Bedenlerinin acısından hala ölememişken, onları; iğne uçlu kayalara değdirip, suyun tuzluluğuyla yaralarını dağlayan bu soğuk ve şiddetli sular bir an önce yutsaydı daha az acı çekerlerdi. Yeniden doğacak gibi anne karnındayken ve dünyaya gelmek istemiyorum düşüncesinde olan Will, Hannibal'ın onu güçlü sarmaşığından ayrıltalı fazla olmamıştı ki bunu hissettiğinde tüm acısı bir kenara çekildi. Gözlerini hızlıca açıp onu aradı. Hannibal, Will'in onu bulduğunda ne yapıp, söyleyeceğini çok iyi biliyormuş gibi bir takım emirler mırıldanmaya çalıştı, Will tam duyamadı ve onu sıkıca tutup mümkün olduğunca yüzeyde kalmasını sağladıktan sonra kulağını Hannibal'ın ağzına yakınlaştırdı. Hannibal, uçurumun hemen altında, küçük kayaların ardında gizli bir yerinin olduğunu ima ederek beraber oraya gitmeleri gerektiğini usulca söylerken Will hiç şaşırmamış bir şekilde dediğini yapmaya koyuldu, hayatının son istediği şey olduğunu bile bile. Doğru ya, bu hayatının sonuydu, içinde biraz da olsa kalan yaşama isteği onu bunu yapmaya zorlamıştı. Başka şansı yoktu. Her ne kadar ölmek istiyorsa kendi veya onun için de o kadar yaşamak istiyordu.
Kalan tüm gücüyle Hannibal'ı kendiyle sürüklerken Hannibal'ın bahsettiği yeri bulmaya çalışan Will, sonrasında Hannibal'ın elleriyle işaret ettiği tarafa doğru vardı, ortada anormal hiçbir şey gözükmüyordu. Gözlerini kapatıp hayal gücünü kullanmaya başladığında tükenişlerinin son damlasını hissediyor gibiydi. Will'in gözleri daha öncesinden apaçık oldu. Sonunda gri duvarda bir belirti fark ettiğinde Hannibal ellerinden kayıp gidiyor gibi kendini salmıştı. Will onu daha sıkı tuttu ve fark ettiği çıkıntıyı hızlıca kurcaladı. Hiçbir şey olmamıştı. Ne olacaktı? Ne olması gerekiyordu? Bir kaç kez daha uğraştığında bir şeylerin öncekinden daha değişik bir ses çıkardığını ve ses gittikçe gürültülü olmaya başladığında çevrelerindeki suların aşağı çekildiğini hissetti. Bu baskıya kapılmamak için ayrıyeten çırpınan Will sonunda buradan çıkış ve Hannibal'ın dediği yere giriş için beklediği kapı boşluğunu gördü. İçeriye girerken kapı ardından kapanmıştı. Karanlıkta baş başa böyle acınası halde kaldıklarında... Will olduğu yere çöktü. Biraz dinlenmesi gerekiyordu. En azından dalgaların çarpışı artık kulaklarında olmuyordu. Şimdilik sadece sessizliği kulaklarında duyuyordu. Sessizlik duyulabilen bir şey miydi ki? Belki... Gürültüsüzlüğü duymak, sesliliği duymamaktı. Yaşamak gürültülüydü ve ölmekten çok daha yorucuydu bunu duymak.
Her şey çok ani gelişmişti. Dışarıdan bakıldığında böyle bir yerin var olduğunu kimse anlayamazdı. Hannibal şimdilik güvendeydi ama oldukça ağır yaralanmıştı, vurulalı az olmamıştı, kan kaybı atıyordu ve bir süre önce kendinden geçmişti. İçerinin karanlığı hafif hafif aydınlandığında Will gözlerini kırpıştırdı. Burası iyi saklanmış bir yeraltı eviydi. Hannibal'a baktı, durumu hiç iyi değildi. Onunla kendini yerde sürükleyerek hemen etrafta işine yarar bir şeyler aramaya koyuldu. Etrafı gözleriyle ışınladı ve ilk olarak koca bir dolap gözüne çarptı. Hannibal'ı ortada bırakarak oraya doğru iniltilerle ilerledi. Kendi de gittikçe kötüleşiyordu. Dolabı açma gücü bulduğunda bunu denedi ve içeride gördüğü sayısız kan ve et grupları üzerinde fazla oyalanmayarak hemen Hannibal'ın kan grubunun aynısı iki ünite kanı aldı -bu bilgiyi nereden bildiğini sorgulamadan- odanın ortasındaki ameliyat masasına bıraktı ve Hannibal'ı oraya biraz sürükledi, daha önce kendisinin Hannibal'ın yarasına bastırdığı iki elini çekti ve o anda Hannibal gözlerini bir hışımla açtı ve Will'e zar zor "Ne yapıyorsun?" diye sordu. Will "Seni kurtarıyorum." cevabını verdi. Hannibal "Bunu yapmak zorunda değilsin." dedi. Will "Maalesef senin yüzünden zorundayım!" diye isyan ederek yapacaklarına devam ederken, Hannibal şüpheyle "Ne yapacağını gerçekten biliyor musun?" diye sordu. Will hemen cevap vermedi. Sonrasında "Deneyeceğim." derken ki kararlılığıyla ameliyathaneye benzer bu yerdeki diğer ecza dolabından telaşeyle anestetik ilaç alıp iğne ucuyla çekti ve Hannibal'ı bayıltmak için kullandı. Kendisine ise adrenalin vurdu. Hannibal'ın işlemlerini bitirmeden şimdilik kendisine bakamazdı. Yoksa o ölebilirdi. Aslında uzun zamandır istediği şey buydu ama şimdi bu aklından bile geçmedi. Onu kurtaracağını hiç düşünmemişti. Hala da düşünemiyor gibiydi ama sadece bunu uygulamaya koyuldu. Kan nakli öncesi yaralarını sterilize edip kurşunu içinden çıkardı ve küçük bir operasyonla onu oracıkta bildiği ve gördüğü kadar acemice dikti. Şuan ne olacağını ve ne olduğunu daha fazla düşünemiyordu, şimdilik sadece hayatta kalmalılardı. Fazla düşünmeye vakti yoktu. Kan nakli bittikten sonra Hannibal'a serum verdi ve değerleri stabilleştiğinde nihayet kendiyle doğru düzgün ilgilenebilirdi. O kadar çok yorgundu ki... Hiçbir şey yapmayıp hemen şimdi burada uyumak istiyordu. Belki de sonsuza kadar. Gözleri yavaşça kapandı. O sırada uzakta bir figür belirdi. Bu kimdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hannibal
Short StoryS4 devamı niteliğinde çokça belirsizliklerle ilerleyen kısa bir hikaye.