179.Bölüm-Yenilememek(1)

303 50 28
                                    

Yoo Jonghyuk'un ifadesi beni boynumdan tutarken yavaşça değişti. Önceden, zaten havada düşüyor olurdum.

Şimdi her şey tam tersiydi. Düşmek yerine havada uçtum. Yoo Jonghyuk beni elinden geldiğince sert fırlatmıştı.

Yoo Jonghyuk beni izliyordu. İfadesi, ölmeyeceğimden emin olduğunu gösteriyordu. Sesini duymadım ama ne dediğini anlayabiliyordum.

'Onu pişman et, Kim Dokja.'

Cevap vermek üzereyken, dokunaçlar görüşümü engelledi.

Dokunaçların saldırısı beni kıl payı ıskaladı ve Düş Yiyen'in vücuduna indim. Kollarımda kalan gücü bedenimi sürükleyerek yaraya doğru ilerlemek için kullandım.

Bu adam sadece dokunuşuyla hayat tehdit eden bir varlıktı. Eğer hala bir enkarnasyon olsaydım, çoktan bayılmış veya ölmüş olabilirdim. İnişini bitirirse... neler olabileceğini düşünmek bile korkutucuydu.

Bedenimi yaranın içine attım.

[...Üzgünüm. Seninle gelemem.]

Vücudumdan güç çekildi ve Cheok Jungyeong'un gücünün dağıldığını hissettim. Panik yapmadım çünkü zaten bekliyordum.

Kısa süre sonra dışarıya bağlı olan yara tamamen kapandı.

Evrende yüzen bir insan gibi havada süzüldüm. Düş Yiyen'in içi gökyüzü kadar karanlıktı. Et ve kanın olmadığı bir yerdi. Dış tanrı yaşayan bir şey olmadığı için bu normaldi.

Dung... dung... dung...

Bir yerlerden gelen davulların sesini duydum. Sonra bir fısıltı. Biri bana baktı. Hava olmamasına rağmen nefes almak zor değildi. Belki de bu alana girdiğim an, varlığım dönüşmüştü.

Müteakiben* bir süre sonra tüm sesler kayboldu. Enkarnasyonların çığlıkları ve takımyıldızlarının mesajları gitmişti.

(çn: Ahu ile yeni kelime öğrenme vakti!!! Müteakiben, "sonra" anlamına geliyor. Aynı cümlede iki tane 'sonra' mantıksız durduğu için eş anlamlısını kullanmayı tercih ettim.)

Bunun yerine bilinmeyen karakterler ve görüntüler vardı. Bu, Düş Yiyen'in midesiydi. Yediği tüm hikayelerin toplandığı yerdi.

「■■■■■■■...」

「 #%&^#$^ 」

Tanıyabildiğim bazı hikayeler vardı. Belki de Kurucunun Annesi'ndendiler.

「 Bu benim hatam. Aptalca tarih çok uzundu... 」

「 Bu toprakları nebulalardan korumak zorundayım. Ancak, şimdi Hongik'te kimse yok. Yaratılışın tüm tanrıları nereye gitti? 」

「 Hwanung... Hwanung'u görmek istiyorum. 」

Sonra küçük bir ışıkla bir hikaye geldi ve bağırdı,

" Ne yapıyorsun? Neden buradasın? Kaç...! 」

Işık titredi. Teşekkür ederim ama kaçabileceğim bir yer yoktu.

'Dış tanrılar', uzak dış evrende kök salmış varlıklardı. Vücudunun yarısı Karanlık Şato'nun ikinci katına bağlıyken, vücudunun içi doğrudan dış evrene bağlıydı.

Böylece midesi benim için uzay boşluğu gibiydi. Sadece yemek arzusuyla dolu, tamamen boşluktan oluşan bir dünyaydı.

Düş Yiyen beni istedi.

Dağınık harfler bir araya toplanarak bir şekil oluşturmaya başladı. Bu boşlukta gözler ve bir ağız yaratıldı. Aslında bunlar göz mü ağız mı emin değildim ama insan olduğum için bu terimlerle düşünmek zorundaydım.

Omniscient Reader's Viewpoint / Novel ÇeviriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin