Her yeni güne umut diye başlıyoruz fakat gün bittiğinde umut, unuta dönüyor. Unutmak için yeminler ediyoruz, çektiğimiz acıların üstesinden gelebilmek için çabalıyoruz. Bin defa da kırılsak tek bir gülüşüne mağlup düşüyoruz. Canımızı yakan, kalbimizi cam kırıkları gibi savuran insandan vazgeçemiyoruz. Madde bağımlısı gibiyiz, eğer tebessümünden bir parça almazsak krize giriyoruz. Nasıl oluyor da bize hem bu kadar yarar veren aynı zamanda zarar veren şeye sadık kalıyoruz. O bizim için tekse, biz de onun için tek olmalıyız başka oluru yok. Paylaşamıyoruz kimselerle sonuçta o bize ait değil mi neden başkasıyla paylaşalım ki, her şey paylaşılır; para, mutluluk, üzüntü ama bir insan paylaşılmaz. Her an kaybetme korkusuyla doluyor içimiz, korkuyoruz ya bir gün bırakıp giderse diye ve ona göre hareket ediyoruz. En küçük olaylarda kırılıyoruz, ilgi bekliyoruz. Başkası değil o ilgilensin istiyoruz ama o bizle değilde başkasıyla ilgileniyorsa işte o zaman heder oluyoruz. Demem o ki yaptığımız kıskançlıklar, çabuk kırılmalar, ilgi beklemeler bizim sevgimizin büyüklüğünü fazlasıyla gösteriyor.