Masaya kendimi büyük bir hızla attım.
Şu an saat 01.54 ve eve geleli yaklaşık yarım saat oldu. Jimin'i yatağına yatırıp hızlı bir iyi geceler kucaklaması yaptıktan sonra hemen odama geçtim.
Hazır mısın... çünkü bugün Hoseok'a gittiğim gün. 7 Ekim.
Hayatımda en çok heyecanlandığım gün.
***
Bu sabah uyandığımda bile güne enerjik ve modumda başladım. Günümün nasıl başladığı çok önemli çünkü geri kalanını da bir hayli etkiliyor. Uyandığımdan beri kurdum bir türlü susmuyordu. İkimiz de olacaklar için çok sabırsız ve heyecanlıydık.
Bugün öğleden sonra tek bir dersim vardı ve Hoseok'la vedalaşıp oyalanmadan eve geldim. Jimin de aynı şekilde eve yeni gelmişti. Hiç beklemeden üstüme atladı.
"Bu kılıkla gitmeyi düşünmüyorsun heralde oraya? Çabuk Taehyung yürü benim dolabıma!"
Kendisi benden daha heyecanlıydı. Beni güzelce süsleyip kendince bir şeye benzetmeye çalıştı. Onun dolabını soracak olursan... giyebileceğim en kapalı şey bile benim kıyafetlerimin yanında epey müstehcen kalıyor. Ama Jimin'e asla itiraz edemezdim yoksa beni bir çok şeyle tehdit ederdi.
Yırtık kot pantolon, kolsuz siyah bir tişört ve kahverengi deri ceketle kombinimi tamamlamış oldu. Olabilecek en mantıklı kıyafet seçimini yaptım çünkü ilk izlenim benim için önemli bir şey ve orada üç alfayla beraber olacağım için pek açık giyinmek istemedim. Jimin'i de abartmaması için uyardıktan sonra kendi odama gidip gözlerime biraz makyaj yaptım. Kendimi çok özgüvenli hissediyorum böyle yapınca. Ama bu pek yaşadığım bir duygu değil çünkü bunca zaman aile evinde yaşadım ve her zaman köle gibi çalışmam gerektiği söylendi bana. Kendimi bir kukla gibi hissederek geçirdim hayatımı bunca zaman. Bu kısıtlamalardan kurtulmanın verdiği sevinçle aynada son bir kez kendime bakıp telefonumu elime aldım.
(3 yeni mesaj)
Hoseok: Yoongi geldi eve
gelebilirsiniz
yalnız içkiler yetmeyebilir gelirken bir yerlere uğrayın istersenizSanırım içkiyle ilgili güzel bir anımı hiç hatırlamıyorum. Kafayı hızlıca bulmak için ilk seçenek olarak tekilaya sarıldığımız için sarhoşluk anılarım rezillik dolu. Jimin'i söylememe gerek yok bile. Gerçi o kadar alıştı ki on shot'a bile gitmiyor artık.
İkimiz de son kez aynaya baktıktan sonra evden çıktık. Hoseok evin konumunu atmıştı. Bizi evden almayı teklif etmişti ama ben evin yolunu kendim de öğreneyim diye bu teklifi reddettim. Mutfaktan biraları aldıktan sonra Jimin'in arabasına binip adrese doğru yola koyulduk. Arabayı ben sürdüm ve kendimi main karakter gibi hissettim o an.
Kapıyı çaldığımda açan kişi -simasını çok tatlı bulduğum- Yoongi'ydi. Beni görünce kaşlarını çatarak yüzümü inceledi. Sanırım beni tanımıştı ama belli etmek istemedi. Bunun için ona ne kadar minnettar olduğumu tahmin bile edemez.
''Hoşgeldiniz, Yoongi ben. Hoseok şu an mutfakta gelir birazdan.''
Bana gülümsedikten sonra dikkatini benden çekip Jimin'e verdi. Bakışları bana baktığındaki gibi değildi. Onun yüzünde biraz daha oyalandı hatta. Jimin ise gülümseyip salona gitmeye hazırlanmıştı çoktan. Onun bakışlarını fark etmedi kesin salak çocuk. Bunu sorma fırsatı daha bulamadım. Yarın kahvaltıda direkt konusunu açacağım.
Hoseok da mutfaktan salona geldi ve beni gördüğünde epey şaşırmıştı. Gelip bize sarıldıktan sonra beni bir sorguya çekti.
''Hoşgeldiniz ikiniz de. Ayrıca Taehyung bu ne coolluk böyle. Seni bir gün böyle bir kılıkla göreceğimi hiç düşünmezdim.''