"Tanıştığıma memnun oldum tatlım, mutlaka tekrarla bunu." May bana sıkıca sarıldığında hafifçe karşılık verdim. Peter bana verilen ilgiyi kıskanmış gibi somurttuğunda ayrılmak zorunda kalmıştık. Kıkırdayarak birbirimize veda edip aşağı indiğimiz sırada Peter kolunu omzuna doladı.
"Bu kadar telaş etmene değdi mi bari?" Göz devirmek istesem de kendimi tuttum ve yüzümü buruşturdum.
"En yakın arkadaşımın annesiyle tanıştım, tabii ki telaş etmeliydim!" Kendimce haklı sitem ederken ikimiz de sessizliğin verdiği gariplikle kahkaha attık.
Geniş, bir o kadar büyük olan demir kapıyı açtığımızda tam karşımda gördüğüm yüz ile durakladım. Kaşlarım çatılmıştı.
"B-bay Stark?"
Peter, endişe ve heyecanla konuştuğunda babam hâlâ bana, ben babama, gözlerimizi kırpmadan birbirimize bakıyorduk. Onun gözünde yaptığından rahatsız olacakmışım gibi bir tatminlik vardı. Bende ise sadece kırık bir tebessüm.
"Evlat, nasılsın?" Hızlı adımlarla sonunda benden gözünü alıp Peter'a ilerledi. Elini omzuna koyup hafifçe gülümsediği sırada içimde bir şeylerin ruhuma battığını hissetmiştim.
"İyiyim efendim, siz nasılsınız?" Çocuk bir anlığına benim burda olduğumu unutmuş gözüküyordu. Tabii, kim Tony Stark'ın büyüsüne kapılmazdı ki..
"Oldukça iyi. Bugün Staj'a biraz erken başlamak istedim." O ana kadar gülümseyen Peter kaşlarını çattı.
"Bizim haftada sadece bir kez stajımız var Bay Stark?" Bir şeylerin ters gittiğini düşünmüş olmalıydı. Benim de kaslarım hafifçe çatıldı. Bu sırada babamın yüzünde büyük bir gülümseme belirdi.
"Staj demişken, artık haftanın her günü aynı saatte tekrarlayacağız. Buralardan geçiyordum, gelmişken bugünkünü erken yapalım dedim. Hadi, atla." Konuşarak tekrar arabaya yaklaştığı sırada kapısında durdu. Peter bir an bile dönüp bana bakmadan hızlıca arkaya bindiğinde babam bu sefer bana dönmüştü.
Peter şerefsiz çıkmıştı iyi mi?
"Beni de eve bıraksan?" Yüzüne bakmayın istemeye sıkıla söylediğim bu cümleyle zafer kazanmış gibi sırıttı.
"Hayır. Sana iyi sıkılmacalar para avcısı." Yalandan göz kırpıp o da arabaya bindiğinde sinirle gözlerimi kısarak gülümsedim.
"Tanrım, sabretmem için bana bir işaret gönder!" Ellerimi göğe kaldırmış yüksek sesle konuştuğum sırada, evren tabii ki beni umursamadı.
Korkunç bir gök gürültüsü ile yerimden sıçradığımda baştan aşağıya ıslanmaya başlamıştım bile.
Yaratıcı aklım sayesinde ürettiğim küfürleri mırıldanarak yürümeye başladığım zaman, sinirden ağlamamak için zor duruyordum.
☾
"Amaris, bu halin ne!?" Natasha asansörden çıktığım an halimi gördüğünde endişeyle yanıma yaklaştı. Sırılsıklamdım.
"Doluya yakalandım." Dedim titreyerek. Dişlerimi o kadar sıkmıştım ki kırılabilirdi. O sırada mutfak barında oturan iki kişiyi görmemle afalladım. Natasha'nın buğulu sesi, pek duyulmuyordu.
Babamla Peter oturmuş, babam gülümseyerek onu izlerken Peter heyecanlı heyecanlı bir şey anlatıyordu.
Natasha yanımdan bir an ayrılırken kıpırdamadan durmuş onları izlemeye devam ediyordum. Peter anlatmaya devam ederken gözü bir an benim olduğum tarafa takıldı, konuşmaya devam edip önüne döndüğünde bu sefer babam beni fark etti. Nispet yaparcasına gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
luz de la luna || marvel
Fanfictiondaughter of stark başlangıç 12/06/2022 bitiş 10/02/2023 ❝ 𝘕𝘰 𝘥𝘦𝘫𝘦𝘴 𝘲𝘶𝘦 𝘦𝘭 𝘴𝘰𝘭 𝘯𝘰𝘴 𝘢𝘭𝘶𝘮𝘣𝘳𝘢, 𝘯𝘶𝘯𝘤𝘢 𝘵𝘦 𝘱𝘪𝘦𝘳𝘥𝘦𝘴, 𝘭𝘶𝘻 𝘥𝘦 𝘭𝘢 𝘭𝘶𝘯𝘢. ❞ Geçenin çöküşü kötü şans mıydı? Annesinin verdiği son nefesini solurke...