Taze bir kurgu ile karşınızdayım ve çok heyecanlıyımm.Öncelikle şunu söylemek istiyorum, bu kurgumun çok uzun olmayan, eğlenceli bir hikaye olmasını amaçlıyorum. Zorlamadan, samimi ve biz bize olacağız. Amacım sizlere komik ve eğlenceli bir hikaye sunarak hayatın karmaşasından bir nebze de olsa sizleri uzaklaştırmak. Umarım bunu başarıp sizi birazcık dahi olsa keyiflendirebilirim. Ben karakterlerimi yaratırken çok eğlendim. Lafı fazla uzatmayıp sizleri hemen onlarla tanıştırayımm!
[Her bölüm farklı ana karakterlerin ağzından yazılacak kafa karışıklığı olmasınn.]
Hikayeye başladığınız tarihi buraya bırakabilirsiniz
13.02.2024
Evdeki Saat,Uzunlar
Gaye KayalıHayatta bazı anlar olurdu, içinden hiç çıkmak istemez, fanusun içindeymişçesine sonsuza dek kalmak isterdik.
Mesela küçük bir kız çocuğuyken sabah erkenden kalkıp sevdiğim çizgi filmi izlerken o an hiç bitsin istemezdim. O zamanlar, büyükannemin elime verdiği çikolatalı ekmeği yiyerek sonsuza dek çizgi film izlemek dünyanın en güzel şeyi gibi gelirdi.
Ta ki onları tanıyana kadar. Dostlarımı, suç ortaklarımı, yol arkadaşlarımı. Hayatımın en kötü zamanında karşıma çıkıp yoluma ışık olanları.
Annesiz babasız büyümüş her çocuk biraz kırıktı. Kalbi, umutları ve hayalleri kırık olan bu çocuklar hapsoldukları karanlıktan çıkabilmek için onlara uzanacak bir yardım eline ihtiyaç duyardı. Bende duydum. Hatta bazı geceler odamdan içeri sızan sokak lambasının sarı ışığının gölgesinde çaresizce ağladım.
Ve nihayet o el bana da uzandı. Hatta bir tane değil, üç taneydi.
Rüzgar kıvırcık saçlarımı geriye doğru savururken gülümsedim. Uzun zamandır kendimi bu kadar iyi hissettiğimi hatırlamıyordum. Radyodan yükselen şarkı yüzüme vuran rüzgârdan pek anlaşılmasa da melodisi oldukça tanıdık geliyordu. Son zamanlarda oldukça popüler olup herkesin diline dolanan bir şarkıydı.
Rüzgârın yüzümü okşayışı bir elin bana doğru uzanmasıyla birlikte kesildi. Asaf, sonuna kadar açtığım camı kapıda ki düğmeye basıp azıcık kalana kadar kapatırken sahte bir kızgınlıkla konuştu. "Terlisin ve camını sonuna kadar açmışsın. Tatilde hasta yatağında yatmayı mı düşünüyorsun?" Elinin hafif dokunuşu ensemde ki hafif nemi sildi.
Elini geri çektiğinde dağılan kıvırcık saçlarımı bileğimde ki kadife toka yardımıyla tuttururken dudaklarımı büktüm. "Af edersin ama rüzgâr çok güzel esiyordu."
Asaf tebessüm edip bir şey demeden önüne döndüğünde oluşan kısa süreli sessizliği ön koltukta oturan Mert bozdu. "Ya daha ne kadar yolumuz var benim çişim geldi."Dedi oturduğu koltukta sağa sola sallanarak.
Bu dediğine usulca kıkırdadım. Şoför koltuğunda, yani tam yanında oturan Dolunay güneş gözlüklerinin altından Mert'e küçümseyici bir bakış yolladı. "Gelmişsin yirmi üç yaşına hâlâ çişini tutamıyorsun. Şaka mısın sen ya?"
Mert durur mu, hemen itiraz etti. "Ne alakası var ya. Bir kere çiş tutmak zararlı. İleride çocuğum mu olmasın, bu mükemmel genler çoğalmasın mı?"
Tanıştırayım, bu üçü benim hayatımın ta kendisiydi. Tüm çocukluğum, gençliğim onlarla birlikte geçmişti. Beni düştüğüm o karanlık kuyudan ellerimden tutarak çıkarmış ve bir daha düşmeme hiç izin vermemişlerdi.