Kısa bir yolculuğun ardından nihayet kasabanın içine girmişlerdi, istasyonun olduğu taraflarda pek ev ya da dükkan yoktu genellikle çiçek tarlaları ya da boş arsalar bulunuyordu. Burası ise oranın aksine daha işlek bir yerdi, görünürde olan küçük dükkanlar buranın ticarete açık biryer olduğunu kanıtlar nitelikteydi.
Yazlık bir yer olduğu için burayı gelmeden önce daha turistik bir yer olarak tahmin etmişti Jeongin. Aksine esnaf lokantaları, küçük standlar ve bolca çiçekle dolu bir kasabaydı.
Sonunda motor yavaşlamıştı ve gelecekleri yere varmışlardı, Jeongin motordan inmeden önce geldikleri yere baktığında çok fazla ağaç ve çiçeğin olduğunu fark etmişti ve bir de kalacağı ev vardı. Ayrıca tam karşıda deniz görünüyordu, buraya o kadar yakındı ki beş dakikada oraya varabilireceğinden emindi.
Hatta o an denize gitme süresini ve adım sayılarını bu tarz şeyleri yazdığı not defterine yazmaya karar vermişti siyah saçlı çocuk, ilerleyen günlerde kesinlikle bunu yapacaktı.
Nihayet vardıklarında Felix motordan indi ve Jeongin'e baktı, fakat onun inmeye niyeti yok gibiydi.
"Hadi Jeongin öyle bakacak mısın? Benden utanmana falan gerek yok."
Evet Jeongin'in ondan çekinmesinin bir sebebi vardı ama çocuk doğru söylüyordu, buraya gelene kadar ona çok iyi davranmıştı ve Jeongin şu an Felix'in kalbini kırdığını düşünüyordu. İnsanların kalbini kırmaktan hiç hoşlanmazdı bu yüzden bu konuda üzgün hissetmişti siyah saçlı.
Zaten bu saf yönü sebep olurdu çoğu şeye, insanları kırmamaya özen gösterdiği için ezilen taraf o olurdu.
"Şey böyle davrandığım için üzgünüm, sadece ilk defa ailem olmadan bir şeyler yapıyorum yani biraz gerginim." Demişti Jeongin bugünün ilk uzun cümlesini kurarak, normalde uzun cümleler onu utandırmak için yeterliydi ama şu an rahat hissediyordu.
Felix'in uzattığı elini tuttu ve motordan indi, o ise saçlarını karıştırıp çocuğa gülümsemişti.
"Sorun yok Jeongin Bay Dongmin bana çekingen olduğundan bahsetmişti."
Bay Dongmin Jeongin'i küçüklüğünden beri tanıdığı için hayatında olan çoğu olayı, kişiliğini, hastalığını ve insanlara olan yaklaşımını az çok biliyordu bu yüzden anlatmış olması normal gelmişti Jeongin'e. Hatta bu kadar duyarlı olması onu çok sevmesinin nedenlerinden birisiydi.
İki çocuk birlikte karşılarında duran eve doğru ilerlediler. Jeongin adımlarını saymayı bırakıp ayakkabılarına kilitlediği bakışlarını eve çevirdi ve incelemeye başladı. Küçük ve şirin bir evdi ama bahçesi de bir o kadar genişti, çoğu yerde çiçekler vardı. Bayan Jiwo'nun çiçekleri sevdiğini gönderdiği mektuplardan annesinin okuduğu kadarıyla biliyordu ama bu kadarını hiç tahmin edememişti.
Kapının önüne vardıklarında Felix tam çalacakken sağ taraftan gelen neşe dolu ses onu durdurmuştu.
"Gelmişsiniz çocuklar!"
Jeongin kafasını o tarafa çevirdiğinde bahçıvan eldivenleri ve büyük bir hasır şapkayla kendilerine doğru gelen Bay Dongmin'i görmüştü, epey yaşlanmıştı ama hala gülümsemesi ve yakışıklılığı aynıydı.
Jeongin yüzüne en büyük gülümsemesi yerleştirdi ve dayanamadan kendisine doğru yavaş adımlarla ilerleyen adama koştu, çocuğun kollarını açıp sarılması ile sesli bir şekilde gülmüştü yaşlı adam.
"Jeongin oğlum dur, yavaş olsana sarılamıyorum zaten ellerimde çamur var!"
Bay Dongmin gülmeye devam ederken bir yandan Jeongin'in sarılışı yüzünden ayakta durmaya çalışıyordu, o güldükçe Jeongin'de kıkırdıyordu. Uzun bir sarılmadan sonra siyah saçlı çocuk yeterli olduğunu düşünüp geri çekildi ve yaşlı adamın yüzüne baktı, gözleri dolmuştu ama hala gülümsüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
peach lavender boy, hyunin
FanfictionJeongin 17 yaşının ilk yaz tatilinde aile dostlarının sahil kasabasındaki evlerine yerleşir. Yan shipler: minsung changlix chanmin soundtrack: Moonlight on the river by Mac DeMarco ...