Episode 7

460 50 11
                                    

Pek hoşlanmadım bu bölümden dediğim gibi deney gibi bir şey iyileşicek inşaallah

Karanlık barda bu sefer daha masum bir şarkı seçerken başlamasıyla mikrofona yaklaştım.

See you in the dark
All eyes on you, my magician
All eyes on us
You make everyone disappear, and
Cut me into pieces

(Seni karanlıkta görüyorum
Tüm gözler sende benim sihirbazım
Tüm gözler bizde
Herkesin bir anda kaybolmasına yol açıp beni parçalara ayırıyorsun.)

Gözlerim kapıdan yeni giren deri ceketli adama gitti. Eline tutuşturulan içkiyi beğenmemişti ve gözleri bana değmiyordu.

Cause we break down a little
And when you get me alone, it's so simple
'Cause baby, I know what you know
We can feel it

(Çünkü biz dayanamıyoruz
Ve beni tek yakaladığında her şey çok kolay
Bebeğim bildiğini biliyorum
Hissedebiliyoruz.)

Ellerim mikrofonu kavrayarak şarkının yükselmesini bekledim.

I'm yours to keep
And I'm yours to lose
You know I'm not a bad boy, but I
Do bad things with you
So it goes...

(Ben saklaman için seninin
Ve kaybetmen için
Kötü biri olmadığımı biliyorsun ama senle kötü şeyler yapabilirm
Böyle de gider)

Gözleri bir kez bile bana dönmemiş locada oturup bir kızla konuşuyordu. Kızlarla bu kadar kolay anlaşmasını anlayamamıştım. Tek gelmişti bu sefer belki de şarkıyı söyleyenin ben olduğumu bile bilmiyordu.

Herkes deli gibi bana bakarken o içkisini yudumluyordu. İçkiyi sevmemişti belli ediyordu fakat içmeye devam ediyordu. Neden sevmediği bir şeyi içmeye devam ediyordu?

Met you in a bar
All eyes on me, your illusion is
All eyes on us
I make all your grey days clear and
Wear you like a necklace
I'm so chill, but you make me jealous
But I got your heart

(Seninle barda buluştuk
Tüm gözler bende ve senin illüzyonun gözleri üstümüze çekiyor
Tüm karanlık günlerini düzeltiyorum ve seni bir kolye gibi kullanıyorum
Çok rahatım fakat sen beni kıskanç biri yapıyorsun
Ama benimsin )

Come here, dressed in black now
So, so, so it goes
Scratches down your back now
So, so, so it goes

( Buraya siyah giyinerek geldin
Böyle de gidiyor
Şimdi ise sırtında çizikler olacak
Böyle de gider)

Şarkıyı bitirince herkes alkışlarken gözlerim locadan kalkarak arkadaki odalara giden adama gitti.

İlk gün nasıl evine gittiğimizi bilmiyordum. Adımlarım onu takip ederken son anda bir odaya girdiğini gördüğümde gülerek oraya yönelmiştim.

Kapıyı açtığımda yatakta bacakları açık oturan beden ile karşılaştım. Elindeki sigarayı havaya üflüyordu fakat beni görünce göz kırpıp sigarayı uzatmıştı

Adımlarım sigara yerine kucağına giderken deri pantolonumdan elleri yukarı çıkarak belimden tamamen kucağına çekti.

"Sigara içer misin?" İçmezdim fakat onunla birlikte içiyordum.

"İçerim." Güldü.

"Öyle mi kızıl?"

"Öyle." Sigarayı dudaklarına götürürken dumanı vermedi. Dudaklarımızı birleştirirken gri dumanın aralıktan kaçtığını görebiliyordum.

Elim saçlarındayken öpüşmemizi dernleştirdim.

"Çıkart şunu!" Agresif bir şekilde ceketini çıkartmasını söylediğimde gülerek çıkartmıştı. Onu göğsünden ittirerek kucağına yerleşirken elleri belime gitti. Sanki beyaz tişörtü yırtmak ister gibi çıkartırken ben de onun gömleğinin düğmelerini açıyordum.

Dudaklarım boynuna gittiğinde ön sevişmeden ağır hoşlandığını bana boynuna açmasından anlamıştım. Gömleğini geniş omuzlarından çıkartırken ellerinin pantolonuma gittğini anlamam zor olmadı.

Deri pantolonumdaki büyük elleri düğmeyi açarken tek eliyle beni altına aldı ve pantolonumu çıkardı.

Eli boynuma giderken çenemi kavrayıp yukarı kaldırmış ve dudaklarımızı birleştirmişti. Bacaklarımı beline dolayarak elimi ensesine atarken kendime çektim hareketler sertti ve ben bayılıyordum.

Hangi ara pantolonunu çıkarttığını bilmiyordum fakat elleri kalçalarıma giderken dudakları boynumdaydı.

"Benim hakkımda bilmen gereken bir şey daha. Sert severim." Beyaz tenimde bıraktığı el izleri ile beni sertçe çekerken girmesi ile sırtım dikelmiş ve inleme sesim odayı doldurmuştu.

İnlemem hoşuna gitmişçesine gülerken beklemeden tekrar çıkıp girdi. Ellerim sırtına çıkarken tırnaklarımı batırıyordum.

Sertçe ensesinden tutup dudaklarımızı birleştirirken eli yay gibi gerilmiş belime gitti ve belimden sertçe çekerek içime kadar onu hissetmemi sağladı.

Dolgun kalçalarımın arasında onu hissedebiliyordum hızlıydı sertti ve hoşuma gittiğini bildiğinden dudaklarımızı ayırarak inlememi dinliyordu.

Tırnaklarımı sırtına geçirerek içime tekrar girmesiyle boydan boya çizdim. Bacaklarım beline dolanmış kalçamın altındaki eliyle destekliyordu.

Yatakta baskın olmayı sevdiği belliydi fakat daha çok seveceği bir şey biliyordum. Sertçe göğsünden iterek onu yana yatırırken şaşırmasına  fırsat bulmadan kucağına oturdum. Gülerek elleri belime giderken hareket edişimden hoşlanmışçasına gözlerini kapatıyordu.

Onun hakkında öğrendiğim bir şey ise sessiz olmayı seviyordu fakat karşısındakinin sesini duymayı daha da seviyordu.

Sona gelirken yorgunlukla üstüne düşmüştüm ve onun inip kalkan göğsünü hissedebiliyordum. Gözlerim boynuna giderken boynunda benden kalan izler görmemle gülümsedim.

Ellerimden aldığım destek ile yükselirken terli saçları yüzüne gelmiş adama döndüm.

"Eğer o izleri kapattığını görürsem o zaman bela ne demek anlarsın." O alayla gülerken ben duşa ilerlemiştim.

Fakat tek kalmadım Jungkook hakkında öğrendiğim 3. şey ise birlikte duş almaya bayılıyırdı ve rahat durmazdı.

You Get Me So HighHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin