2. Bölüm: Yolculuğun İlk Günü

173 15 9
                                    

Bugün erken kalktım. Etrafıma bakındım. Def hala horul horul uyuyordu. Mübarek, insan değil sanki. Yüzüne yastık fırlattım. Hemen dirildi hayvan. Sabah sabah başladı yine:

Kızım, sabahları beni böyle uyandırma diye sana daha kaç bin defa diyecem! *Bu sefer de yastıkla laf dalaşına girdi* Senin gibi yastığın daaa, seni üretenin deee, senin içini dolduranın daaa...

Uff, tamam. Hadi kalk, çok çene çaldın. Elimizi yüzümüzü yıkayalım da, geçelim sofraya mübaarek. Bugün uçakla yolculuğumuz başlıyor. 2 günde varırız G. Kore'ye. Hadi, kalksana yaa, bak hala yerinde sayıyor!

→Ne güneyli koreymiş anasını satim. Gitcez de ne b*k yiyceksek?!! Hep babamın şu iş seyahatleri yüzünden ordan oraya sürükleniyoz Oki. Bu gidişle üni.yi de bitiremicez bak gör... Allah'ım ben ne günah işledim de, beni o düz suratlı insancıkların arasına yolluyorsun?

Belki de çok boş boğazlılık yapmandandır.

Ne zaman yapmışım bee?

Ne zaman yapmadın ki...

'Mal msn yhaa!' der gibi beni süzdü. Ardından lavaboya gidip elimizi yüzümüzü yıkadık. Aşağı indik. Kahvaltı yeni hazırlanmıştı. Hepimiz oturduk yerimize. Kahvaltı bol bol gülerek geçti. Annemler bizim çocukken yaptığımız haylazlıkları anlattı. Beni ifşa ettiler ya. Ama bir vakit sonra Kemal amca da ortamı bulmuşken gaza geldi ve babamla birlikte yaşadığı lise anılarını anlattı. Ne komik yaa. Hala yarılıyorum hatırladıkça. Hahahah. Kahvaltı bitince başta babam Mehmet olmak üzere hepimiz Allah'a şükür olarak 'Elhamdulillah' dedik. Etrafı huzur kapladı 1den Allah'ın adını anınca ^_^. Bunu her yemekten sonra yaparız. Şükürden sonra Kemal amca:

Hadiyin çocuklar, üstünüzü değiştirin. Temiz giyinin. Çantanıza gerekli olabilecek eşyalarınızı koyun, bavul hazırlamayın, gideceğimiz yerde ilk işimiz alışveriş olacak. Biletler saat 11'e ayarlandı. *Kolundaki saate bakarak devam eder.* Saat şu an 9 olmak üzere, hadi acele edin, anca yetişiriz havaalanına.

Defle ben hemen odamıza fırladık. Pek de beklentimiz yok aslında. Ne olcak ki sanki. Yok canım ne heyecanı, hiç yok, hele bende! Tamam, tamam. Kabul 1az da olsa merak ve heyecan vardı evdeki diğer herkeste olduğu gibi. Ama 1az yani... Neyse sustum -_-. Şaka şaka devam. Dolabımızı açtım. Ben hemen içinden geçen 2 hafta önce aldığım pantolonu ve T-shirt'ü giydim. Def hanımefendi ise hala ''...onu mu giysem, yoksa bunu mu... yok yok bu olmadı değil mi... mini etek mi giysem ne?'' diyordu.

Bence giyme. Gittiğimiz yerdeki canlılar da insan... Yani ilk izlenim her yerde önemlidir. Mini etek gibi açık saçık hiçbir şey giyme, maazAllah seni yollu falan zannederler. *Ters ters bakışlar attı. Ben ise kararlılıkla* Ciddiyim, dedim.

Olsun, giyecek olan benim, kimsenin düşünceleri beni alakadar etmiyor cınım. Hadi samimi bir şekilde seç şu kıyafetlerden 1ini de ben de giyip kurtulayım şu nağlet olasıcı işqenceden.

Hani başkalarının düşünceleri seni alakadar etmiyordu, ne oldu?

Uff, tamam. Anladık. Hadi, sen hangisini seçersen ben onu giyecem, söz. Hadi seç. *Elbiselere bakındım. Ama öyle böyle değil ciddi ciddi bakakaldım. Hiç uygun... nasıl desem... yani... herhalde şu kelime daha uygun olacaktır; 'kıçı başı açık olmayan' denilebilecek 1 kıyafet yoktu ki dolabında... Ben de hangisini seçersem seçeyim kabul edeceğini bildiğim için benimkilerden seçtim. Üzerimdekiler gibi pantolon+T-shirt'tü.*

Emin misin?

Kızım sen dedin seç diye. *Aşağıdan babamların sesi geldi: HADİ İNİN AŞAĞI, NERDE KALDINIZ!* Hadi, giyin, geç kalacağız. Çağırıyorlar, ben aşağıda seni bekliyorum, hızlı ol!

Mal Mısın Yaa??!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin