Kulpu kırılmış eski pencerden içeri giren deniz kokusu , dalgaların sesleri ,her pazartesi kızarttığı istavrit,kendi bildi bileli yemek yedikleri ,yemek lekelerinden rengi siyahla kahverengi belki de sarı renge dönüşmüş ,yer yer üzerinde sigara külü bastırılmış masa ve her hafta düzenli olarak patlayan, rengi göz bozan sarı ampül...
Yine kapıyı çarpıp gitmişti kadın,o her kapıyı çarpışında masanın üzerindeki yeri asla değişmeyen annesinin çeyizinden kalma peçetelik yere düşerdi ve yine düşmüştü...Sanki bu defaki gidişi farklıydı, dönüşü olmayan bir gidişe benzetti Salih bu gidişi çünkü bilirdi o gidişleri çok iyi bilirdi.Dönüşü olmadığı anlaşılırdı, insanın kalbine ağrı saplanır ne tepki verse bilemezdi ,ya bir yere oturur öylece durar, belki isyan edercesine bağırıp çağırıp dövünürken ağlatır ya da saatlerce daha önce hiç girmediği sokaklarda dolaştırırdı adamı, o dönüşü olmayan gidişler . Hiç bir şey hissedemiyordu üzülmeli miydi ya da geri gelir miydi ? Gelmezse Salih ne yapardı ,ya da bu hal Nazan'ın her zamanki hallerinden miydi? Öfkesi geçince her zamanki gibi zil zurna sarhoş gelip yatağa mı atardı kendini? Ne yapardı bu kadın ?Yine o adama mi gitti yoksa ? Nazan hep böyle yapardı ama çok kızardı ,sanki öfkesi her şeyeydi . Salihe de kızmazdı sadece, orda öylece duran masaya ,belki sıcak diye çaya bile kızardı Nazan ...Masada tek başınaydı her zaman olduğu gibi ...Önünde duran üç tabağa baktı sonra hiç bir zaman kılçıklarını ayırıp tamamen bitiremediği istavritine.
Nazan ne kadar da annesine benziyordu ,ikisinin öfkesi de Saliheydi sanki ,Nazan sinirlendiğinde:"Seni annen bile doğurmak istememiş ben neden istiyeyim seni"diye adeta kükrercesine bağırıp kapıyı çarpıp çıkardı evden .Bu hep olurdu sabah ,akşam ya da Nazan her gitmek istediğinde.
Annesinin sesiyle zihnindeki düşüncelerinden sıyrıldı.Titreyen elleriyle sandalyeyi kendine doğru çekip yalpalayarak sandalyeye oturuşunu izledi.
Annesi hiç masaya oturmazdı doğru düzgün yemek bile yemezdi. Salih her defasında ona da bir tabak koyardı ama annesi gelmezdi .Babası gittikten sonra alkolden başka bir şey bilmez oldu.Belki aylar sonra ilk defa salihle yemek yiyecekti ya da her zaman bildiği ,Salihe küçüklüğünden beri anlattığı ,Salih'i hiç istemediği, hayatının en büyük hatasının onu doğurmak olduğunu üstüne basa basa anlatacaktı. Ama yaşlılıktan olduğu belli olan cızırtılı bir sesle:
"Gitti bu defa bilirim ben bu sessizliği. O her zamanki gidişinden değil bu baban da böyle gitti işte , arkasından çıktım, ayağımda ayakkabısız toprağa basa basa peşinden gittim , yetişemedim arkasına bile bakmadı piç herif...Kendimi parçaladım sokağın ortasında ağladım, bağırdım çağırdım,gitme dedim beni bırakma dedim ".Ağlamaya başlamıştı sarhoştu ,dili ağzında yuvarlanarak ne dediği anlaşılmayan küfürler ediyordu, ağzından çıkan çoğu söz tam anlaşılmazdı zaten ,belki yaşlılıktandı .
Annesi bu terk edilişi her zaman anlatırdı , artık Salih annesi ne zaman anlatsa sanki o anı film sahnesi gibi gördüğünü hissederdi . Yavaşça annesinin koluna girdi , zavallı kadın hala garip seslerle ağlıyor , bir şeyler söylüyordu , yatağına gidene kadar önü giymekten eskimiş terliği , kabarmış parkelerin arasına takıldı. Kadın kendini yatağa bırakmıştı, kendinde değildi, salih ayaklarını yorganın altına doğru uzatıp üzerini örttü ."İyi geceler anne "dedi hafif ağlamaklı bir sesle. Gözleri dolmuştu,sebebini anlayamıyordu.Onu hiç sevmeyen karısının gidişine mi üzülmüştü?Yoksa sarhoşluğuna 20 senedir alışık olduğu annesinin haline mi ?Asla sonunu getiremediği istavritine mi ? yoksa gecenin bu saatinde ,her zaman olduğu gibi yatağına yalnız girişine mi dolmuştu gözleri? Anlayamıyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okyanus Etkisi
Storie d'amoreHayatı boyunca sevmeyi ve sevilmeyi öğrenmemiş bir adamın, hayatında hiç bir şey yolunda gitmezken beklemediği bir anda , Onda okyanus etkisi yaratacak bir kadınla tanışmasıyla başlar her şey...