"Jeongin!"
Jeongin ismini duyması ile gözlerini açtığında Hyunjin'in tepeden bakan yüzünü ve biraz daha eğilse yüzüne çarpacak olarak sarı tutamlarını görmüştü, ilk başta korksa da sonradan dün geldiği kasabayı hatırlayarak hızlıca atan kalbini durdurabilmişti. İlk defa ailesi olmadan bir güne uyanıyordu bu yüzden annesi yerine Hyunjin'in onu uyandırmasını garipsemişti.
"Kalkmayı düşünüyor musun?"
Sarışın çocuğun sorusu ile yattığı yerde doğrulmuştu Jeongin, Hyunjin ise muhtemelen dün gece rüzgardan kapanmış olan pencereyi tamamen açmıştı. İçeri dolan hava ile ikisi de titremişlerdi, sabahın körü olduğu için yaz olsa bile hava deli gibi soğuktu bu yüzden Jeongin ince örtüsünü kendine sardı ve yatakta oturmaya başladı, henüz açılmadığı için aptal gibiydi. Hyunjin ise çocuğun bu komik görüntüsüne hafiften sırıtarak bakıyordu.
"Saat kaç?" Jeongin gözlerini ovuştururken sorduğunda Hyunjin kolundaki saate bakmıştı.
"Sana da günaydın saat yedi buçuk bu arada."
Her dediğine dalga geçerek cevap vermesi Jeongin'in sinirini bozmuştu her ne kadar dün tanışmış olsaklarda çocuğun gözlemlediği kadarıyla rahat ve sorumsuz bir kişiliğe sahipti Hyunjin, her şeyi dalgaya alan tiplerden olduğu kesinlikle herkesin baksa anlayabileceği bir şeydi.
Jeongin'in gözlemci yönüne gelecek olursak küçüklüğünden beri disleksi olduğu için bir köşeye itilen bir çocuktu ve insanları gözlemlemek için çok vakti olmuştu, yani bu konuda usta denilebilirdi.
"Neden bu kadar erken uyanıyoruz?"
Jeongin gözlerini ovalamaya devam ederken sorduğunda Hyunjin çocuğun önünde durup ellerini beline koymuş ve gözlerini devirmişti. Jeongin kasabadaki birinci günü olmasına rağmen kendisinden bıktığını düşünüyordu sarışın gencin.
"Çok soru soruyorsun Jeongin."
"Ya soruma cevap ver merak ettim."
Jeongin üstündeki örtüyü açıp yatağın kenarına oturmuş ve ayaklarını yere basmıştı, ayaklarına değen tahta zeminin dokusu garip hissettirse de çocuğun hoşuna gitmişti.
Hyunjin'in gözleri ise bir an karşısındaki çocuğun suratından şortunun açıkta bıraktığı bacaklarına kaymıştı. Jeongin bunu fark etsede yanlış anladığını düşünerek çokta üzerinde durmamıştı, tabi yine de utanması için yeterli olmuştu.
"Ayrıca fazla meraklısın."
"Hyunjin!" Jeongin istediği cevabı alamayınca kaşlarını çatıp bağırmıştı, Hyunjin ise kendisinden kısa olan çocuğun bu meraklı haline içten içe gülüyordu.
"Lokantaya gideceğiz ayrıca babam seni kasabadaki çocuklarla tanıştırmamı istedi."
Jeongin nihayet istediği cevabı aldığında yataktan tamamen kalkmış ve aynanın karşısına geçip şişmiş yüzüne bakmıştı ayrıca yatarken tamamen dağılmış olan tişörtü de vardı, komik görünüyordu.
"Hadi hazırlan da çıkalım."
Hyunjin'in söylediği şey ile Jeongin dolaptan giyeceklerini çıkarmış ve odadan çıkıp lavaboya gitmişti, işlerini hızlıca halledip odaya geri geldiğinde Hyunjin'in de hazır bir şekilde pencereden bakarak kendisini beklediğini görmüştü.
"Ben hazırım."
Hyunjin kafasını hafifçe sallamış ve kahverengi çapraz çantasının içine bir şeyler sıkıştırmaya başlamıştı, Jeongin ise bu sırada kendi sırt çantasının içine not defterini ve kalem kutusunu koymuştu, onlar olmadan hiçbir yere gitmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
peach lavender boy, hyunin
FanfictionJeongin 17 yaşının ilk yaz tatilinde aile dostlarının sahil kasabasındaki evlerine yerleşir. Yan shipler: minsung changlix chanmin soundtrack: Moonlight on the river by Mac DeMarco ...