Bölüm 1 "Kurabiye hırsızı."
Havaalanında oturmuş sıkılarak Londra uçağını bekliyordum. Sevgili 'Babam' beni okumam için daha doğrusu Los Angeles'dan uzaklaştırmak için her türlü bahaneyi değerlendirmiş ve Los Angeles'dan ayrılmama kanaat getirmişti.
Havaalanında vakit geçmiyordu. İlerideki rengarenk süslenmiş reyonlar dikkatimi çekince oturduğum rahatsız bekleme koltuklarından doğruldum ve o yöne doğru ilerlemeye başladım.
Reyonlardaki gözüme çarpan ilk kitabı incelemeden aldım. Kol çantamdan bir miktar nakit para çıkarıp kitabın parasını ödedim.
Reyonların önünden ayrılarak bu sefer yönümü küçük büfeye çevirdim. Çok acıkmıştım. Bir paket kurabiye alsam hiç fena olmazdı. Büfenin önüne geldim. Gülümseyerek bir paket çikolatalı kurabiye istedim.
Adam güler bir yüzle kurabiye paketini uzatırken nezaketen teşekkür ettim ve bir miktar parayı eline tutuşturdum. Tekrardan oturduğum bekleme koltuklarına adımladım. Çantamdan biraz önce aldığım kitabı çıkardım okumaya başladım.
Yanıma biri oturduğunda kimin oturduğuna dikkat etmeden kitabımı okumaya devam ettim. Elimi yan tarafımdaki pakete uzattım bir çift el elime dokununca irkildim ve onunla göz göze geldim.
Uzun kirpikleri ela gözlerini çevreliyordu. Yüz hatları Yunan Tanrılarını kıskandıracak şekilde güzeldi. Kafamdaki düşünceleri silip attım.
Ukala çocuk bir de kurabiyelerime ortak olmuştu. Ne zaman kurabiye alsam benimle birlikte elini pakete atıyor büyük bir iştahla yiyordu. Sonunda pakette bir kurabiye kaldığında kaşlarımı çatarak ona baktım.
O ise benim aksime gülümseyerek son kalan kurabiyeyi iki parçaya böldü ve bir parçasını bana uzattı. Elinden hızla çekip aldım. Kurabiyelerime ortak oluşu yetmiyormuş gibi gülümsemesiyle beni gıcık edip sinir katsayımı arttırmıştı.
Aradan beş dakika geçince teşekkür bile etmeden kalkıp gitti. Kaba , katıksız odun insan nezaketen de olsa bir teşekkür etmeliydi. En azından bir teşekkür hakediyordum. Beynimdeki düşüncelerle boğuşurken Londra uçağının kalkacağına dair anons yapıldı.
Kitabımı çantama koyma gereği duymadan ayaklanıp uçağın kalkacağı perona ilerlemeye başladım. Belkide bu son kez Los Angeles'ı görüşüm olacaktı. Derin bir nefes verip tekrardan yürümeye başladım.
Bu zamana kadar hiç birşey istediğim gibi gitmemişti. Küçüklüğümde aile sevgisi görmemiştim. Diğer çocuklar gibi parklar da gülüp eğlenmemiştim. O yüzden bir insan bana sevgi , şefkat göstermeye çalıştığında onunla arama görünmez bir duvar koyardım.
Ben buydum işte aile sevgisi görmemiş , küçük aciz bir kız çocuğu. Anılarım birer birer gözümün önüne geldiğinde tuttuğum çantamın kulpunu sıkıp daha hızlı ilerlemeye başladım.
Bir an önce bu şehirden gitmek istiyordum. Sonunda uçağın kalkacağı perona geldiğimde adımlarımı yavaşlattım ve uçağa bindim. Koltuk numaramı bilmediğim için çantamda olan bileti çıkaracaktım ki gördüğüm manzara ile şok oldum.
Çantamda bir paket çikolatalı kurabiye duruyordu. Ne yani şimdi o mu benimle kurabiylerini paylaşmıştı? Arkasından o kadar laf etmiştim. Ah çok kabayım. O hiçbir kötü sözü hak etmiyordu.
Etrafıma baktığımda artık özür dilemek için çok geç olduğunu farkettim. Sıkıntıyla iç çekerken koltuğuma yerleşip o cümlelerin ağzımdan dökülmesine izin verdim. "Tanrım sen beni affet."
Merhabalar yeni bir bölüm ile karşınızdayım. Öncelikle bu kadar beklettiğim için çok üzgünüm. Bilirsiniz çok sıkıntılı bir dönemden geçiyorum. O yüzden beni anlayacağınızı umuyorum.
Bir de kapak fotoğrafı için 1DiariesGirl aşkıma teşekkürlerimi iletiyorum. En yakın zamanda görüşmek üzere kendinize iyi bakın.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Only Me || z.m
FanfictionBir adım atarak aramızdaki mesafeyi kapattı. Ben şaşkınca ona bakarken elleri ellerimi kavradı ve üstüne minik bir buse kondurdu. "Bu elleri yalnızca ben tutabilirim." Gözümün önüne düşen bir tutam saçı kulağımın arkasına sıkıştırdıktan sonra ne old...