Part 1 / Kelebek Kadın

168 14 21
                                    

Mitski - Washing Machine Heart

"Belki de yanılmışımdır, ha? Asla birlikte olamayacağımıza kendimi inandırmışımdır. Kim bilir, belki de öyledir..."

•♡•

Onunla o gün ilk kez karşılaştığımda bunun 'ilk' olmadığını hissetmiştim. Yeni değildi hiçbir şey, çok tanıdıktı. Sanki bir zaman girdabına kapılmıştım da aynı ânı defalarca yaşıyordum. O el bana tekrar tekrar uzanıyor, parlak mor gözler sıcak bir gülümsemeyle kapanıyordu. O sıcak gülümseme içime işliyor; içimde, kozalarından yeni çıkmış kelebekleri kanatlandırıyordu. Onlar uçuştukça daha şimdi gördüğüm bu güzel yüz, belleğimin tozlu raflarına üflüyordu. Kalkan tozlar bana bir şeyleri hatırlatıyordu. Bana ait olmayan anıları...

Uçları mora boyanmış perçemleri, parlak mor gözleriyle bir sümbül gibi duruyordu karşımda. Saçları rüzgarda uçuşuyor, konuşurken gözlerini benden kaçırıyordu. Utanmış bir hali olsa da oldukça cana yakındı. Benimle konuşmak için çabalıyor gibiydi. Yoksa o da mı onlardandı, etrafımda dönüp duran kızlardan? Değilse ne işi vardı ki alt sınıftan bir öğrencinin benim gibi üst sınıf biriyle? Ama nedense belki de ilk kez rahatsız olmamıştım, alt sınıftan biriyle konuşmaya. Diğerleri gibi beni kesen bakışları yoktu, konuşmuş olmak için açılan saçma konular yoktu. İlk kez genzimi tıkayan o iğrenme duygusunu hissetmemiştim. İlk kez oradan kaçıp kurtulmak istememiştim. Bazı şeyler eski de olsa 'ilk'leri o beş dakika yaşayıvermiştim.

O beş dakikaysa hemen geçivermişti. Hayat mutlu olduğum zamanlardan kısıyordu sanki. Güzel şeyler yaşanmadan bitiverirdi, şimdi de olduğu gibi. Eskinin karmaşık görüntüleri beynimin içinde bir çamaşır makinesi gibi durmadan dönerken o, çiçek kokularıyla yanımdan ayrılmıştı ben fark etmeden. Onun uzaklaşmasıyla duran makinenin içindeki ıslak çamaşırlar iplere gerilmiş, damlayan suları tenime teker teker değmişti. Sırt çantamın kayışını tutan elime düşen ıslaklığın gözyaşım olduğunu anlamam ise uzun sürmüştü. Tuzlu damlanın tadı ağzıma gelirken neden ağladığımı sorgulamıştım. Canım mı yanmıştı? Kalbim mi kırılmıştı? Bir sızı mı vardı içimde? Çok geçmişte açılmış, hala kapanmamış bir yara belki de...

Okul merdivenlerine ilerlerken uzun uzun el sallamıştı bana. Arkasını dönüp gözden kaybolduğunda son görebildiğim at kuyruğu saçına taktığı mor-beyaz kelebek tokasıydı. Morlarla süslenmiş bir kelebek gibiydi sanki, sadece kanatları eksikti -ama onların bile olduğuna yemin edebilirdim.

Onu gördüğümde önümde beliren anıların arasında ona çok benzeyen genç bir kız vardı. Aslında benziyor demem doğru değildi. Gözleri daha büyük, dudakları çok daha inceydi, saçlarına yakai-maki topuzu yapılmıştı. Ya onun yaşlarındaydı ya da biraz büyüktü. Yüz hatları oturmaya başlamıştı, gülümsemesi daha kadınsıydı; oysa önümdeki okul kızı daha çocuksu duruyordu. Ben ise bunca farka rağmen o ikisinin aynı kişi olduğuna bahse girerdim, her ne kadar aklım almasa da. İçimdeki ses böyle söylüyordu, o ikisi benim için tıpatıp aynıydı.

Bu farklılıkları ilk sefer fark edemesem de hemen gözüme çarpan şey üzerindeki kıyafetlerdi. İndigo mavisi dik yakalı ceketi ve sırtındaki kelebek kanadı desenli haorisi onu adeta başka bir devirde yaşıyormuş gibi gösteriyordu -belki de öyleydi. Şimdi ise üzerindeki beyaz gömleği, siyah okul önlüğüyle merdivenlerden çıkıyor, kalabalığa karışıyordu.

Onu durdurmak geliyordu içimden. Karnımın içinde, kozalarından yeni çıkan kelebekler, ona uzanmak istercesine deliyordu bedenimi. Öne doğru atılıyordum, elim istemsizce uzanıyordu ileri. Ama tuttuğum tek şey boşluktu. O çoktan gitmiş, kalabalığın içinde kaybolmuştu.

"Bu gece ay yine çok güzel, değil mi Tomioka-san?" dediğini duydum o güzel kızın, ben oracıkta çaresizce beklerken. Sözleri çok tanıdıktı, geçmişte birçok kez duymuşum gibi...

Ay mı, dedim kendi kendime. İstemsizce kafamı kaldırıp kısık gözlerle baktım, bulutların arasından parıldayan Güneş'e...

KELEBEK KADIN || GiyuxShinobu || KNYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin