Karanlık ve gürültülü bara girerken insanlar beni çarşamba günü görmediklerinden şaşırmışlardı. Bugün buraya uğramazdım. Arkadaşlarım ile selamlaşırken barmenin yanına gittim.
Bana her zamanki içkiyi direk verirken ona yaklaştım.
"Burada Jeon Jeongguk diye birini gördün mü Kris? Siyah saç beyaz ten? Gamzeler." Kafasını sallayarak güldü. Onu tanıdığını biliyordum.
"Sarhoştu en son tuvaletlere doğru gitti birini götürüyordur." Dudaklarımı yalayarak gülerken onun yaptığı gibi dilimi yanağıma bastırdım.
Ne olursa olsun kıskanç biriydim. Bana gelme dese bile geleceğimi bildiğinden düzgün davranmalıydı.
Hızla tuvaletlere giderken kapıyı açtığımda sigara içerek önündeki kızla konuşan adamı gördüm. Burası erkekler tuvaletiydi.
Gülerek ona bir şeyler söyleyen Jungkook beni görünce yüz ifadesini bozdu. Turuncu saçlarımı karıştırırken yeşil gözlerimle birleşti gözleri.
Kız da bana bakmıştı. Gözlerim ona döndü. O da kızıldı. Gerçek olmasa da güzel duruyordu. Bendeki gibi.
"Süren doldu. tÇıkabilirsin." Kız gözlerini Jungkook'a çıkartırken Jungkook bir kafa hareketiyle çıkarttı onu.
Sigarayı lavaboda söndürmüş ve çapraz dayandığı bacaklarını açmıştı.
Bu bir komuttu.
"Gel bakalım derdini öğrenelim."
"Derdimin sen olduğunu söylemiştim." Güldü bana bakarak sarhoş olduğu belliydi ama içki sınırının yüksek olduğu da belliydi. Kaç saattir buralardaydı ve düzgün konuşuyordu.
"Gel." Bana verdiği komut ile duvara yaslanarak kaşlarımı kaldırdım.
"Sen gel." Baskın tavırlarım hoşuna gidercesine dayandığı yerden ayrılarak karşıma geçti.
Dudaklarıma eğilirken konuşmadı ve sadece yaklaşıp uzaklaştı. Oynatır gibiydi.
"Ben dert olmaktan çok uzağım, sen de bunu biliyorsun." Biliyordum.
"Bela olduğunu biliyorum. Asıl soru sen benim nasıl bir problem olduğumu biliyor musun?" Dudaklarındaki piercingde dilini gezdirirken güldü.
Dudakları dudağımın bitiş noktasındaydı fakat öpmüyordu.
Aniden uzaklaşarak iki elimi de duvarda birleştirdi. Tek eliyle kollarımı yukarıda tutarken belimden çekişi ile baskın olduğunu anlayabilmiştim. Jungkook zaten baskın bir karakterdi fakat sevişirken gözlerindeki ateşi görüyordum.
"Görmeye can atıyorum, kızıl" göz kırparak öpüşmeyi başlatırken bıraktığı ellerim boynuna dayanmıştı.
Sonumuz oldukça hiddetli bir şekilde yukarıdaki odalardan birinde biterken bu sefer giden ben olmuştum.
Görmeye can attığının farkındaydım, benim göstermeye öldüğümün de o farkındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Get Me So High
Non-FictionBir tarafta tüm okulun deli gibi sevdiği ve hayran kaldığı Park Jimin diğer tarafta aynı şekilde fakat oldukça kendi halinde Jeon Jeongguk. Birbirlerini sevmiyorlar, haz etmiyorlar fakat bir gece patlayan kıvılcım onları yatak arkadaşlığına götürüyo...