 2 yaşında oldu kitabimiz. Mücadeleler verdi, kaldırıldı Wattpad tarafından ama yine yükledim. 2020 yılında 1 ağustosta sevdiğim çocuğun doğum günüydü. Dedim ki bugün özel olsun ya, bugün bambaşka bir kitap yazayım. Sonra anahaberlerde gördüğüm bir cinsel işkence ile öldürülen ama aletin sansürlendigi haber gördüm. Madem sansür var ne diye uretiyorsun orası ayrı soru. Durdum ve bu kitabı yazdım. Benim için çok özel bir kitap. Çok çok özel. 1 ağustos zaten kalbimde yaraydi ama bugün tavşanımın ölmesi o yaraya tuz oldu gerçekten. Neyse, kısa bir bölüm keyifli okumalar.

.

Bölüm sarkisi Madrigal Seni Dert Etmeler

°°°

[Işıklarını bu kadar çabuk söndürme küçük kadın...]

•••

(Bir buçuk yıl önce)

"Sen bir felaketsin Merih..." diye ağlıyordu halam. "Sen bu ailenin felaketisin."

Morg kapısının karşısında ki duvarda oturmuş, sırtımı soğuğa yaslamıştım. Donuk bir ifadeyle morg kapısını izliyordum. Söylenenlere tepki verecek gücü bulamıyordum kendimde. Canım acıyordu. Üzerime tonlarca acı yüklemişlerdi sanki ben, nefes alamayacak kadar acı içindeydim.

Hakaretler,
Felaketler,
Rezillikler,
Ve altından kalkamayacağım laflar yüklediler üzerime, gece bana yetimliği yüklerken.

Birbirine sarılmış sarsıla sarsıla ağlayan akrabalarımın sesi doluyordu kulaklarıma. Şeytanlar kulaklarıma kimsesizlik ninnileri fısılıyordu bu gece... Bu gece bu hastane koridorlarında Reha ailesinin feryatları dans ediyordu. Ve bir şarkı çalıyordu kulaklarımda, bu andan sıyrılmam için. 'Geride kaldılar, geri de kaldı o günler...' diye söyleyen grubu hatırlamadığım ama şarkının en net hatırladığım bu cümlesini defarlaca içimden tekrar ediyordum.

"Gitsene lan buradan!" diyerek ayağıyla bacağımı dürttü dayım. Ağlıyordu. "Burada olmayı hak etmiyorsun, sen benim ablamı ölüme layık gördün..."

Dayımın sesi sonlara doğru çaresizce kısılırken duvarın dibine çökerek hüngür hüngür ağlamaya başladı. Karısı onu sakinleştirmeye çalışırken yutkundum. 'Geride kaldılar geri de kaldı o günler...'

Ben annemi ölüme layık görmedim, kim annesini ölüme layık görürdü ki?

İfadesiz bir yüzle, gözümü bile kırpmadan morg kapısını izlemeye devam ettim. Yaslandığım duvar soğuktu. Oysa toprak daha soğuk değil miydi? Şimdi ailem o soğukla mı tanışacaklardı?

Canım çok acıyor aslında da belli etmiyorum. İçimde kopan fırtınalar çok sessizdi. En çok da neye acıyor canım biliyor musunuz? Ben bu saatten sonra kuru bir toprağı annemin saçı diye okşayacak, babamın eli diye öpecektim. Bu ne demek anlayabiliyor musunuz?

Beni Korur Musun? (+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin