3. Bölüm.

391 13 1
                                    

Lavabo'ya geldiğim de kapıyı kilitledim. Allah'ım bu neydi kalbim koparcasına atıyordu fırlayabilirdi.

Yanaklarım,onun dudakları altında kızariyordu. Dudakları yanaklarımla sevişmişti sanki. Daha adını bilmediğim biri karşıma çıkmış günlerden günlere kudurtuyordu beni.

Kudurmuştum,gerçekten o nefesiyle tenimi eritiyordu. Elimi yüzümü yıkayıp kendime geldim. Aslında gelmeye çalıştım. Bu adam kimse sanki yıllarca tanıyordu beni hem bana lakap bile takmıştı.

"VELED" sevmiyordum ama kendimi özel hissetiriyordu ben onun Küçük Velediydim.

O ise... Bilmiyordum adını bile bilmiyordum sadece görünüşüyle yargılıyordum,lanet olası önyargılarım.

Kumsal merak etmiş olacaktı kı. Mesaj attı. "Kızım,deliğe filan mı düştün noldu?."
Neler olduğunu bir bilseydi...

Sonunda kapıyı açıp çıktım. Yavaş ve sarhoş adımlarla Kumsalın yanına gidiyordum. Etrafıma bakmıyordum yine siyahlıyla karşılaşmak istemezdim...

Sus. Onu görmeyi çok istiyorsun hatta onunla hep birlikte olmak.
İç sesim sen bu kadar bilmiş olmak zorunda mısın ?

Masaya geldiğim de Kumral meraktan çatlamış tırnaklarını yiyordu. Allah'ım bu kız hiç doymaz mı ?

"Neredeydin kızım öldüm burda meraktan." Derken bağırmıştı. Neler olduğunu bir bilse. Bilemezsin tabi anlatamam ben daha kendime anlatamıyorken sana anlatamazdım Melek yüzlü şeytanım.

"Şey... Biraz karnım ağrıyorda. O yüzden yani." Derken karnımı tutup ileri eğildim inanması için.
Kumsalı eve dönmek için zorladım. Midemin çok bulandığını karnımın çok ağrıdığıni söyledim

Sonunda ikna oldu. Ne inatçıymış be. O dershaneye ben eve geldim.

Yatağıma yatıp düşündüm. O siyahlı ne istiyordu benden bedenimimi.
Artık hayattan bir gıdım olsun zevk almıyordum,ölmek istiyordum. Yaşamak tüketiyordu. Dayanacak gücüm kalmadı. Hayat ilk canlarımı aldı benden sonra ise yaşam sevincimi. Yarınları düsünmüyordum artık. Geçen günleri düşünüyordum. Her geçen dakika 3 yıl önceki kabuslarımı tazeliyordu. Gidipte dönmemek ? Buydu bence,öldü ve dönmeyecek. Çok uzaklara gitti,senden ve herkesten çok uzağa.

Buna can dayanmaz ki,kalbim dayanmaz ölesim gelir. Bir kez daha görüp sarılmak için herşeyimi verirdim. Herşeyimi vermek istemezdim gerçeği herşeyim ailemdi. Kendimi satardım onlara sarılmak için. O mis kokularını ciğerlerime kadar çekmek. Yıllar boyu o nefes o hevesle yaşamak. Çok isterdim. Abim gittiğinden beri aramamıştı unutmuştu emindim.
17 yaşında ki bir kız nasıl hem annesiz hem babasız hem de abisiz kalabilir ki ? Daha reşit bile değildim. Hep çocuk kalmak istedim. Aslında çocuğum hala ben. Ama çocuk derken anne babasının yanından ayrılmayan bir çocuk.

Hayalleri olan,hayatı seven,umudu olan. Benim umudum yoktu 3 yıl önce tüm umutlarım suda batmıştı. Hep parkta ki 3,5 yaşında ki çocukları kıskandım. Düşünce anne,baba diye ağlayan. Annesi ve babası nasıl da sarılıyor. "Ağlama yavrum ben yanındayım" diye sakinleştiriyor.

Rüyalarıma giriyorlar,hoşçakal demeden gidiyorlar tabi ki biliyorlar çok sevdikleri kızları elveda yı sevmez.

Özlemiştim herşeyi. Lunaparka babamla gitmelerimizi hatta gondala binmek için ağlamamı.

Özlemiştim herşeyi annemle çarşı pazar gezmelerimizi pazarda "Mısır mısır!" Diye tutturmamı.

Özlemiştim herşeyi beni unutan abimle dertleşmeyi dışarı da sevgili gibi gezmelerimizi.

Özlemiştim herşeyi geri de kalan tüm anıları Çağlayan ailesi'ni özlemiştim.

Onların beni bırakıp gittiği gün dünya başıma yıkılmıştı.

Ben hiç mutlu olamayacağım bundan adım gibi emindim,gülüşlerim hep sahte,hep yapmacık olacaktı.

Hayat... Hayat ne kadar da zor değil mi ? Bırakan herkes gidiyor canını alıpta gidiyor. Niye Allah'ım Niye ? Niye en sevdikleri mi aldın benden ?
Fotoğraflarımıza bile bakamıyorum her bakışım da salya sümük ağlıyorum. Ölmek istiyorum,onların yanına göç etmek.

Bunları düşünürken bile yatağım da usul usul ağlıyorum. Ayağa kalkıp dolabıma doğru yürüdüm,dolaptan annemin ve babamın giydikleri ve kokuları sinmiş olan şeyleri aldım...

Doya doya kokladım gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu...
Ne zaman biticekti bu işkence ? Öldüğüm zaman mı ?
Biran önce ölmek istiyorum.

Peki bu acıların karşısın da bu siyahlı da neydi ? "Acılarına son vermeye geldim" der gibi.

Ailemin giydikleri şeyleri özenle katlayıp yerlerine koydum. Acıkmıştım eğer yemezsem başım dönecek ve halsiz düşecektim.

Mutfağa inmeye başladım. Mutfağa geldiğim de dolabı açtım. Gördüklerim karşısında hayal kırıklığına uğradım. Dolap bomboştu B-O-Ş.

Telefonumu aldım ve cebime biraz para sıkıştırıp dışarı çıktım. Evime en yakın market 2 sokak aşağıdaydı.

Ne yazık ki tekin olmayan sokaklardı. Herkesin elinde bira şişeleri ve sigara vardı. Korkarak yüremeye başladım her adımımı bir öncekinden daha büyük atıyordum. Ceketime sarılmıştım hava sıcaktı.

Arkamdan iki erkek sesi yükseldi. "Güzelim ısıtalım mı?" Ve kahkahayı bastılar. Bana demediklerini umuyordum,fakat ortalıkta başı boş olan tek bendim. Korkuyordum çok fazla korkuyordum...

Biri kolumdan tutup çekince neye uğradığımı şaşırmıştım 30-35 yaşlarında bir adamdı,adam diyebilirsek tabi,arkasında da biri vardı. Gözleriyle soyuyorlar dı beni. "N-Ne Ya-Yapıyorsun B-Bırak." diyebildim kekeleyerek. Etraf karanlıktı ağlayacaktım.

Tam eliyle yüzümü okşuyorlardı ki bir yumruk indi yüzlerine.İkisi de yere yığıldı. Bu...

Bu oydu siyahlı... Nasıl beceriyordu hep benim olduğum yerlerde olmayı?

"Bu saatte burda ne işin var Veled ?"
dedi soğuk sesiyle.
"Markete gidiyordum." sesim fısıltı gibiydi korkmuştum çok korkmuştum.
"Ben olmasam onlar sana ne yapar dı biliyor musun veled."
Her cümlesin de "veled" lafını kullanmak zorundamıydı.
Kafamı salladım iyiki burdaydi.

"Sen kimsin,nasıl her olduğum yerde olabiliyorsun..." dedim durgun sesimle çok merak ediyordum o kim di sahiden ?

"Ben senin koruyucu meleğinim veled." Sesin de bir duygu aramaya çalıştım yoktu buz gibi sesi vardı...

Adı neydi bu siyahlının.?

Ben ona bakıyordum her zaman ki gibi. Bu adam değişikti,bilemiyordum nasıl anlatabilirim ki.?

Kaçmak istiyordum ama onuda istiyordum bilemiyorum...

"Teşekkür ederim,beni kurtardığın için." Sesim titriyordu. Yanına gittim boynuna sarıldım kendime inanamıyordum. Huzur kokuyordu. Huzurun en tatlı tonuydu bu siyahlı.

Oda bana sarıldı. Hiç bırakmak istememiştim. "Korkma küçük veledim korkma..." diye fısılda dı kulağıma. Kollarımı çözüp ayrılmıştım. Şaşkındım.

"Veled değil Mira Çağlayan." dedim dudakları yukarı kıvrıldı. Acaba gülüşü nasıldı küçükte olsa bir tebessüm etse olmaz mı ?

"Ediz. Ediz Turan." Sonunda adını öğrenmiştim. Ediz...
Ben konuşmadan cümlesinin devamını getirmişti. "Sen benim veledimsin Mira..."

VOTELERI BEKLIYORUM CANLAR ^^

Küçük Veled.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin