Hiç gecelerce yapayalnız kaldınız mı? Tek başınıza saatlerce sessiz sessiz bağırarak ağladınız oldu mu mesela? oldu biliyorum... Yardım istediniz, çoğu zaman konuşmadan gözlerinizle anlatmak istediniz. Tüm gece ağladınız sessiz sessiz bağırarak, hatta içten içe birinin sizi duymasını istediniz. Ama kimse duymadı. Aslında gözlerinize gerçekten bakmış olsalardı görürlerdi iyi olmadığınızı ama işte bakmadılar... İyiyim dediniz inandılar inanmayı seçtiler. Hatta siz bile, siz bile iyi olduğunuza kendinizi inandırdınız... Gecenin bir yarısı ağlamaktan nefes alamadığınızda iyiyim, iyiyim, dediniz kendinize belki yüzlerce kez. Ama şunu fark edin siz iyi falan değilsiniz, numara yapmayı kesin artık. Kötüyüm deyin ya bir kerede, deliriyorum deyin. Bir kerede siz onları değil de onlar sizi düşünsün... Ama öyle olmuyor dimi söylemesi çok kolay geliyor insana. Tamam diyorum, tamam kendimi önemseyeceğim, bu dünyada bir kerede kendim için yapacağım diyorsunuz ama...
evet, şimdi kendinize bir söz verin. Aynaya bakın,kendimi seviyorum evet eksikliklerim belki fazlalıklarım var ama ben kendimi çok seviyorum, bundan sonra başkaları üzülmesin diye kendimi üzmeyeceğim ,ben değerliyim..( evet sen değerlisin ve lütfen bu sözü kendine de ver)
Bu yaşadığımız dünyadan sadece bir tane var sanıyorsunuz ama şunu unutmayın aslında sizde bir dünyasınız, küçük olsanız bile... Fark sadece kalpte ve beyinde bunun bilincine varın, bu ikisinden dünyada herkeste var ama siz dekinin aynısı başka kimsede yok. işte bu yüzden her biriniz bu dünyanın içinde yaşayan biricik dünyalar sızın.
Yıllar önce yaşadıkların yapışıveriyor vücuduna sülük gibi ve sen onu çoktan bırakmış olsan da o senden kopmuyor.yıllar beynindeki onlarca kötü anıya rağmen sadece iyi anıları alıyor, kötü anılara dokunmuyor bile.zaman her şeyin ilacı derler,çok zaman geçti beklide yaşadıklarından, hiç azalmadı ama dimi? Çünkü zaman ilaç falan değil ;zaman bağımlılık yapan bir madde, kısa süreli seni yatıştırır. peki ya sonra, sonrası yok ,sonrası boşluk, hiçlik...
Yine kabuslarla uyandım. Saat 10 ' u gösteriyordu. yataktan kalkmaya ne halim vardı ne de isteğim.beni şu anda uyandırabilecek iki şey var dır soğuk bir duş ve sert bir kahve.yataktan kalkıp duş aldım,üzerimdeki bornozu çıkarmadan kahvemi yaptım telefonuma gündemdekilere bakmaya başladım.
'genç oyuncu bakın kimle yakalandı'
'Herkes bu filmi konuşuyor, nina dobrev'in başrol aldığı film neden bu kadar beğenildi?'
' bu ay Jüpiter' in hareketleri bize neyi söylüyor, hangi burçlar bu sefer aşkı bulacak, hangileri paraya doyacak...'
'her yıl başka güzelle tatil yapan oyuncu bu yıl eşi ile tatilde görüntülendi, işte olay görüntüler'
Başlıklara bakarak geçtim sonra bir başlık gözüme takıldı.
'Ünlü iş adamı kara demir'in oğlu ekin demir İstanbul döndü' haberin üzerine bastım 'Ünlü iş adamı kara demir'in oğlu ekin demir Fransa'dan döndü. yıllardır Fransa'da yaşayan demir, dün gece yarısı İstanbul indi. Demir'in İstanbul'a olan ani gelişi iş dünyasında sarsıntılar yaratacağı söyleniyor'
Biraz daha kaydırdım bir fotoğraf gördüm. Yakınlaştırıp dikkatlice 50'li yaşlardaki adama baktım, sanırım kara demir buydu. biraz daha inceledim, adamın yüzü bana tanıdık geliyordu.Diğer fotoğrafa geçecektim ki telefon arama bölümüne girdi, emir arıyordu.
''Günaydın''
'Günaydın defne, çıktın mı, neredesin'
''Günaydın, hazırlanıp çıkıcam az sonra. Sen?''
'kampüsteyım. Ödevin son rötuşlarını yapıyorum hocanın yanına gideceğim az sonra. Baksana çıkışta bir şeyler içmeye gidelim mi?
''olur, bana uyar. Bade geçen gün yeni açılan bir kafeden bahsetmişti oraya gidelim''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Rengi
Teen FictionDefne ve ekin karanlıkta kalmış iki gezegendi.Bu birbirine muhtaç iki gezegen acaba geçmişlerini silip yeni bir hikaye yazabilirler miydi? güçleri yeter mi kaderi yenmeye, evrenin dengesini bozmaya.