Özellikle ilk bölümde gelecekte neler görmek istediğinizi belirtirseniz çok mutlu olurum. Hikayenin gelişiminin sizi hoşnut etmesini istiyorsanız tabi ki💅🏻
Jimin korkunç bir gece geçirdiğine yemin edebilirdi. Tüm gece köyün serserileriyle dövüşmüş, hepsi sırtında bir sopa kırmış, biraz da boynuna vurmuşlardı. Bu ağrıların sebebinin bu olması muhtemeldi.
Veya sadece atölyede, yerde uyuya kalmıştı.
Hissettiği ağrılar ne kadar ilkini desteklese de burnuna kaçan mermer tozları ikincinin gerçekliğini ortaya koyuyordu.
"Yeni bir gün, yeni bir sipariş." Gözlerini açtıktan hemen sonra günlük kısa motivasyon cümlesini söylemişti.
Yerde kaldıkça ağrılarının artacağını bildiğinden zorlansa da ayağa kalktı. Eliyle sırtını ovuşturmaya çalıştı. "Ah, acıyor!"
Atölyenin içindeki kapından kişisel odasına geçtiğinde ilk işi bu gibi geceler için aldığı kas gevşetici kremi sırtına sürmeye çalışmak oldu.
"Pekala, günün planı; dünyanın en harika heykelini yap, zengin şehirli alfaların seni beğenmesini sağla, nobel barış ödülü al. Halledilir." Ayna karşısında her gün aynı olan planını tekrarladıktan sonra gözü yatağına kaydı.
"Yatağım dağınık... Gece yataktan kalkıp atölyeye mi geçtim? Hayır... Ama yatağım dün topluydu. Uyurgezer mi oldum ben? Olmuşum demek ki."
Jimin uzun süredir yalnız yaşamasından kaynaklı kendiyle konuşmaya o kadar alışmıştı ki bu ona çok ama çok normal geliyordu. Tek sorunu, bir soru sorduğunda cevaplayanının da kendisi oluşuydu.
Dağınık yatağını toplamaya yeltense de üstüne binen üşengeçlikle sadece omuz silkti. Gün zaten çok yoğun geçecekti ve... gece zaten bu yatağı bozmayacak mıydı?
Küçük odasından banyoya geçip ellerini ve yüzünü mermer tozlarından arındırdı. Sonrasında açık plan minik mutfağında tek düzgün yapabildiği yiyecek olan güzel bir pirinç lapası yaptı. Kasesini birkaç yosunla süsledikten sonra pencerenin önündeki masasına kuruldu.
Televizyonu olmayan küçük evinde en büyük eğlencesi, dışarıdaki hayatı izleyip üzerine yorumlarda bulunmaktı.
Mesela karşı dükkandaki Çiçekçi Taehyung'un deli gibi çiçekleriyle konuştuğunu ve satıldıklarında içten içe üzüldüğünü bilen tek kişi Jimin'di. Marangoz Seokjin'in her akşam saat altıda çiçekçiye girip çiçek satın aldığını, çiçekçiyle flörtleştikten sonra ilerdeki çöpe attığını da sadece Jimin biliyordu.
Neyse ki herkesi eleştirel gözlerle izlerken kendisinin harika olduğunu savunmuyordu. Köylünün onu nasıl gördüğünü biliyordu.
O tüm köyün gözünde sanatçı, heykeltraş diye gezinen fakat geçimini sağlamak için bol bol kap-kacak yapan birisiydi. Yalnız oluşu, köyde sadece fırıncı çift olan Yoongi ve Hoseok ile konuşması da herkese çok garip geliyordu. Tabi bunun faydaları da vardı.
Mesela şehre inmek için minibüse bindiğinde asla yer sorunu yaşamazdı. Onun garipliği insanları korkuttuğu için herkes minik omegaya yer verirdi.
Veya herhangi sıra gerektiren şeyde. Her zaman insanlar yavaşça geri çekilir, omeganın öne geçip hemen gitmesini beklerlerdi.
Bunun sebebini Jimin tam olarak bilmese de sorun etmiyordu. Sadece ne aldığına bakıyordu.
Sonunda kahvaltısını bitirdiğinde gülen yüzle ayağa kalktı.
"Bugün benim günüm!"
Mutfak mermerinde olan sipariş defterini eline alıp göz gezdirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marble -JiKook
FanfictieHeykeltraş Omega Jimin | Komutan Alfa Jungkook Jimin atölyesinde bire bir büstü bulunan adamın an itibariyle kaderi olduğuna inanırken Jungkook çok daha derin ve bilinmez düşünceler içindeydi.