Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İnsanlar şansa neden inanır ki? Bence sadece kendilerini kandırmak için. Kötü bir şey yaşadıklarında şanssızlık iyi bir şey yaşadıklarındaşanslılık diye nitelendiriyorlar ama bu yaşanılan şeyleri kader ile bağlamayı bilmiyorlar. Yaşadığım hiçbir şeyin şans olduğunu düşünmüyorum ama eğer şans diye bir şey gerçek olsaydı eminim ki o beni bulmazdı...
...
Elimde ki defteri kapatıp yerine koydum. Annem dün hapse girmişti ama ben Minho'nun dediği gibi üzülmek yerine kendimle gurur duyuyordum. Aşağı indim ve koltukta uyuyakalan minho'yu gördüm. Gerçekten çok masum uyuyordu. Jisung ile aramız dünden sonra açılmıştı ve ben bunu istemiyordum.
"Jisung neredesin?"
"Evde değil."
Minho'ya baktım.
"Sen uyumuyor muydun?"
"Hayır sadece uzanıyordum."
"Peki Jisung nerede?"
Olduğu yerden doğruldu.
"Onu seviyorsun değil mi?"
Bunu nereden biliyordu? Kızaran yanaklarımı gizlemek için yüzümü ellerimin arasına almıştım.
"N-ne alakası var?!"
"Jisung'un dün ki davranışından üzüldüğünü anlayabiliyorum. Çünkü Jisung bu zamana kadar sana destek olduğu için onu seviyordun ama annenin sana yaptığı şeyleri görmezden geldiğin için üzüldün, değil mi?"
Söylediklerinde haklıydı, Jisung bu zamana kadar hep destek olmuştu ama annemin bana yaptıklarına karşın benimle empati kurmaması üzmüştü.
"Aslında onu sevmiyorsun Min Seo. Sadece daha önce ilgi görmediğin için ondan ilgi görmüş olman seni mutlu etti o kadar. Ona aşık değilsin."
Kafamı karıştırıyordu.
"Ama bu iyi bir şey değil. Her sevgi gösterene bu kadar bağlanırsan çok üzülürsün güzelim."
Minho eskisinden daha samimi davranıyordu. Birden içeri Jisung girdi.
"Selam millet, bizim için kruvasan aldım birazdan kahvaltı hazır olur sizde içeriyi toplayın."
"Tamam."
Diyerek kalkıp toplamaya başladı minho.
"Durmasana öyle velet, yardım et."
Gülümsedim ve elindeki yorganı aldım.
...
"...ve daha sonra yüzüne yumruğu bir koyd-"
"Kimse senin dövüşmelerinle ilgilenmiyor Minho."
"Hah benim kadar güçlü olmadığın için kıskanma, hem Min Seo gayet ilgileniyormuş gibi duruyordu."
Birden bana bakarak gülümseyince bende gülümsedim.
"Bu nasıl kruvasan Jisung, sıcak bile değil."
"Götünü kaldırıp kendin alsaydın beyefendi."
"Alırdım ama uyumak gibi önemli işlerle meşguldüm."
Birden kapı çaldı.
"Ben bakarım."
Diyip masadan kalktım ve kapıyı açtım. Yanakları kızarık olup yüzü yara içinde olmasına rağmen makyajla yaralarını kapatmaya çalışmış olan iyi giyinimli orta yaşlı bir kadın vardı.
"Merhaba tatlım Minho evde mi?"
"Aaa şey evet."
"Kim o Min Seo?"
Jisung sordu.
"Bir tane kadın Minho'yu soruyorda."
Minho geldi ve kadını görünce ki yüz ifadesi çok karmaşıktı. Mutluluk, üzüntü ve şaşkınlığın birleşimi gibiydi. Ve sonunda konuştu: