Episode 6

505 48 41
                                    

Satır aralarında yorum yapmayı unutmayın ╰(^3^)╯İyi okumalar~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Satır aralarında yorum yapmayı unutmayın ╰(^3^)╯
İyi okumalar~





2 Hafta sonra...

Görülmeyen mesajlar, cevaplanmayan çağrılar ve asla çalmayan kapı...

Nerdeydin Minho?

Polise haber verip vermemekte kararsızdık.

"Eğer başını belaya soktuysa polis daha da karıştırır olayları."

Diye sakince aklımda ki şeylere yanıt verdi Jisung.

"Başını belaya sokmak derken?"

Diye sordum.

"Eğer kavgaya karıştıysa polis bulsa bile muhtemelen kavgadan dolayı sorguya çekilir ve Minho belayı kendine çeken bir tip."

"Ne yani burda sadece oturup gelmesini mi bekleyeceğiz Jisung?"

"Öyle görünüyor."

Hışımla ayağı kalktım, bu kadar vurdumduymaz olması sinirlerimi bozuyordu.

"Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun?!"

Omuz silkerek cevap verdi:

"Sana zaten geleceğini söylemiş Min Seo."

"Ya başına birşey geldiyse, ya gelemezse?"

"Eğer minho geleceğim dediyse gelir. Bu onun ilk kaybolduğu an değil Seo."

Derin bir nefes verdim. Belki de Annesi ile özlem geçireceği bir yere gitmiştir diye iç geçirdim.

"Ben Haru ile dışarı çıkacağım geç gelirim kapıyı kilitlemeyi unutma."

Dedi ve gitti Jisung.
O kadar umrumda değildi ki, gün geçtikçe Jisung'a olan aşkımın saçmalık olduğunu düşünmeye başlıyordum, tek düşündüğüm Minho'ydu.

Cidden çok sinir bozucu biriydi, ele avuca sığmaz, dobra, korumacı ve bela seven biriydi. Başına birşeylerin gelmesi onun için olağandışı olmasa gerekti ama...
Yine de endişeleniyordum.
Odasına göz attım, gittiğinden beri aynı duruyordu. 

Birden kapı çaldı, Jisung'un birşeyi unuttuğunu düşündüm ve kapıya ağır adımlarla gittim ama kapı gereksiz acele ile çalıyordu.

Kapıyı açtığımda Minho'yu gördüm ve annesini.
İkisi de kanlar içindeydi ve nefes nefeselerdi.
Minho nefeslerinin arasında konuşmaya çalışıyordu;

"B-beni özledin değil mi."

Yorgun yüzüyle gülümsedi ve neredeyse yere yığılıyordu.
Neler olduğunu anlayamıyordum.
Annesi minho yu tuttu ve içeri geçtiler.

"N-ne oluyor? Neden kanlar içerisindesiniz?"

Annesi mahçup bir bakış attı.
Minho su içtikten sonra konuşmaya başladı:

"Önemli birşey yok sadece... Ölmeyi hakkeden kişilerin ölmesini sağladım."

O birilerini mi öldürmüştü?!

"N-ne? Minho? Sen-"

"Jisung nerede?"

"Konu bu değil aptal! Ne yaptın sen düzgünce anlat şunu, neredeydin bu zamana kadar?!"

Annesi gözyaşlarına hakim olamayıp ağlamaya başladı, gözyaşlarının arasında konuşmaya başladı:

"Benim yüzümden... Özür dilerim oğlum."

"Anne kes şunu artık, senin yüzünden felan değil."

Sakin kalmaya çalışarak Minho'nun yanına oturdum. Hiçbir yerinde yara yoktu.
Öyleyse üstündekiler kimin kanıydı?

"Neler oluyor anlatacak mısın artık?"

Derin bir nefes aldı:

"Sana anlatmıştım babam yüzünden annemi bir kaç adamın götürdüğünü. Annem 2 hafta önce buraya geldiğinde adamların elinden kaçarak gelmiş, o orospu çocukları zorla anneme.... AH CİDDEN!"

Çenesi gerilmişti ve dişlerini sıkıyordu, çok sinirlenmişti.

"Sadece onlar hakkettikleri yere gönderdim."

"N-nereye?"

"Cehenneme."

...

Bu kitap hakkında güzel fikirlerim var ama okunması az  ಥ‿ಥ

ᴜɴʟᴜᴄᴋʏ ⚘ ᴍɪɴʜᴏ 不運Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin