kitd #19 (Sakin Ol)

79 8 1
                                    

Son ders de bittiğinde herkes gitmek için hızlıca toparlanırken Seungmin derin bir nefes alıp verdi. Antrenmana kalması gerekiyordu.

Eşyalarını çantaya doldurdu ve sırtına takıp yürümeye başladı. Kulaklıklarını da taktığında dinlediği şarkıyı mırıldanarak devam etti yola.

Antrenmanın başlamasına yirmi dakika vardı. Bu zamanı kahve almak için değerlendirmeye karar verdi.

Fazla zamanı yoktu, bu yüzden en yakındaki kafeye gidecekti. Oranın kahvesini pek sevmiyordu ama mecbur kalmıştı.

Kahvesini alıp tekrar okula döndü. Banklardan birinde oturmuş telefonuyla oynayarak içiyordu.

Üzerine düşen gölge ile başını kaldırdı ve en son görmek isteyeceği yüz ile karşılaştı. Derince iç çekti ve kulaklıkları çıkardı.

Geldi yine tipini...

"Selam takım kaptanım. N'aber?"

Alaycı sesi bile Seungmin'in sinirlenmesine yeterken kendine sakin olması gerektiğini hatırlattı.

"Selam takım arkadaşım. Seni görene kadar gayet iyiydim. Sen nasılsın?"

"Seni görünce daha mutlu oldum."

Banka otururken sorusunu yanıtlamış ve derin bir nefes verip etrafa bakınmıştı.

"Takımdan bir kişi bile yok. Sence asmışlar mıdır antrenmanı?"

"Öyle bir hataya düşeceklerini sanmıyorum." dedi kendinden emin tavrıyla.

Koç ve o, antrenman saatleri konusunda çok katıydı. Bir dakika bile olsa geç kalınmasına tahammülleri yoktu. Zaten dersler bittikten sonra okulun spor salonunda yapılıyordu. Nasıl geç kalabiliyorlardı ki?

"Eee? Centilmenlik dışı olan planın sonuç vermedi. Var mı başka planların? Boş durmazsın sen."

"Geçenlerde eski sevgilinle karşılaştım." dedi boş alana bakarken. "Senin hakkında konuştuk biraz. Baya özlemiş seni."

Seungmin iç yanağını ısırırken Jihong göz ucuyla ona bakıp sırıttı.

"Tahmini ne zaman yatağına girersin, çok merak ediyorum. Öğrenmek için gel-"

Seungmin her ne kadar elinden geleni yapsa bile kendini tutamamış ve sağlam bir yumruk atarak kesmişti sözünü.

"Sözlerine dikkat et."

"Daha önce yapmadığınız şey mi? Yalan söylemiyorum ki Seungmin."

Tekrar tekrar vurmak isteyen yanıyla boğuşuyordu. Onun yüzünden kendini belaya sokmamalıydı.

"O gece kayıt etme fikrini kabul etmemeni saçma bulmuştum. Tüm dünyaya ne kadar iyi bir sürtük olduğunu gösterebilirdin."

Kendisini kışkırtmaya çalıştığının farkındaydı. Başarılı da olmuş sayılırdı çünkü Seungmin kontrolünü kaybetmiş ve yüzüne art arda yumruklar atmaya başlamıştı.

Çok geçmeden tanıdık bir ses duymuş ve bedenini onu Jihong'dan uzaklaştıran kollar arasında bulmuştu.

Jihong fırsatını bulmuşken hızla giderken Seungmin'i tutmaya çalışan Changbin bedenini kendine çevirdi. Kendini görürse duracağını düşünmüştü ama öyle olmamıştı.

Sinirden gözü dönmüş genci spor salonuna götürdü zorlukla. O hala gitmek için çırpınırken yüzünü elleri arasına aldı.

"Seungmin, sakin ol! Sakinleş biraz. Gitsen bile bulamazsın, kaçıp gitmiştir."

"Onu mahvedeceğim!" dedi sık ve derin nefesler alıp verirken. Hala gitmek için çabalıyordu. "Birinin o şerefsize çenesini kapatmayı öğretmesi lazım. Bırak beni. Bırak!"

Changbin başta durması için vurmayı düşündü ama bu kadar sinirliyken ters tepebilir, dayak yiyebilirdi.

Yüzünün elleri arasında olmasının avantajını kullanıp dudaklarına eğildi ve kısaca öpüp geri çekildi.

Bu temas Seungmin'in konuşmayı kesip şaşkınlıkla durmasına sebep olurken Changbin de dilini dudaklarında gezdirdi. Tekrar öpmek isteyen bir yanı da vardı.

"Üzgünüm, bir şekilde durdurmam lazımdı. Kendini kaybetmiş gibiydin."

Seungmin sızladığını yeni hissettiği eline baktı. Eklem kısımları fazlasıyla kızarmıştı.

"Zaten yeterince vurmuş gibiydin, burnu ve dudağının kenarı kanıyordu."

"Az bile yapmışım." dedi Changbin'in az önce kendisi öpmüş olmasını göz ardı ederek. "Sen niye okuldasın?"

"Son derste uyumuşum, kimse de giderken uyandırmamış. Temizlik için gelen öğrenciler kaldırdı."

İlk uyandığında arkadaşlarına sövüyordu ama şimdi sinirinden eser kalmamıştı. Bu sayede Seungmin'i büyük bir beladan kurtarmıştı. Öğretmenlerden biri görse kesinlikle ceza alırdı.

"Ben eve gideceğim. Sen geliyor musun?"

"Antrenman vardı ama..." Saatini kontrol etmiş ve telefonuna bakmıştı. Koçtan gelen mesajı gördü. "İptal olmuş."

Birlikte spor salonundan çıktılar. Seungmin bankta kalan sırt çantasını aldı. Sessizce durağa doğru yürüyorlardı. Az önceki öpücüğün etkisiydi bu.

Durağa vardıklarında Changbin otururken Seungmin ayakta kalmıştı. Elleri hırkasının cebinde, yere bakarak ayağını oynatıyordu. 

"Aslında böyle biri değilim." dedi alçak bir tonda. Birilerinin onu kontrolünü kaybetmiş halde görmesinden hoşlanmamıştı. "Yani her sinirlendiğimde insanlara saldırmıyorum."

Changbin sahte bir öksürükle dikkatini çekmiş ve kaşlarını kaldırmıştı.

"Seninle olanlar sadece biraz eğlenmek içindi. Eğer saldıracak olsam bana çarptığın ve bağırdığın an yapardım. Ciddi bir şey anlatmaya çalışıyorum." dedi sitem ederek. Changbin özür dileyip devam etmesini söyledi.

"Jihong eski arkadaş grubumdan biri. Onlarla takıldığım dönemde bu hale geldim. Bana zarar verdiklerini fark ettiğimde biraz geç kalmıştım. Yollarımızı pek medeni şekilde ayırmış da sayılmayız. Karşılaştığımız zaman hep kavga çıkar. Hepimiz bel altı vuruyoruz ama Jihong bunu başka bir seviyeye taşıdı. Aramızda geçen kötü olaylardan bahsedip duruyor."

Tam birkaç şey daha söyleyecekti ki kendini durdurdu. Söylemek üzere olduklarını daha yakın arkadaşları bile bilmiyordu.

"Devamı var ama anlatmak için zamanım yok." dedi gelen otobüsü işaret ederek. Kurtarıcısı olmuştu.

"Bizim bineceğimiz değil."

"Biliyorum, ama eve gitmiyorum. Öncesinde gitmem gereken bir yer var."

"Seninle gelmemi ister misin?"

"Hayır, sağ ol." Kesin olarak reddettiğinde üstelemedi Changbin. O otobüse binerken arkasından baktı sadece.

Devamında ne anlatacağını merak etmişti. Onlarla takıldığım dönemde bu hale geldim. derken neyi kastetmişti?

king in the dump [sᴋᴢ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin