koy gote gitsin | yoonkook [✓]

13'simdi biz neyiz?

"İyice toparlandınız mı? Bugün son kez bir kamp ateşi yakıp vakit geçireceğiz sabaha karşı ise yola çıkacağız."

Herkes görevli koçu dinlerken ben yan gözle Jungkook'a bakıyordum. Komik olan şuydu ki... O da yan gözle bana bakıp yakalanmamaya çalışıyordu. Kendimi tutamayıp dudaklarımdan histerik bir gülüş kaçtı.

"Komik bir şey mi söyledim Yoongi?"

"Ah yok efendim aklıma bir şey gelmişti de."

"Anladım, hadi dağılabilirsiniz."

Herkes kendi işine dönerken ben de Jungkook'a döndüm.

"Yoongi gelsene benle iki dakika şu terasa."

"Niyeymiş o? Hani sigarayı azaltacaktık."

"Sen gel bir ya."

Hızlı adımlarla gecenin karanlığında elimden tutup üst kata çıkarken içimde oluşan heyecanı tanımlayamıyordum. Tekrar genç gibi hissetmeye başlamıştım.

"Anahtarın var mı?"

"Jisunglar masada bırakmıştı yürüttüm."

Gülüp ulaştığımız kapıyı açmasını beklerken. Havanın hafif esintisi aralık yerden yüzümü yalamaya başlamıştı. Açılan kapıyı sertçe kapayıp beni yasladığında arsızca güldüm.

"Ne yapıyorsun sen?"

"Biraz sevesim geldi seni, yasak mı yoksa?"

Elleri belimi bulup tişörtümün içinden yukarı çıkarken huylandığım için gülmüştüm.

"Gıdıklandın mı sen? Bebek misin hemen de gülüyor. Gülüşe bak, diş etlerinden öperim bak gülme."

"Dalga geçme benimle-"

Gerçekten dediğini yapıp gülüşümden öpünce ellerimi ensesine atıp ben de saçlarını okşadım. Parmaklarım arasında kayan yumuşak tutamlarına yavaş ama iç geçirerek öptüğü dudaklarım eklendikçe içim eriyordu. Elleri sırtımda okşamaya devam ediyor beni kapıya biraz daha yaslıyordu. Dilimi dudakları ile yakalayıp emdiğinde inledim. Bu onu daha da hırslandırdı ve elleri şort giydiğim için açıkta kalan bacaklarıma indi ve beni kucağına çekti.

"Biraz fazla hızlı gitmiyor muyuz?"

"Bence yavaş bile sayılırız Yoongi."

Elleri şortumun içine girip kalçalarımı avuçladığında heyecanla dudağını ısırmıştım. İnleyip daha da hırslı öpünce artık yetersiz geliyordu her şey. Aldığım nefes bile onun öpmesinden değersizdi o an.

Aniden arkamızdaki kapı sertçe çalındığında korkuyla ikimiz de ayrılıp yerimizden sıçradık. Jungkook ile göz göze gelince ne yapacağız deyip dudaklarımı oynattım. Aynı şekilde o da bambi gözlerini pörtletip bilmiyorum diyordu.

"Jungkook ordasınız biliyorum. Hem mabedimize izinsiz giriyorsunuz hem de anahtarı çalıyorsunuz. Size yâr etmem!"

Minho'nun sesini duyunca ikimiz de rahatça bir nefes verdik.

"Gerizekalı aklımız çıktı!"

Jungkook'un kucağından inerken önümde gördüğüm şişlik ile biraz utanmıştım. Aynısında onda da olduğunu fark ettiğimde ise içim rahatlamıştı. Kapıyı açınca Jisung ensesinde eliyle saçını kaşırken ben de kafamla selam verdim.

"Salak mısın be çocuk! Yoongimle ödümüz koptu burada."

"Ya ben ve Jisung'um! Sizin yüzünüzden öpüşemez olduk. Öleceğim özlemden!"