32. Bölüm - Dünüm, bugünüm, yarınım

142 22 15
                                    

****

"Yani," Sehun dudağını ısırıp bıraktı. "Hala aklım almıyor." Elini saçlarından bir hışımla geçirdi. Şoktan ne yapacağını şaşırmış gibiydi. "Beni öptün."

"Evet, öyle yaptım." Onun panik, telaşlı ve ne yapacağını bilmeyen haline göre son derece sakindim. Ne istediğini bilen, kaçmayan bir ben vardı bu kez karşısında.

"Ve bundan kaçmıyor, kabul ediyorsun?" gözlerime sorgulayarak bakarken sırıttım.

"Özetlemek gerekirse böyle diyebilirim tabii."

"İnanması çok güç geliyor." Odada volta atmaya bir son verip bir anda hızla bana doğru geldi. "Peki ya söylediğin? O da gerçek miydi? Rüya değildir umarım."

"Hangi söylediğimden bahsediyorsun tam olarak?" onun bu sevimli haliyle biraz oynamak istiyordum. Biraz daha görmek güzel olurdu.

"Artık seni gönlümce sevmek istiyorum dediğin kısımdan." Yüzünü benimkine eğdi. "Sen şimdi beni mi seviyorsun?"

"Bilmem. Seviyor muyum?"

"Seviyor olman lazım sonuçta beni öptün."

"Her öptüğümü seviyor değilim." Söylediğim şey ile kaşları çatıldı.

"O ne demek ya? Sevmediğin kimleri öptün?" aslında ben söylerken o da sorarken Han Seo'yu düşünmemiş olsak da sesli dile getirince aklımızdan geçen tek isim o olmuş ve susmuştuk. "Neyse. Benden başkasını öpemezsin." Bakışları gururlu ve omuzları dik bir hal alırken kıkırdadım. Ruh halime öyle iyi geliyor, yaralarımı öyle güzel sarıyordu ki ondan başkasıyla olmam mümkün değildi. Bir tek Sehun bana yeterdi.

"Başkasında gözüm de yok zaten." Her söylediğini kabul etmem onda her seferinde yeni bir şok dalgası yaratıyordu. Hepsinde güzel gözleri kocaman açılarak bana bakıyordu.

"Benden bahsediyorsun, değil mi? Benden başka kimsede gözün yok?" sorusuna başımı aşağı yukarı sallayarak onay verdim. "Luhan, bak şakaysa komik değil."

"Şaka yapmıyorum."

"O zaman şimdi sen..." duraksayıp bir süre bekledi. Bunu önce kendi içinde sindirmesi gerekiyordu sanırım. Ardından yeniden ağzını açıp kapattı. "Sen beni sevdiğini mi söylüyorsun?" emin olmak istemekte ve defalarca kez sorgulamakta haklıydı. Ona bu imkansızlığı ben aşılamıştım.

"Sehun," elini tutup onu yatağa çekerken oturmasını sağlamıştım. "Sana bunu ilk ama son olmayacak bir şekilde söylüyorum. Senden hoşlanıyorum. Seni seviyorum. Sana aşığım." Sesli söylemenin beni bu kadar rahatlatacağını, hafifleyeceğimi hiç düşünmezdim. "Hangisini kabul edersen o şekilde duyacaksın. Sadece... Bana bundan sonra ne yapmayı istediğimi sormuştun ya?"

"E-Evet?" şokla açılmış ağzından cılız bir şekilde çıkmıştı bu kelime.

"Bundan sonra sadece seninle olmak istiyorum. Senin yanında olmak, seni sevmek, içimdeki hisleri bastırmadan yaşamak istiyorum. Herhangi bir şeye mecbur kalmadan, kendi istediğim gibi. İstediğim hayatımda ise sen başrolsün."

"Beni seviyorsun."

"Evet, Sehun. Seviyorum." Gözlerimi devirdim. "O kadar da karmaşık bir şekilde söylememiştim oysaki..." dudaklarımı büzdüğümde Sehun bir anda uzanıp onlara öpücük kondurup geri çekildi. Ani teması kalbimi hızlandırmıştı çünkü beklenmedikti ama güzeldi de. Ona yakın olmak hoşuma gidiyordu. Beni öpmesi, onu öpmem de öyle...

"O zaman... Biz şimdi neyiz?"

"Arkadaş." Kaşları hızla çatılırken gülüşümü bastırmaya çalıştım.

RICORRENZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin