red eyes

21 5 31
                                    

sarkiyi icinde red eyes gectigi icin koydum sadece

jungkook'a kurban olurum la

***

Hayatımın gerçekten değiştiğini hissettiğim ilk gün.

Bugün o kadar değişik bir şey oldu ki; okuldayken bir an önce eve gelip sana anlatmak istedim. Nereden başlasam bilmiyorum. Muhtemelen heyecanım sana da yansıyor şu an. Bu duyguyu hissetmeyeli çok uzun zaman olmuştu. Biraz olsun yaşadığımı hissediyorum. Mutlu olduğum için huzurlu hissediyorum. Artık güzel şeyler hissetmeye başlıyorum ve bir hayatımın olduğunu hissediyorum.

İnanamayacaksın ama sabah kalktığımda Jimin uyanıktı. Hatta gereksiz bir seviyede enerjikti ve onun hızına yetişemedim. Her sene okulun ilk gününde böyle oluyor salak. Ayrıca güne böyle başlamak günün geri kalan kısmının güzel geçmesini de sağladı. Bazen Jimin'in süper güçleri olduğunu düşünüyorum. Ya da kurtarıcı bir melek olduğunu.

Beraber kahvaltı yaptık ve yüzümün her yerinden öperek kapıda benimle vedalaştı. Sanki kendisi gitmeyecekmiş gibi, her okula gittiğimde askere gidiyormuşum gibi gereksiz triplere giriyor. Son olarak dikkatli olmamı söyledi ve ben de kulaklığımı takarak yola koyuldum. Evet bu çok önemli bir detay çünkü kulaklıksız iki adım ötemdeki markete bile gidemem.

Metrodan inip hızlı adımlarla kampüse girdim ve bugün maalesef ki her zamankinden daha kalabalıktı çünkü artık tüm sınıfların dersleri başlamıştı. İsmin günlük olabilir ama her gün sana bir şeyler yazamam tabii ki. Bir hafta sonra anca gelebildim. Geçen hafta o kadar yoruldum ki eve gelip yemek yiyip uyuyordum direkt. Güzel olan tek şey; Hoseok'la daha samimi oldum. Hatta bir ara beni arabasıyla evime bıraktı ve Jimin'le bile tanıştı. Korkulacak bir şey kalmadı yani. Artık beni öldüreceği düşüncelerine kapılmıyorum.

Bu sabah yine onunlaydık. Sınıfta da dip dibeyiz zaten. Çıkışta bir şeyler yapalım dedik ama dersten sonra yapması gereken işler varmış bu yüzden onu beklemek zorundaydım. Boş boş oturmayayım diye fakülteleri dolaşayım dedim ben de. Hangi fakülteye girdiğimi tahmin etmek zor değil. Ayaklarım beni direkt oraya götürdü zaten.

Koridorları gezip okulun tüm spor tarihçesini öğrendikten sonra biraz da sahalara falan bakayım dedim. Gerçekten kocamanlardı ve burada yapılan maçların çok heyecan verici olduğu söyleniyordu. İlk yapılacak voleybol maçına Jimin'le birlikte (ona yalvararak) gideceğim. Bundan haberi yok ama biliyorsun o beni asla kırmaz.

Duvardaki yön yazılarını inceledikten sonra ders yapılan antrenman odalarının koridorunda olduğumu fark ettim. Muhtemelen şu an ders vardı ama ne yapayım sınıfları çok merak ediyordum ve içimdeki şeytan ''Aç! Aç!'' diye yalvarıyordu bana. En yakınımdaki kapıyı çalmadan açtım ben de.

Kapıyı açtığımda herkes sanki bunu bekliyormuş gibi bana doğru döndü. Muhtemelen bekledikleri birisi vardı ve benim o kişi olduğumu sanmışlardı. Bu beni çok gerdi ve bu yüzden orda birkaç saniye donup kaldım. Gerildiğim anlarda farklı bir boyuta geçiyormuşum gibi oluyorum. Birisinin bana doğru hiddetle geldiğini fark etmemiştim bile. Bir anda dibime gelip bana bağırdı.

''Kimsin? Kocaman 'antrenman odası' yazısını görmüyor musun? Buranın öğrencisi olmadığın belli. Ne diye gelip herkesin dikkatini dağıtıyorsun? Ne yapacaksan yap ve kapıyı kapatıp çık artık.''

Bunları öyle bir sinirle söyledi ki yemin ederim bir ara konuşurken gözleri kırmızıya döndü. Ben bunun anlamını farklı sanıyordum ama demek ki sinirlenince de olabiliyormuş. Her neyse suçumu kabullenip kekeleyerek cevap verdim ben de.

''Üzgünüm. Ben...ben bir arkadaşıma bakmaya gelmiştim. Şu an ders olmadığını sanıyordum bu yüzden kapıyı çalmadım. Kusura bakmayın.''

Kekelemekten ve sesimin titremesinden nefret ediyorum. Bunları üniversite hayatım boyunca atlatacağımı umuyorum. En ufak bir durumda bile bu kadar gerilmem anlamsız. Ben ezik falan değilim. O salağa karşı asla altta kalmazdım, sadece saygılı davranmaya çalıştım. Ama görünüşe göre o pek saygılı değildi.

''Baktın ve yok işte. Hala burda dikilip durma. Bir dahakine de en azından kapıyı falan çal. Herkesin konsantrasyonunun içine ettin çünkü.''

Tamam normalde karşımda biri bunları dese sinirden küplere biner ağzımı bozup üstüne doğru atlardım ama...bu çocuğun gözlerinde başka bir şey vardı. Resmen karşımda renk değiştirip parlıyolardı ve muhtemelen o bunun farkında değildi. Kendimi gözlerinden alamıyordum. Biraz suratını inceledikten sonra tam cevap verecektim ki arkadan biri ona seslendi.

''Tamam Jungkook, boşver. Bu kadar abartmana gerek yok oğlum ne abartıyorsun sen de. Durduk yere çocuğun üstüne gidiyorsun.'' Bana doğru dönerek: ''Sen de kusura bakma kendisi bu aralar biraz sinirli ve gergin. Onun adına ben özür dilerim.'' dedi.

Sorun olmadığını söyleyerek sınıftan çıktım. Kapıyı kapattığım an kalbimin güm güm attığını hissettim. Hadi ama. Hayır, hislerim bu kadar çabuk doğru çıkamaz değil mi? Normalde delirerek üstüne atlayacağım çocuktan bana terbiyesizlik yapmasına rağmen etkilendim. Sanırım badboy dualarım kabul oldu. Ama kafamdaki sorular bir türlü bitmiyor. Sence o da bir şeyler hissetti mi? Sence o ruh eşim falan mı? Ya değilse? Değilse neden öyle hissettim? Of keşke ben de biraz bağırsaydım. Şu an ezik bir omega olduğumu falan düşünüyor kesin. Daha karşıma çıkacak o çocuk biliyorum ben. Zaten ismini de öğrendim. Telepati yöntemiyle onun benden özür dilemesini sağlayacağım.

Hala kendime inanamıyorum çünkü bu normalde sinirleneceğim bir olay ama ben aksine mutlu hissediyorum. Kahretsin çocuk yakışıklıydı bir de ya. Keşke daha fazla konuşsaydım. Belki konuşmamdan güzelliğimden etkilenip dizlerinin üstüne çöküp benden özür dilerdi. Sana bunları yazacağım günler de gelecek sevgili günlük. Göreceksin, ben de Taehyungsam onu kendime köle edeceğim.

***

Hoseok'la biraz dersler hakkında sohbet ettikten sonra evlere dağıldık. Kendisi önceden psikoloji okumuş ve onunla sohbet etmek muhteşem bir şey. Dünyadaki düzgün tek alfa resmen. Hem de ruh eşini bulmuş. O konuyu da sonunda açabildim çünkü bir omega olup onun yanında çok durmak ruh eşini husursuz edebilirdi. Bazen kendi ince fikirliliğime çok şaşırıyorum ya. Muhteşem biriyim.

Eve gelip olanları Jimin'e anlattım ve inanır mısın hala başım ağrıyor. Çünkü heyecanlı bir şekilde 'o kişinin' gözlerinin parladığını ve kırmızıya dönüştüğünü anlatırken Jimin bir anda çığlık atmaya başladı. Neymiş bunlar sadece ruh eşine karşı olurmuşmuş, artık çocuk her gün karşıma çıkacakmışmış, muhtemelen o da şu an beni düşünüyormuşmuş gibi şeyler zırvalayıp durdu. Korkunç olan kısmı şu: ben de öyle düşünüyorum ve Jimin'e İNANDIM.

Kendimi kandırmayacağım dedikten iki gün sonra düştüğüm haller peki...Hayır, hala bu konuda çok sertim çünkü onunla görüşeceğim mevzular var. Bana bağırması ve herkesin içinde aşağılaması gibi. Umarım şu an pişmanlıktan kendini dövüyordur. Görecek oğlum o. Karşıma çıkacak bir gün. Benim dengesiz hareketlerim yüzünden tüm psikolojisi bozulacak hatta. Bugünün acısını her zaman çıkartacağım ondan.

Şu an uyumam gerekiyor. Buraya gelmeden önce birkaç slayt hazırladım onları düzenleyip uyuyacağım. Umarım rüyamda onu dövdüğümü görürüm. Benim rüyalar. Bu sefer zombi istilası falan değil zombi olup onu parçalamak istiyorum.

Sana daha fazla heyecanlanacağın şeyler anlatacağımı hissediyorum. Beni her gün hevesle dinle lütfen.

İyi geceler.

bir gun bir palyaco varmis bütün aglayanlari guldururmus bir gun bir adam yogun aglama teshisiyle doktora basvurmus doktor demis ki git o palyacoyu bul o seni guldurur o da demis ki o benim

dear diaryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin