Bugünün de diğerlerinden farkı yoktu. Kahvaltımı yaptıktan sonra banyo yapıp yatağıma bıraktım yıpranmış bedenimi. Düşüncelere dalmışken telefonum çalmaya başladı.
- Alo?
- Alev, ben birazdan eve geleceğim. Açım da, diyorum birşeyler hazırlasan... Evde malzeme yoksa markete git.
- Tamam, Burcu. Niye kendin hazırlamıyorsun ki?
'Bipp' sesini duyunca sinirlendim, yüzüme kapatmıştı. Bu arada konuştuğum ablam Burcu. Hareketlerinden anlayacağınız üzere tam bir ergen. Üşümeye başladığım için saçımı kuruttum. Üzerime ince taytımı ve beyaz tişörtümü giyerek evden çıktım. Hava fazlasıyla sıcaktı ama ben üşüyordum.
Hani kendini yalnız hissedip üşüyen insanlar vardır ya, tutunacak dalı olmadığını düşünür de oradan oraya sallanır... Bende o tip birisiydim işte.
Market evin yakınındaydı. Orada çalışan teyze annemin yakın arkadaşıydı eskiden. Bana hep onu hatırlatıyordu. Bu beni her zaman yerle bir ediyordu ama alışmak zorundaydım. Annem yaşama gözlerini kapatmıştı. Geri dönüş yoktu.
- Günaydın Nazlı Teyze, nasılsın?
- Günaydın kızım. İyiyim çok şükür, sen?
- Ne kadar iyi olabilirim ki?
- Haklısın evladım, haklısın. Ablan, Burcu nerede?
- Sabahları eve uğrayıp günün geriye kalan kısmında sürekli dışarıda.
- Onunla da konuşsam iyi edeceğim sanırım. Eh neyse. Ne istersin Alev , yavrum?
İstediklerimi alıp marketten çıktığımda birine çarptım, öyle uzun ve güçlü birisiydi ki geriye sendeledim, dengemi kaybettim ve yere düştüm.
- Önüne baksana biraz!
Söylerken bağırmıştım. Canım acıyordu.
- Önüne bakmayan sendin küçük hanım.
Sesi fazla güzeldi. Gözlerim dolmaya başladı, annemi ezen araba aklıma geldi ve annemin yere yıkılışı... Orada bana sarılacak bir babam bile yoktu, tek ben ve ablam kalmıştık.
- Hey! İyi misin?
Onun sorularına cevap veremiyordum. Yanıma çömeldi:
- Bak, ben... Çok özür dilerim, böyle olmasını istememiştim.
Ben ise hala konuşamıyordum. Birden sıcak ellerini tenimde hissettim. Beni kucağına alıp banka oturttu. Marketin önünde yere düşmüş poşetleri toparlayıp bankın yanına bıraktı. Kendimi tutamadım ve acı dolu göz yaşlarımı bıraktım.
- Hey, hey! Bana bak, ağlama.
Önüme geçerek göz yaşlarımı sildi.
- Adın ne?
Hıçkırıklarımın arasından 'Alev' diyebildim ancak. Kirpiklerimin altından ona baktığımda yüzünün rengi hafif atmıştı ama gülümsedi ve ' Bende Sarp.' dedi. Aman Tanrı'm gözleri çok güzeldi... Açık ela gözlerinin içinde hafif bulunan yeşillik beni kendine çekiyordu sanki... Sesi mükemmeldi ama içlerinden en güzeli karakteriydi. Babam gibi karaktersiz değildi. Ben doğmadan annemi terk etmişti. Babam dediğim insan beni bir kere bile teselli etmemişken, sokakta gördüğüm bu çocuk benim göz yaşlarımı silmişti. Hayat bu kadar şaşırtıcı ve garipti işte...
- Evin nerede?
- Beyaz apartman, şuradaki.
Bembeyaza boyanmış apartmanı gösterdim ona.
- Güzel, bende karşıdaki mavi apartmandayım.
Elimden tutup poşetlerimi bir eline aldı ve benim oturduğum apartmana yöneldi. Hiç karşı koymadan bende elini tuttum ve beni yönlendirmesine izin verdim. Bir yabancıya nasıl güvendiğimi bilmiyordum ama nedense onun tamamıyla yabancı olmadığını düşünüyordum. Kapımın önüne geldiğimizde bana dönerek:
- Seni bir daha görebilecek miyim?
- Yardım ettiğin için teşekkür ederim.
Ona samimice gülümsedim. Anahtarı çevirdiğimde ablamı kapının önünde gördüm. Kan beynine sıçramıştı. Yüzü kıpkırmızıydı ve çok sinirliydi. Beni bır hışımda içeri çekti kapıyı sertçe kapattıktan sonra konuşmaya başladı:
- O çocukla bir daha asla görüşmeyeceksin.
'Asla' kelimesini vurgulaya vurgulaya söylemişti.
-Marketten dönerken bana çarptı. Eve kadar da eşlik etti, başka bir şey yok.
- Ben sana ne diyorsam onu yap. O çocukla görüşme.
- Neden?
- Seni ilgilendirmez.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başlangıç
Romance"Belki de ölmek başlangıçtı benim için ya da ilk defa onun gözlerine bakmak." Alev 18 yaşındaki genç bir kız.Hayatı annesinin ölümüyle bir gölgeye dönüşüyor.Ablasıyla yaşayan Alev'in arasında sorunlar çıkınca çareyi aşkta arıyor. Aşk,heyecan,hüzün,m...