7. Bölüm - Cilveleşmek işte

260 35 100
                                    

****

Çalan alarmın sesiyle gözlerimi uyuşukça araladım fakat bir iki saniye bile geçmeden yeniden kapattım. Daha doğrusu kendiliğinden kapanmıştı. Gece saat 3 gibi kütüphaneden dönmüş eve geldiğim gibi de beklemeden uyumuştum. Şimdi saat 8'de ise yeniden kalkmak için alarmım çalıyordu. Gerçek bir işkence varsa işte o da tam olarak buydu. Uykunun en güzel, en tatlı yerinde dat dat diyerek çalan bir ses tarafından uyandırılmak... Oysaki güzel bir ses tonuyla, günaydın cümleleri eşliğinde, belki sevdiğin insan ya da annen tarafından öperek uyandırılmak çok daha güzel olurdu. Ama benim elimde ne vardı? Beynimdeki canlı kalan son hücreleri de öldürmeye yemin etmiş gibi çalan bir alarm. Ne harika hayat ama!

"Luhan?" gözlerim kapalı beynim yarı uyur yarı uyanık bir halde ayılmaya çalışırken cılız bir ses işitmiştim. Beynim algılıyor ama tam olarak işleyemiyordu. "Luhan, hadi uyan." Ses gittikçe netleşirken o naif tını yüzümde bir tebessüme sebep oldu. Zihnim bana uyandırılma şeklime olan isyanım yüzünden oyun oynuyordu sanırım. "8'de kalkmam gerek demiştin. Bu saat denilen şey 8'i gösteriyor." Nihayet beynimin uyuyan kısmı da sesin sahibini tanıdığı anda uyanma komutuyla kendine gelmişti. Gözlerim bu sefer daha büyük bir hızla açılırken tam karşımda Sehun'u buldum. Gülümseyerek bana bakıyordu. Yatağın kenarına oturmuş yüzü, yüzüme eğilmiş haldeydi. "Günaydın." Neşeli, canlı ve sıcak ses tonu ile konuştuğunda bir süre sakince onu süzdüm. Kendime geldiğimdeyse istemsizce dudaklarım yukarıya kıvrılmıştı.

"Günaydın." Pekala, o Sehun idi ama yine de alarmdan çok daha cazip bir uyandırılma şekli olduğunu söyleyebilirdim.

"Kütüphaneye gitmem gerek uyursam beni sabah uyandır, demiştin." Sehun bir açıklama yaptığında kaşlarım çatıldı. Parmağımı göğsüme bastırıp kendimi işaret ettim.

"Ben mi?" başını hızlı hızlı salladı. "Hatırlamıyorum."

"Çok uykuluydun. Ve yorgundun da. Daha çok ne dediğini duymuyor gibiydin." Bu çok olası bir ihtimaldi çünkü çalışmayı bitirmeme sebep olan şey kendimi kitapların üzerinde uyuklarken bulmamdı. Salyamın kağıtları ıslatması yüzünden eve gelmiştim. Taksiyle hem de. O halde araba kullanmak imkansızdı. Ölmek garanti gibi bir şeydi.

"Hala çok yorgunum." Sızlanır gibi sesler çıkararak kendimi yatağa geri bıraktım. "Burada sonsuza kadar uyumak istiyorum." yorganı yüzümü örtecek şekilde çekerken Sehun elimi tutup geri indirdi.

"Uyanmak zorundasın." Tek gözümü açıp ona bakarken üzerime eğildi. Elini bana doğru yaklaştırırken diğer gözümü de açmıştım. Sakince yapacağı hamleyi bekliyordum. O ise beni şaşırtıp elini gözümün altına getirdi ve nazik hareketlerle birkaç kez parmaklarını gezdirdi. Nefesimi tutmuş bir halde onu izlerken dokunduğu yerlerde karıncalanma hissediyordum. Heyecanlanmıştım da. "Uyanıp yüzünü yıkamalısın." Dudakları yukarıya kıvrılırken gözleri yüzümde turluyordu. Gördüğü şeyden memnun bir hali vardı.

"Çapak mı vardı?" gözlerim irileştiğinde biraz benden uzaklaştı.

"Sana kahvaltı yemeğinden hazırladım." Sorumu es geçtiğine göre kesin vardı. Tanrım! Rezil edici bir durumdu.

"Kahvaltı mı?" konuyu değiştirme şekline ben de ayak uydurdum.

"Hım hım. Seni bekliyorum, hadi." Şaşkınlığım Sehun odadan neşeyle sekerek çıkıp gidene kadar sürmüştü. O çıktığında ise derin bir nefes alıp yataktan kalktım. Uykum açılmıştı çünkü önce teması kalbimi hızlandırıp beni heyecanlandırmıştı şimdi de kahvaltı meselesini merak etmiştim. Eh, bu ikisi de ayılmama yetiyordu. Bir de yüzümü yıkarsam kendime gelirdim diye umuyordum.

RICORRENZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin