4'korkunun öteki yüzü

17 1 0
                                    


                      4'korkunun öteki yüzü

                  wolfie's just fine, trying to sleep

İnsanların birbirlerini yok etmesine sebep olan, yüzyılları, asırları, var oluşları değiştirip etkileyen önlenemez bir felaket vardı evrende

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


İnsanların birbirlerini yok etmesine sebep olan, yüzyılları, asırları, var oluşları değiştirip etkileyen önlenemez bir felaket vardı evrende.

Savaş.

Adı birçok nesilde farklı anlamlara gelebilirdi. Bazıları bunun adına hırs derdi. Bazıları kader, bazıları inanç, bazıları zorunluluk. Ama işte, hepsinin sonucu aynı şeye çıkıyordu.

Yok olmak.

Aynı şeyi kendi zihnimizde de gerçekleştiriyorduk. Her zihin en nihayetinde bir gün kendine savaş açıyordu. Bir savaşım vardı ama bunu en çok kendimle mi veriyordum yoksa hep kaçtığım o kişiyle mi bilmiyordum.

Gözlerimi açtığımda çoktan akşam olmuştu. Dün gece düşüncelerim bir ağ gibi etrafımı sardığında uyuyakalmıştım. Yattığım yerden doğrulurken etrafıma bakındım. Dün kapattığım telefonumu hâlâ açmamıştım ve açıkçası bir süre daha açmayı düşünmüyordum. Çünkü Defne'yle uğraşmak ve konuşmak istemiyordum. Odadan çıktığımda hemen yan tarafımdaki odanın kapısı da eş zamanlı olarak açıldı ve Hande'yle göz göze geldik. Birbirimize kısa bir bakış attığımızda bakışlarını çeken ben olmuştum. Hiçbir şey demeden yanından geçip merdivenlere ilerledim. Onunla konuşmak ve derdimi anlatmak gibi bir niyetim yoktu. Nasıl olsa bu gece bir daha benimle karşılaşmayacaklardı. Ağır adımlarla merdivenleri indiğimde Hande yanımdan geçip mutfak olduğunu tahmin ettiğim bir yere girdi. Mutfağa gitmek yerine yönümü salona çevirdim fakat içeriden gelen sesler durmama sebep olmuştu.

"Bu ne kadar doğru?" diye soruyordu Kubilay.

"Hiç doğru değil," dedi Hande ters bir ifadeyle. "Bunu o da biliyor ama görmezden geliyor."

"Görmezden geldiğim falan yok." Onun tok ve soğuk sesini duyduğumda yutkundum.

"O zaman ne?" dedi Hande.

"İşime yarayacak."

"Bilemiyorum," dedi Kubilay sıkıntılı bir sesle. "Seni polise ihbar etmeyeceği ne malum?" O an benden bahsettiklerini anlamıştım. Onu elbette ki polise ihbar etmeyecektim. Evet, yaptığı şey doğru değildi ve hatta korkunçtu ama bu beni ilgilendiren kısım değildi. Ben zaten bu dünyada olmaktan zevk almıyordum.

"Ona ben de güvenmiyorum," dedi Dünya buz gibi sesiyle. Bana güvenmemesi normaldi. Ondan zaten bana güvenmesini bekleyemezdim.

"Ama onu yanında tutuyorsun," dedi Hande isyan eder gibi.

"Şu an bunu yapmam en doğru şey." Bir çakmağın alevlendiğini işittim. "Yanımda olduğu sürece ne yapıp yapmadığını görebilirim." Bir an için içeri girip beni gözetlemesine gerek olmadığını ona söylemek istedim ama bunu yaparsam onları dinlediğimi belli etmiş olacaktım. Yanaklarımın içini ısırırken olduğum yerde durmaya devam ettim.

YILAN SARMAŞIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin