Sabah suratına vuran güneşe küfür ederek uyandım. "Ne vardı da suratıma suratıma vuruyorsun güneş bozuntusu!" Bir kaç dakika tavanla bakışdıktan sınra gülmeye başladım. Neye gülüyorum lan ben? "Ah Namjoon! Kafayı yedirdin bana it oğlu it!" Bunkarı söyledikten sonra kahkaha atmaya başladım. Evde biri olsa çıldırmış bu derdi. Ee, haklı tabi! Kafayı sıyırdım git gide. Ben tam banyoya elimi yüzümü yıkamaya gidecekken telefonum çaldı. Ve arayan. Namjoon'du biraz bekledikten sonra açtım telefonu. Ee, beklesin orospu çocuğu!"Alo?" Karşı taraftan gelen boş sesi duyduğumda biraz bekledim. "Ne oldu?" "Sana da günaydın Seok Jin." Ukala sorusuna karşılık göz devirdim. "Sana günaydın dediğimi hatırlamıyorum." "Hala kendini beğenmişin tekisin!" "Sen onu götüme anlat! Ne bok istyosan söyle işim var!" Tanrım ciddiyim kafayı yiyecek durumdayım! "Seok Jin bak... Evet aramız dazla iyi değil biliyorum ama... Belki benimle bi yemeğe çıkmak istersin. Ayrıca o götünü özledim!"
Son kelimesiyle çileden çıktım ve evin içinde bir oraya bir buraya giderken bağırmaya başladım. "Ay hoşt ulan! Sen kimsin lan oç! Ayrıca sen KİMSİNDE benim götümü özlüyorsun?! Benim götüm lan o!" "Seok Jin sakin ol tamam mı? Sadece yemek yemek istedim!" "Sen benim yarramı ye!" Tam bir ayı misali telefonu suratına kapadım. A-aaa hayvana bak sen! Gel kalbimin anasını sik sonra yemek yemeye çıkalım de! "Hayır genelde kabul ederdim de sürünsün biraz orospu *kahkaha sesi* ay yok harbiden sıyırdım lan ben!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝓗𝓪𝓽𝓪𝓵𝓪𝓻ı𝓷 𝓽𝓪𝓽𝓵ı 𝓫𝓮𝓭𝓮𝓵𝓲 『𝕹𝖆𝖒𝖏𝖎𝖓』
FanfictionJinnie: Neden gittin Namjoon? Ah! Doğru ya sen bana hiç gelmemiştin zaten. NamNam: Jin Hyung... Lütfen git! Artık beni unut! Eğer böyle yapmaya devam edersen bu hem senin hemde benim içim daha zor olucak... Lütfen git... Jinne: Peki... Ama son olar...