Helloooo
Azıcık geç geldim ve bunun nedeni bir anlığına wattyi bırakma düşüncesiydi.
Böyle tamamen yani
Dürüst olalım okuyup geçiyosunuz ne yorum var ne bişey. Aynısı da şu yeni çıkarttığım Mission. Durum böyle olunca insanın yazmak için bi hevesi de olmuyor.
Ama dedim ulan bari yarım bırakma. Gerekirse Minific olsun yine de bitir ve işte, buradayım aşkolarr
Penceresinin dibinde oturmuş omega, gecenin karanlığına karşın ellerindeki fenerlerle sokağı aydınlatan askerleri izliyordu. Postalların sesi, alfaların kaslı bedeni, üniformaları... Adeta Jimin için yapılmış görsel şölendi! Yani... Daha çok alfasına bakıyordu ama omegaydı o. Yakışıklı kaslı alfalara gözünün ucuyla da bakmasa mıydı?
Üstelik azıcık tripliydi de. Alfası son konuşmalarında, kışlanın önündeki, ona çok kaba davranmıştı. Üstelik özür bile dilememişti. Şimdiyse utanmaz utanmaz evinin çevresinde dolanıp duruyordu!
Timdeki herkesi ikişerli gruplar halinde bir yerlere gönderirken kendisi ne hikmetse Jimin'in sokağında kalmıştı. Sanki anlamamıştı Jimin!
Tabi, bu omega için büyük bir artıydı. Çünkü bir planı vardı!
"Asker Jungho bey! Bakın ne güzel keklerim böreklerim var! Hepsini kendim yaptım! Gelin yiyin lütfen!" Pencere eşiğinde dirseklerini yaslamış olan omega, cilveli bir sesle alfasının yanındaki askere seslendi.
Bu askeri biliyordu Jimin. Köye yeni gelmişti, yani omeganın lakabından haberdar değildi. Üstelik Jimin gerçekten, gerçekten güzel bir omegaydı. Durum buyken, omegayı reddetmesi mümkün değildi.
"Ne zahmet ettiniz..." Asker; tüfeği sırtına asmış, hafif bir utangaçlıkla omeganın yanına ilerlerken bir anda gelen komutla durdu.
"Asker Kang! Dur!" Anında olduğu yere sabitlenen asker, 'hazırol'a geçti.
Komutan Jeon, ağır postallarıyla yavaş yavaş askere doğru adımlarken göz ucuyla omeganın penceresine baktı. Jimin'in keyifli olduğunu bu mesafeden dahi görebiliyordu. Doğrusu, Jimin saklamıyordu bile. Otuz iki diş sırıtarak izliyordu. Alfası onu kıskanmıştı işte!
"Nöbet yerin neresi asker?" Jungkook sakin bir ses tonuyla sorduğunda hemen yanıtladı asker.
"Sokak lambasının altı komutanım."
Aynı sakinlikle tekrar sordu Jungkook. "Sokak lambasının altında mısın asker?"
"Değilim komutanım."
Derin bir nefes aldıktan sonra eliyle nöbet yerini gösterdi. Ardından askerin kulağına oldukça yüksek sesle bağırdı. "O zaman siktir git nöbet yerine! Nöbet boyunca tek bir kişiyle iletişime geçmeni istemiyorum!"
"Emredersiniz komutanım!"
"Git." Asker hızla nöbet yerine dönmüşken bir yandan da utançla yüzünü buruşturuyordu. Şansının olabileceği omegaya resmen rezil olmuştu!
Jungkook, omegayla da konuşmak konusunda kararsız olsa da dayanamayıp pencereye yaklaştı. "Sizden de rica ediyorum, askerlerin dikkatini dağıtacak davranışlardan uzak durun."
"Ne oldu tanımadığım ve rahatsız etmediğim komutan kişisi? Benim olmayan hani."
"Ben sadece... Böyle... Neyse." Aklından çok cümle geçmişti alfanın. Ben sadece doğru olanı yapmaya çalıştım. Böyle davranma. Ben sadece imajımı düzeltmek istiyorum. Böyle davrandığında üzülüyorum. Bunca cümleye rağmen ne diyeceğini dahi bilememişti alfa. Zaten omegayı terslediği andan beri göğsünde bir ağrı vardı. Şimdi de onun tripli tavrı iyice şaşırtmıştı onu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marble -JiKook
FanfictionHeykeltraş Omega Jimin | Komutan Alfa Jungkook Jimin atölyesinde bire bir büstü bulunan adamın an itibariyle kaderi olduğuna inanırken Jungkook çok daha derin ve bilinmez düşünceler içindeydi.