Kapıdan çıkarken kolumun tutulmasıyla sabır çekerek derin nefes aldım.
"Bırak kolumu!" Dedim hışımla. Kendimi geriye doğru attığımda Tony'nin gözleri açıldı, canımı acıttığını düşünüyor olmalıydı.
"Amaris, konuşup çözebiliriz. Sen benim.." durdu, devamını getirmesini bekledim ama sustu. Ardından acıyla gülümsedim.
"Daha kızım bile diyemiyorum, neyi çözebiliriz!?" Dedim bağırarak. O sırada birkaç kapı çarpılma sesi duydum. Natasha ve Steve'in ardından bütün Avengers uykulu ama bir o kadar temkinli halleriyle aşağı indiler.
"Amaris!" Natasha uğradığı şokla üstüme atlarken ona engel olmadım. Aksine sarılışına karşılık verdim. Onu çok özlemiştim. Steve de peşi sıra gelip Natasha'nın çekilmesini bekledi. Sıra ona gelince bir süre yuzume baktı. Gülümsediğimi gördüğünde bir koluyla beni kendine çekip sarıldı. Saçlarımı okşamasıyla kimsenin göremeyeceği bir şekilde tebessüm ettim.
Geri çekildiğimizde babam, başını ellerinin arasına almış, ayakta öylece düşünüyordu. Cidden, bu adam o kadar garip ve ürkütücü gelmeye başlamıştı ki bana..
"Amaris," dedi Wanda bir adım öne çıkarak. "Geri dönmene sevindim." Hafifçe kolumu sıktığında gülümsedim.
"Aslında temelli değil, sadece eşyalarımı almaya geldim." Dediğimde herkes dikkatlice bana bakmaya başladı.
"O kadar geldim yanına, neden bir kez olsun seni görmemize izin vermedin?" Natasha aniden sessizliği bozup tekrar bana sarıldığında, gözlerimi açmak istemediğim süre boyunca ona sarıldım. Bu kadın cidden bana güven veriyordu.
"Hastaydım, beni öyle görmenizi istemedim." Dedim usulca. Kolunu boynuma sardı. Bense ona yaşlanmıştım. "Ama şimdi gitmem gerek, ev berbat bir durumda. Günlerdir May'de kalıyorum. Ah Tanrı ondan razı olsun, o olmasaydı bu kadarcık bile iyi olamazdım." Arkadan babamın dalga geçer gibi güldüğünü duydum ama umursamadım.
"Bizde seninle geliyoruz." Dedi Steve askıda ki ceketini alarak. Natasha da yaş dolmuş gözlerini elinin tersiyle silerek kafa salladı.
"Hayır, hiç gerek yok. Onca dağınıklığın arasında sizi misafir etmek istemem." Diye inkar ettim hızlıca. Onları güzel bir şekilde karşılamak isterdim ama şu an şartlar el vermiyordu. Steve umursamamış gibi elimdeki valizimi aldı.
"Beraber temizleriz. Sus, Amaris. Hadi Nat." Natasha da kafa sallayıp elimi tutarken, Steve de onun boşta olan elini tuttu. Böylece birlikte kapıya doğru yürümeye başlamıştık.
"Yüzbaşı." Arkamızdan seslenen Tony ile, Natasha ve ben durakladık. İkimizin de sırtı dönükken, Steve hafifçe başını çevirdi.
"Konuştuklarımızı unutma." Sesinde rica eder gibi bir tını vardı. Steve, bir süre öylece durdu. Sonrasında boğazını temizledi.
"Dünya, bir dilek gerçekleştirme fabrikası değil Stark." #
☾
"Ee, nesi dağınık buranın?" Ben anahtarı masanın üstüne fırlatırken Steve elindekki valizi köşeye koyup koltuğa oturdu. Natasha ise etrafa göz gezdiriyordu. Omuz silktim.
"bir haftadır girmiyorum, etraf mikrop kaynıyor. Biraz daha iyileşeyim etrafı toparlamaya başlarım." Dedim yanına oturarak. Dişlerimi karnıma doğru çekip sarmaladım. Yapılacak o kadar iş vardı ki düşününce stres yapıyordum.
"Endişe etme, birlikte hallederiz." Natasha diğer odadan seslendiğinde telaşla karşı çıktım.
"Bugünlük yanımda misafirsiniz. Asla size iş yaptırmam, unutun bunu. Hem, Kaptan Amerika ve Kara Dul'dan bahsediyoruz. Aman Tanrım! İkisi de şu an evimde, asıl hizmet etmesi gereken benim!" Dalgaya karışık söylediğim bu söz Natasha'nın hoşuna gitmiş gibiydi. Yanımıza gelirken yüzü gülümsüyordu. Hızlıca ayaklandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
luz de la luna || marvel
Fanfictiondaughter of stark başlangıç 12/06/2022 bitiş 10/02/2023 ❝ 𝘕𝘰 𝘥𝘦𝘫𝘦𝘴 𝘲𝘶𝘦 𝘦𝘭 𝘴𝘰𝘭 𝘯𝘰𝘴 𝘢𝘭𝘶𝘮𝘣𝘳𝘢, 𝘯𝘶𝘯𝘤𝘢 𝘵𝘦 𝘱𝘪𝘦𝘳𝘥𝘦𝘴, 𝘭𝘶𝘻 𝘥𝘦 𝘭𝘢 𝘭𝘶𝘯𝘢. ❞ Geçenin çöküşü kötü şans mıydı? Annesinin verdiği son nefesini solurke...