Oy ve yorumlarınızı bekliyorum, keyifli okumalar 🌺
KÖFN,Bi' Tek Ben Anlarım.
ASAF AKSEL DEMİR.
Aşk kalbinizin tam ortasına yerleştiğinde kaç yaşındaydınız?
Ben 15.
Onu gördüğüm ilk an toy gönlümde hayali bir kelebeğin kanat çırptığını, havada süzülerek onun kalbinin tam üzerine konduğunu hissettim. Sekiz yıldır o kelebek hala ilk gün ki heyecanıyla o kalbin üzerinde duruyordu fakat onun bundan haberi yoktu.
Bazen zeytin gibi küçük ve siyah olan gözleri gözlerime öyle bir bakıyordu ki, tamam oğlum,diyordum kendi kendime, bu sefer gördü seni, gizlediklerini. Fakat gün sonunda başımı yastığa yine gönlüme sakladığım o duygu ile koyuyordum. Beni fark etmediği için ona kızamazdım çünkü fark edilmek için herhangi bir hamle yapmamıştım yılladır. Ondan fazlasını istemeye hakkım yokmuş gibi dostluğunu da kaybetmek istemiyordum.
Elbette ki kimden bahsettiğimi biliyorsunuz. Onun aşkını kucaklayan kalbimse onu herkesten, her şeyden çok daha iyi biliyor.
Her platonik aşık gibi bu aşkın bana kadar olan kısmını kalbimin en derinlerine saklayıp kapısına sıkıca bir kilit vurdum. Yıllardır yüzlerce defa başımı ellerimin arasına alıp bunun yanlış olduğunu, içimdekileri bitirmem gerektiğini söyledim kendime. Fakat sonuç başarılı olsaydı eğer şuan sizlere bu konuşmayı yapmıyor olurdum.
Altımızdan usulca kayan yolu pür dikkat izlemeye kısa bir ara verip göz ucuyla yanımda,yolcu koltuğuna oturan Gaye'ye baktım. Baktığım an içimin en derinden titrediğini hissettim.
Bu hep böyle mi olacaktı? Ona her baktığımda ellerimde tıpkı kalbim gibi titreyecek, nefes alışverişim hızlanacak mıydı? Kalbimin, beynimi susturarak uzuvlarıma verdiği bu anlık sinyallerin bir gün beni sobeleteceğinden bir çocuk gibi korkuyordum. Onu kaybetmek bu dünyada isteyeceğim en son şey bile değildi. Düşüncesi bile sanki göğsümün ortasına onlarca yumruk yemişim gibi canımı acıtıyordu.
Kırık bir kızdı Gaye, onu kırmışlar, darmadağın etmişlerdi. O kadar darmadağın bir haldeydi ki onu ilk tanıdığımızda, toparlamamız çok uzun sürmüştü. İyileşmek isteyen fakat tedaviyi reddeden bir hasta gibiydi Gaye. İyileşmeye dair isteği, umudu vardı fakat gücü yoktu. Söylediğine göre onun gücü biz olmuştuk.
"Mayıştın." Dedim göz ucuyla ona bakarken. İzmir'de ki üçüncü günümüzdü ve tatil şimdiden onun güzel tenini bronzlaştırmıştı. Yanakları ve küçük burnunun ucu kırmızıydı. Açık camın uçurarak yüzüne serdiği saçlarını eliyle geriye itekleyip bana gülümsedi. Kalbimin biri tarafından tekmelendiğini hissettim. "Sanırım bende onlar gibi uyuyacağım."
Bu sefer dikiz aynasından arka koltuğa, onlar diyerek kast ettiği Mert ve Dolunay'a baktım. Dolunay cam ile omzunun arasına yerleştirdiği küçük yastığa başını yaslamıştı. Mert'in başı ise Dolunay'ın omzundaydı.
Denizde deve güreşi ve top oynamış, oldukça yorulmuştuk. Özellikle son dakikalarda Mert ve Dolunay inanılmaz bir kavgaya tutuşmuşlardı. En son hatırladığım şey Mert'in kaçmaya çalışırken tıpkı bir fok gibi yüz üstü karaya vurması,bu esnada ise Dolunay'ın onu ayaklarından tekrar denize çekmeye çalışmasıydı.
Gözlerim hala dikiz aynasında onları seyrederken keyifle mırıldandım. "Mert'in ağıznın suyu Dolunay'ın omzuna akmış. Dolunay uyandığında Mert'i öldürecek diye yorumladım."
Gaye elini dudaklarının üzerine kapatıp kıkırdadı." Ya da ona yeni bir halı yıkatır. Fakat bu sefer tıpkı söylediği gibi gerçekten diliyle yaptırır bunu."