41. BÖLÜM|GELİNCİK|

167 16 98
                                    

"Bulaşacak şimdi" dedim ondan ayrılmaya çalışırken. Bana izin vermeden derince kokumu içine çekip sıkıca bedenimi sardı.

Onu o kadar özlemiştim ki...

"Ahenk, ben çok özlemişim seni" dedi sanki yeni farkına varıyor gibi, ağzımdan garip bir ses çıkararak güldüm. "Özleyeceksin tabi, hele bir özleme"

Gülmedi ama daha sıkı sarıldı, ağrıyan bedenim onun varlığıyla birlikte sapasağlam olmuş gibi hissediyordum, saçları uzamıştı. Benim aksime.

Yatakta iyice üzerime çıkıp küçük bir çocuk gibi başını boynuma gömdü. Üzgündü, nedenini biliyordum.

"Ahenk," sesinde yorgunluk vardı, sesinde bana yük olan bir şeyler vardı.

"Canım?" Dedim ama bu öylesine bir kelime değildi benim için, canımdı o benim. Burnunu çektiğini duydum. "Ben yoruldum," dedi sadece. Gözlerimi kapadım, bunu gelip bana söylemesi canımı öyle bir acıtıyordu ki. Başımı salladım ve parmaklarımı saçlarına koydum. "Biliyorum." Dedim.

O da başını salladı, "Ben artık seni bu yatakta görmekten yoruldum, ben artık annem o soğuk toprakta değilmiş gibi yaşamaktan yoruldum, ben artık babam beni sevsin diye beklemekten de yoruldum."

Hayır, bunlar nasıl ağır cümlelerdi biliyor muydu? Beni ne hale getirdiğinin farkında mıydı? Gözümden düşen yaşa aldırmadım. Daha fazlasının olacağını biliyordum. "Ardil, yürek ateşim. Neden bize bunu yapıyorsun?" Dedim sesim deli gibi titrerken. Cevap vermedi, sustu. Dakikalar geçerken boynumda ince bir ıslaklık hissettim, ağlıyordu.

Ben de ağlamaya başladım, gözümden düşen damlalar ikimizin arasına süzülüyordu.

"Zamanla geçecek " dedim kendimden emin bir şekilde. Islaklık arttı, başını art arda sallayıp fısıldadı.

"Zamanla geçecek"

•••

"Daha salon bile süslenmedi, aceleci davranıyorsunuz" Boran bizi ikna etmeye çalışıyordu ama başımı iki yana salladım.

"En kısa sürede düğünün olup bitmesini istiyorum, bana bir imza bile yetse de Akel ısrar ediyor" dedim.
Boran bir iç çekip jelibonu ağzına attı. "Tamam"

Yataktan kalkıp banyoya girdim, içtiğim ağrı kesici sayesinde ağrım yoktu. Yüzüme su çarpıp aynada kendime baktım, bir zamanlar biraz da olsa beğeniyle baktığım suratıma iğrenerek bakıyordum.

Yüzümü peçeteyle kuruttuktan sonra çıkan tüylerime baktım, onları almak zulüm geliyordu. İç çekip banyodan çıktım. Boran muhtemelen şu yeşil gözlü kızla konuşmaya gitmişti, son zamanlarda ne kadar inkar etse de epey yakınlardı. Odada kimse olmadığı için rahatça sakladığım günlüğü çıkardım, tükenmez kalemi açıp yazmaya başladım.

Merhaba,

Ne yazacağımı fazla bilmiyorum, çünkü fazla bir şey olmadı.

Hastayım, yine Akel'e yük olmuş gibi hissediyorum. Ben her zaman birilerine yük olmamak için yaşadım, şimdi onun yorgunluğunu görüyorum. Belki benim yüzünden bekli değil ama bazenleri ölmek istediğim anlar oluyor, ölürsem onun düşük omuzları kalkacak gibi hissediyorum.

Bir hikaye var, o hikayenin başrolü ben değilim, en acısı bu işte. O başrol ben sadece onun hayatında bir yan karakterim gibi.

Ölürsem, mutlu olur musun yürek ateşim?

KONSERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin