2'yanlış kararlar labirenti

29 2 0
                                    

     

     

       Ve sana hep söyledim, asla kabul etmedin ama biliyorsun; insan yeryüzünün lanetidir.

        
                 2'yanlış kararlar labirenti

     matthew mayfield, the wolf in your darkest room

Bazen aldığımız her karar bizi doğru yola taşımazdı. Kapılar kapanır, yollar karışır ve sonunda kendimizi en büyük yanlışın içinde bulurduk. Kararlarım bir labirent olup içine hapsolduğumda yolumu bulacak yönümü bile kaybetmiştim.

Şimdi o labirent attığım her adımın, aldığım her kararın ne kadar aptalca olduğunu yüzüme vuruyordu ama bu umurumda değildi. Bir gün o labirentten omuzlarım dik, bütün savaşlarımı vermiş ve kazanmış olarak çıkacaktım.

Hande şok olmuş bir ifadeyle yüzüme bakıyordu. Dünya'nın yüzündeki o umursamaz tavır yavaşça silindiğinde önce bana boş boş baktı ardından başını arkaya yatırıp kahkaha atmaya başladı. Tepkisi beni afallatırken şaşkın bakışlarla onu izliyordum. Söylediğim şeyin nesi bu kadar komikti? Gülmeyi kestiğinde yüzünde yeniden o sert ifade can buldu ve acımasız gözlerle bana baktı.

"Anladığım kadarıyla ya sarhoşsun ya haplanmışsın ya da cidden delisin. Bildiğini varsayıyorum ki ben bir piyanistim, katil değil," dedi tok sesiyle. Öyle inandırıcı öyle netti ki o gece o adamı acımasızca öldürdüğünü görmesem buna koşulsuz şartsız inanırdım. "Daha fazla saçmalıklarınla vaktimi çalma ve geldiğin yere geri dön."

"Sen iyi misin?" diye sordu Hande dehşetle. "Ne dediğinin farkında mısın?"

"Uğraşma Hande kafası gitmiş belli ki. Hadi Sığınak'a geç kalıyoruz." Bunu dedikten sonra arkasını dönmüş ve arabanın önüne yürümeye başlamıştı. Kaşlarım sertçe çatılırken beklemediğim bu tepkisi beni sinirlendirmişti. Ne bekliyordun ki aptal? dedi iç sesim acıyan bir ifadeyle. Adamın karşısına geçip pat diye beni öldür dedin, ne yapacaktı başka? Ne diyebilirdim ki? Onu ikna etmek için elimde hiçbir şey yoktu. Tam arabanın kapısını açacaktı ki, sesim onu durdurmaya yetmişti.

"Yok ettiğin kadınların ruhları bu gece kanınla arındı." Yüksek çıkan sesimin titrememesi için kendimi sıktığımda eli arabanın kapısına uzanmış şekilde duraksamıştı. Birkaç saniye öyle durdu ardından tıpkı yırtıcı bir hayvan gibi üzerime doğru yürüyüp birkaç adımda aramızdaki mesafeyi kapattı ve kolumu sıkıca tuttu. Bu ani hareketi hem şaşırmama hem de korkmama sebep olurken şaşkın bakışlarla ona bakıyordum ama şimdi onun gözlerinde cehennem ateşi yanmaya başlamıştı.

"Timur," dedi Hande afallayan bir ifadeyle. Ama bu onu durdurmadı. Kolumu daha çok sıkarken beni kendisine doğru çekti.

"Ne diyorsun?" dedi sertçe ama ikimiz de ne dediğimi çok iyi biliyorduk.

"Seni gördüm," dedim mırıldanarak. Gözlerindeki cehennem ateşi büyüdü, gözbebeğinden gözbebeğime doğru kıvrılarak sürünen bembeyaz bir yılan vardı sanki. Gözlerimiz arasına bir ip değil de bir yılanın bedeni gerilirken şimdi gözlerinde taşıdığı alev yılanın derisinden süzülüp gözlerime sıçrıyordu. "O gece ne yaptığını biliyorum Dünya Timur Erez." İfadesi değişir, bu biraz olsun onu korkutur sandım ama hiçbir şey olmadı. Aynı sertlik ve ifadeyle bana bakmaya devam ediyordu.

"Kontrol ettim demiştin," dedi Hande araya girerek ama ikimizin de odağında sadece birbirimizi vardık. Yani o da arkadaşının ne yaptığını biliyordu ama susuyordu. Tıpkı benim gibi.

YILAN SARMAŞIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin