"Yume...""Yardım et..."
Gördüğü kabus yüzünden sıçrayarak terler içerisinde uyandı genç kız. Bir süre tavanı izledikten sonra kalkıp yüzünü yıkadı. Duvardaki saat 8.15'i gösterirken çok bile uyuduğunu fark etti. Küçük bir tost ve kahve eşliğinde kahvaltı yaptıktan sonra dışarı çıktı. Deniz kıyısındaki evinden çalıştığı yere gitmek çok da zaman almıyordu.
Bara vardığında çalışanı çoktan gelmişti bile. "Günaydın Yume-san" dediğinde "Günaydın Akou-kun" derken bir yandan mutfak önlüğünü giyiyordu. "Kahvaltı yaptın mı bakalım?" dediğinde kahvaltı hazırlamaya başlamıştı kız. Çocuk "Yapmadım Yume-san" dediğinde, kız masaya bir bardak ve çatal daha koymuştu.
-Haberleri gördünüz mü Yume-san?
-Yo hayır nasıl ki
-Geçen günlerde 30 milyon ödül konan birisi birkaç ada geride sorun çıkarıyormuş
-Biraz daha ilerlediğinde icabına bakarlar. Grand Line da hayatta kalmak istiyorsa bundan fazlası gerekli
-Doğru diyorsunuz Yume-san
-Bugün arabasta da bazı işlerim var. Dönerken almamı istediğin bir şey var mı?
-Yok, teşekkürler yume-sanYaşadığı ada fazlasıyla küçük bir ada olduğu için genç kız aradığı şeyleri bulamayabiliyordu. En yakınlarındaki ada ise Arabastaydı. Sekiz saat sonunda adaya nihayet varabilmişti. Korsanlar ve denizciler için oldukça bilindik bir durak olduğu için buraya gelmekten hoşlanmazdı. Yıllar önce başına konan ödül hala daha onu aranıyor kılıyordu. Yeni birkaç kıyafetten sonra baharat almaya gitti. "Duydunuz mu Beyazsakal korsanlarından ateş yumruk Ace buradaymış" diye bağıran adamdan sonra herkes onun peşinden gitmişti.
Aldığı baharatın parasını kasaya bırakan genç kız kayığına doğru yola çıktı. Giderken önünden geçtiği bardan yolluk olarak sake almak ve yemek yemek için içeriye girdi. İçeriye girdiğinde bar taburelerinde oturan adamın dövmesini görene kadar neden bu kadar sessiz olduğunu anlamamıştı. Tüm dikkat zaten o adamın üzerinde olduğu için problem çıkmadan biraz yemek yiyip sakesini alabilmeyi umdu genç kız. Taburelerde adama en uzak köşeye oturduğunda "Bir şişe sake ve biraz da et lütfen" dedi. Yemeğini hızla yiyip sake şişesini aldı ve parayı verip çıktı.
_________________
"Yume..."
"Yardım et..."
Gördüğü kabustan uyanan kız bir süre tavanı izlemişti. Yüzünü yıkadı üzerini değiştirdi ve evden çıktı. "Günaydın akou-kun. Kahvaltı yapmak ister misin?" diyerek girdi bardan içeriye. "Günaydın Yume-San. Teşekkürler ben yedim" dedi çocuk. Kız kahvaltısını yaparken günlük konulardan bahsetmişlerdi.
Kahvaltısını kaldırdıktan sonra gelen müşterilerin siparişlerini hazırlamaya koyulmuştu. Barın kapısından içeriye dalan adam "Yume-chan meydanda sorun çıkaran korsanlar var gelir misin lütfen" demişti. "Akou yemeğin altını kıstım olmak üzeredir birazdan ocaktan alıp soğuk suyla yıkarsın. Geliyorum Oji-San."
Meydandaki kalabalığı açarak geçmeye çalıştı kız. Gördüğü manzarayla küçük bir şok geçirdi. "Seyiriniz ayarlanana kadar kalmak zorundaysanız sorun çıkarmazsınız." dedi kız kendine geldiğinde. Dediğiyle beraber üç çift göz kıza dönmüştü. Sadece "Sen..." diyebilmişti çocuk gördüğü kişi karşısında. Çocuk kılıçlarına elini atıp hazır hale gelince kız da kılıcını almıştı. "Oi zoro, nami olay çıkarmamamız gerektiğini söylemişti. Ne yapıyorsun sen?" demişti çocuğun yanındaki uzun burunlu. O sırada intikam hırsı gözünü bürüyen çocuk ise onu duymamıştı bile.
İki kılıç ustası birbirlerine koştuklarında etraftan korku dolu iç çekiş sesleri yükseldi. İkilinin hızı insanları hayrete düşürmüştü. Dakikalarca soluksuz devam eden kılıç seslerinden sonra hala aynı şekilde saldırıyorlardı. Kız çocuğu daha da sinirlendirmek için "Senelerdir hiç çalışmadın galiba Roronoa" dediğinde adam sinirlenip daha da sert savaşmaya başlamıştı. Kızın sözlerinden sonra tamamen farklı bir boyuta geçen savaş çocuğun kaptanının sesini duyduğu için bir anlığına dağılan dikkati sonucu boynuna kılıç yaslanmasıyla son bulmuştu.